Gifts translate English
4,575 parallel translation
Onlara hünerlerini nasıl kontrol edeceklerini öğretmemiz gerekiyor ki başkalarına ya da kendilerine zarar vermesinler.
We need to be able to teach them how to control their gifts, so they don't hurt someone or themselves.
Biraz pratikle, hünerlerini daha da kontrol edebileceksin.
With a little practice, you'll gain greater control of your gifts.
Ama kızların yeteneklerini dikkatsizce kullandılar.
But your girls were reckless with their gifts.
Birçok yeteneğimden birisi...
It's one of my many gifts.
Yeteneklerimden birisi...
It's one of my gifts...
Hayır, ama senin için bir hediyem var.
No, but I've come bearing gifts for you.
- Yeteneklerimden biridir.
It's one of my gifts.
İşte bu yüzden bu sene Noel ağaçlarının altına dedelerinden hediye alamadıklarını anlasınlar.
And that's why there won't be any gifts underneath the Christmas tree this year from Grandpa. I don't understand.
Benim çenem Maria'nın da göğüs harcamaları yüzünden maalesef çocuklarıma Noel hediyesi alamıyorum.
I'm just saying, between this chin and Maria's titties, I can't afford Christmas gifts for my kids, unfortunately.
- Çocuklarına hediye alacak paran yok mu?
- You don't have any money to buy your kids gifts?
Çocuklarıma Noel hediyesi alamıyorum diye kendimi öldüremem.
I can't kill myself because I can't get my kids Christmas gifts.
Size bu yıl hediye alamadığım için özür dilerim.
I'm sorry I couldn't get you any gifts this year.
- Merhaba Nikolaj, sana hediyeler aldık! - Hadi içeri gidin.
We have some gifts for you, Nikolaj.
Sonra da bir hediyeyle ya da elbiseyle özür dilerdi.
But then he'd apologize with gifts and clothes.
Ve bu yemekler babacan duygularlaydı. Ona hiç pahalı mücevherler çantalar, hatta bir keresine siyah glama bir mink ceket aldınız mı? ... garsonun sözlerinde alıntı yapıyorum.
And at these dinners with your protégée, did you present her with gifts of high-end jewelry, handbags, and at one time, a blackglama mink jacket, which your waitress said, and I quote,
Yetenekli bir cadının doğuştan gelen dört, hatta beş yeteneğinin kız filizlenmeye başlarken kendini göstermesi alışılmadık bir durum değildir.
It's not unusual for a talented witch to manifest four, even five innate gifts once she starts to flower.
Bütün o güçler, bütün o yetenekler.
All that... power, all those gifts.
Bu test genellikle başkalarının fark edemediği yetenekleri bulur.
Yes, well the testing often recognizes gifts that go unnoticed by other people.
Yeteneklerini geliştirmesine yardım edeceğiz.
We're gonna help him develop those gifts.
Hep benimle ilgilenir, hediyeler alır.
He's always taking care of me, buying gifts.
Onu tanrı gönderdi... Cennete hediye edemem tekrar.
He's a godsend... you don't return gifts from heaven.
İnsanlar hediye olarak verebiliyorlar.
People get them as gifts sometimes.
Bakıyorum da hediye getirmişsin.
Oh, I see you've come bearing gifts.
- Sam! Tam sana göre bir görev vereceğim, Sam.
I have a task especially suited to your gifts, Sam.
- Birçok meziyetinin yanında Moray eminim değişmek gibi bir kabiliyetin de vardır.
I am sure that amongst your many gifts, Moray, you have the capacity to change.
Barda toplu çekilmiş bir fotoğrafımızı çerçeveletmiş ve iki hediyesi daha olacakmış. Ne diyebilirim ki?
He gave us a framed photo of all of us at the bar, and he's getting us two other wedding gifts.
Düğün hediyesi vermeye bayılıyorum.
What can I say? I just love giving wedding gifts.
Düğün hediyesi vermeyi o kadar seviyorum ki keşke "düğün hediyesi vermek" le evlenebilseydim de hem kendime hem de "düğün hediyesi vermek" e hediye alsaydım.
I love giving wedding gifts so much, I wish I could marry giving-wedding-gifts, and then get myself and giving-wedding-gifts a wedding gift.
Altı yıl önce, düğünlerinden birkaç hafta sonra Marshall'la Lily düğün hediyelerini kontrol ediyorlarmış.
Six years earlier, a few weeks after their wedding, Marshall and Lily were going through their wedding gifts.
Ted, Barney'yle Robin'e üç tane düğün hediyesi almış!
Ted is getting Barney and Robin three wedding gifts!
Mosbyler düğün hediyelerini asla ihmal etmez.
Mosbys always give wedding gifts.
Bilmiyorum, sadece hediyeleri fazla önemsemiyorum.
I don't know, I just never really cared about gifts.
Tabi ki de o pislik sana hepimizin hediyesini boktan gösterecek bir hediye almak zorundaydı
Of course that douche has to go out and get you a gift that makes all our gifts look crappy.
Etrafında benzer yetenekleri olan kişilerin olması hoşuna gitmez miydi?
Wouldn't you like to be surrounded by people with similar gifts?
O inanılmaz yeteneklere sahip olan hippi bir bataklık sıçanı olarak saklanan bilgili bir cadı.
She's a sophisticated witch with extraordinary gifts, hiding out as a hippie swamp rat.
Annenin işe yarar garip hediyelerinden biri demek.
Oh, another one of your mom's weirdly practical gifts.
Belki Nuh'un Gemisini görebilirsiniz. Burası Bizans dünyasında her önemli olayın kutlandığı yerdi.
These exchanges between Elizabeth I and the Ottoman sultan show the friendly exchange of gifts.
Moray bana birçok meziyetinden bahsetti.
I have heard Moray talk about your many gifts.
Ailemin hâlâ bekâr olmamla ilgili beni bunalttığı kısmından ve hiçbir hediyenin aşağılanmamı düzeltemeyeceğinden.
It's the part where my family grills me about my single status, and there are no gifts to offset the humiliation.
Reklam postalarının bedava hediyeleri.
Junk mail free gifts.
Hediyeleri açma vakti gelmedi mi hala?
Is it time to open the gifts yet?
Daniel ve ben partide birbirimize hediye vermeyecektik, ama bu sabah banyoda bunu buldum.
Daniel and I said we weren't gonna exchange gifts at the shower, but this morning I found this in the closet.
sanıyordum ki hediye yok demiştik.
I thought we said no gifts.
Buraya hediyeler getirdi ve şimdi randevu mu istiyor?
He comes bearing gifts, and now he's looking for a date?
I. Elizabeth ve Osmanlı sultanı arasındaki bu münasebet, karşılıklı hediyeleşmeye dönüştü.
These exchanges between Elizabeth I and the Ottoman sultan show the friendly exchange of gifts.
Sana bir şeyler aldım.
I have some gifts for you.
Daha güzel teklifler aldığım olmuştu.
I've seen better gifts.
Phil'e uzun yıllardır çok kötü yıl dönümü hediyeleri veriyordum. Ama bu sene muhteşem bir şey planladım.
I have a long history of giving Phil bad anniversary gifts, but this year, I have planned something amazing.
Gözlerini kapalı tut ve açmadan önce şunu hatırla : 20 senedir bana muhteşem, yaratıcı ve düşünceli hediyeler verdin.
Keep your eyes closed, and before you open them, remember that for 20 years, you have given me perfect, creative, thoughtful gifts.
- Düşünüyordum da...
- You know, I was thinking, since we won't be opening gifts Christmas morning,
Yemeği de hediyeleri de istiyorum.
- I want dinner and gifts.