English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ G ] / Glorious

Glorious translate English

2,587 parallel translation
Muhteşem.
Glorious!
Bu ne muhteşem bir gün.
This is just a glorious day.
Bu sadece.. Gerçekten... Muhteşem.
This is just... really... glorious.
Ona göstereceğim hiç kimse hiç kimse bir daha Lanka Adası'nı işgal edemeyecek.
I will teach him such a lesson, such a lesson, that no one.. no one will ever threaten or.. .. invade our glorious Island of Lanka ever again.
Muhteşem olacaktı.
It would have been glorious.
Ama ben de tüm bunlardan mutluluk duyan insan evladıyım
Yes, I have a triumphant and glorious end to all my beatings.
4 harika ay ve artıyor.
Four glorious months and counting.
Ayrıca 14 yıllık sürgünden sonra Tanrı Rama'nın şanlı dönüşünü ve Kötü Kral Ravana'yı öldürüşünü temsil ediyor.
And it commemorates lord rama's glorious return After 14 years of exile And his defeat of the demon king ravana.
Zafer.
Glorious.
Bu kış sığınaklarında beş ay boyunca asılı kalacaklar. Bu sırada uyanık bir trans haline geçip enerjilerini koruyacaklar. ... ta ki uzun bahar günleri, onları çiftleşmeleri için uyandırıncaya ve gençlere göç emrini tekrar verinceye dek O gün geldiğinde gökleri güneşin canlandırdığı bir özlemle dolduracak... muhteşem ve imkansız göç yolculuğuna bir kez daha çıkacaklar.
For another five months, they will cling to this winter refuge... entering a sort of waking trance of energy conservation... until the longer days of spring awaken them again to mate... and pass along to the young their migratory imperative... to fill the skies with a sun-spangled yearning to move... to start the whole glorious, impossible journey... once again.
Enfes, güzel bir şeydi, aşık oldum.
It was a glorious, beautiful thing, and I was in love.
Büyüleyici bir barın yanında bilinçsizlik içerisinde koltuğa gömülmekten başka hiçbir şey istemiyorum. Ama Tanrı'ya yemin olsun Avrupa'nın bütün genç prensleri babamın cenazesinde baş köşeye oturabilmek için buraya geldiler.
I would like nothing more than to sink into a chair in glorious oblivion in the fug of that enthralling bar, but I swear to God, every petty princeling in Europe has fetched up here, expecting ringside seats for my father's funeral,
Bana göre buradaki bulmaca gelecek on yada yirmi yılın en görkemli bulmacası evrendeki Dünya benzeri gezegenler arasındaki farklılıkları ortaya çıkarmamız ve bunları öğrenmemizdir.
I think one of the glorious quests here in the next decade or two is to learn the full diversity of the family of Earth-like planets that may be out there in the universe.
Ama yaşam muhteşem bir şey Lawrence özellikle de benim gibi melun ve lanetliler için.
But life is far too glorious, Lawrence, especially to the cursed and the damned like myself.
Benim aksime Lawrence, yaşamanın güzel olduğunu düşünmüyorsan sana bir hediyem var.
I have a small gift for you, Lawrence, in the event you don't find life as glorious as I find it to be.
Harika bir şey, değil mi?
It is glorious, isn't it?
Bu muzafferane hazine için şükranlarımı kime sunmalıyım?
To whom do I direct our gratitude for this glorious bounty?
Ah, Tanrı'nın muhteşem krallığında başka bir gün daha!
Ah, another day in God's glorious kingdom!
Değerli Muzaffer Liderimizin alicenaplığı ve lütfuyla Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti Amerikalı emperyalistin sosyalist milletimize karşı bulunduğu düşmanca davranışları affetmiştir.
It is through the grace and munificence of our glorious Dear Leader that the Democratic People's Republic of Korea has pardoned the American imperialist for her hostile acts against our socialist nation.
Eyalet sınırları içinde nereye gitsem insanlar değişimden bahsediyor.
Everywhere I go in this glorious state. People are talking about change.
Olağanüstü!
Glorious!
O mükemmel, taş gibi memeleri.
Her wonderful, glorious breasts.
Bu güzel pazar gününde neler yapıyorsun bakalım, genç Samuel?
Well, what are you doing on this glorious sunny day, young Samuel?
Kardeşiniz Fabious'ın parladığı o başarılı geceleren biri daha....
Yet another glorious achievement in the whole firmament of starring moments for your brother Fabious.
Görünüşe göre biri burada yararlı bitkiler yetiştiriyor.
Looks as if someone is cultivating glorious herbs in here.
Muhteşem.
It's glorious.
Burayı şanlı majesteleri Kral George'un toprağı ilan ediyorum!
This land is hereby forever claimed in the glorious name Of His Majesty King George...
Ey aziz, kudretli Ölüm Meleği.
You Glorious and powerful Goddess of Death,
Ulu tanrılar saat başı toplanıp senin sağlık ve esenliğinin koruyucusu olsun. Hepsi seni en az yaşlı dostun Menenius'un sevdiği kadar sevsin.
The glorious gods sit in hourly synod about thy particular prosperity and love thee no worse than thy old friend Menenius does.
Biz muzaffer bir İmparator ulusuyuz!
We are one glorious Emperor nation!
Sen Glorious olmalısın.
So you must be Glorious.
Bu otelin öyle şanlı günleri falan olmadI.
- Well, this hotel was never glorious.
d Üstünlük mutluluk verir.
♪ Glorious in excelsis
- Evet, şerefli özel kuvvetleri.
Yes. Their glorious special forces.
# Glorious and free
♪ Glorious and free
Korkunç ve rahatsız edici sandığım şeyler aslında harika ve zihin açıcı ve hatta olağanüstü.
What I thought morbid and frightful is in reality awesome and mind-expanding and even glorious.
Şerefli bir savaş.
A glorious battle.
Madam, bu çok olağanüstü bir "Goulash".
Madam, this is a glorious hedgehog goulash.
Muhteşem devrimimizin yılı.
The year of our glorious revolution.
Hoşnutsuzluğumuzun kışı, şimdi,... günlük güneşlik bir yaza dönüşüverdi York'un güneşiyle.
Now is the winter of our discontent made glorious summer by this sun of York.
Şanlı savaşlarda hiç kılıç sallamadım.
Never a sword raised in glorious battle.
Bu gece tümünü seviyorum, acıklı, muhteşem, gülünç dünyanın.
Tonight I love the whole pathetic, glorious, ridiculous world.
Sen, benim hatırladığım göz alıcı Devlin'sın.
You are just the same glorious Devlin that I remember.
Çocuklarınız çok güzeller.
Your children are glorious.
Muhteşem bir zafer için.
To a glorious campaign.
Gösterişli ölmez asker.
His glorious immortal soldier.
Ve ben burada Paris'in en şaşaalı zamanında kalacağım.
And I'll be living in Paris, in the most glorious time, forever.
Sekizinci sınıfın son haftası bir sürü nedenden dolayı unutulamazdı. En azından Mary'yle yaptığımız görkemli buluşmalarımız.
The last week of eighth grade was memorable for many reasons not the least of which were those glorious make-out sessions with Mary.
Sahnedeki sadece bir anıydı ve muhteşemdi ama benim ve sizin, bizim burada bitmemiş işlerimiz var.
I had my moment on the stage and it was glorious. But you and I... have some unfinished business to take care of.
Muhteşem bir gün.
Oh, glorious day.
Ne görkemli bir ailemiz varmış.
What a glorious mess we are.
gloria 401

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]