Granddad translate English
1,082 parallel translation
Sen delirdin mi, Büyükbaba?
You crazy, Granddad?
Büyükbabam burada, babam ise şurada yatıyor.
My granddad is there, and my father's over there.
Büyükbabam burada, ve babam ise hemen şurada yatıyor...
My granddad is there, and my father's over there...
Tamam, büyükbaba.
Alright, granddad.
Evet. Büyükbabam tam bir Rockefellermiş.
Yeah, Granddad was a real Rockefeller.
Dede sen de git bakalım.
It's all over. Come on, granddad, off you go.
Ve çocuklara dağıtmaya başladı. "Dedelerinden ne kadar çıkacak bu çocuklara," diye anons etti hatta.
He began to pass it out to the children, you know. He made the announcement : "Now let's see if Granddad has any money for these wonderful children."
Büyükanne ve büyükbabanla eğleniyor musun?
You having fun with Grandma and Granddad?
Bakalım büyükbabanın sizin için cebinde parası var mı bakalım.
LET'S SEE IF GRANDDAD HAS ANY MONEY FOR YOU.
Üzgünüm, Büyükbaba.
Sorry, Granddad.
Büyükbabanın külleriydi.
It was Granddad's ashes.
Hayır Rudy, büyükbabana bir öpücük vermeden hiçbir yere gidemezsin.
OH, NO, RUDY, YOU'RE NOT GOING ANYWHERE UNTIL YOU GIVE GRANDDAD A KISS.
Bu büyükbabanın işi.
THAT'S A GRANDDAD'S JOB.
Bu maldan birazını bir şişe Old Granddad içine sokarsan yalan söylemiş olmazsın.
You slide this stuff into a bottle of Old Granddad... you'd hardly be lying.
- Dedemiz bunu duyana dek bekle.
- Wait till Granddad hears about this.
Bu araba, büyükbabamınkini hatırlatıyor.
This car sort of reminds me of my granddad's. - Hmm.
Neredeyse büyük babanızla yapmış olduğunuz halter şeyi.
Almost makes up for the dumb thing you did with granddad.
- Siktir git babalık!
- Up yours, Granddad!
- Büyükbabanın balkabağı nasılmış bakalım?
How's Granddad's little pumpkin?
Onun büyükbabasıyım, Tanrı aşkına.
Hey, I'm his granddad, for chrissakes.
Ben Adam McMullen'ın büyükbabasıyım.
I'm Adam McMullen's granddad.
Büyükbaban yüzünden!
Big Granddad.
Büyükbaban, mesela?
Like your granddad for instance.
çocuklar dedelerine ihtiyaç duyduklarında onu nerede bulacaklarını biliyorlardı, işte orada, mutfak masasında.
When those kids needed their granddad, they knew right where to look for him, right there at that kitchen table.
Büyükannemin dediği gibi ; "Sadece bir kıç deliğin var."
As my granddad said, "You only have one asshole."
Anlaşılan üç tane var, birini Büyükbabaya yollayacağım Marcel'in nasıl büyüdüğünü görsün.
Seeing as we have three, I'll send one to Granddad so he can see how Marcel's grown.
Demek büyükbabanın yaşadığı yer burası.
So this is where your granddad lived.
Büyükbabam gibi.
Like my granddad.
Büyükbaba O'Brien mı?
Granddad O'Brien?
Savaştan sonra, Büyükbabam... Amerika Birleşik Devletleri'ne taşındı. Ve kuzey Oklahoma bir çiftlik satın aldı.
After the war, Granddad moved to the United States... and bought a farm in northern Oklahoma.
Bu at araba mı çekiyormuş büyükbaba?
Was that one a carriage horse, Granddad?
- Büyükbabana sarıl bakayım.
- Give your granddad a hug.
Deden saati okyanusun ötesinde Almanlara karşı savaşa çağrılana kadar bir çaydanlıkta saklamış.
And in that can it stayed until your granddad, Dane Coolidge, was called upon by his country to go and fight the Germans once again.
Dedesi, büyük babana bu saati şans getirsin diye vermiş.
Your great-grandfather gave this watch to your granddad for good luck.
Deden öleceğini biliyordu.
Your granddad was facing death. He knew it.
Adadan sağ olarak çıkacaklarına inanacak kadar saf değildi askerler. Japonlar gelmeden üç gün önce bir savaş uçağının görevlisiyle konuştu. Adamın ismi Winoki'ydi.
None of those boys had any illusions about ever leaving that island alive, so three days before the Japanese took the island, your granddad asked a gunner on an Air Force transport, name of Winocki, a man he'd never met before in his life,
Üç gün sonra deden öldü. Winocki sözünü tuttu.
Three days later, your granddad was dead, but Winocki kept his word.
Bu çayır, büyük babamındı.
This pasture land... belonged to my granddad.
Büyük babamın aldığı paranın 80 katına sattım.
Sold it for 80 times what my granddad paid.
Yosemite'deyken büyükbaban öğretmişti.
Where'd you learn to do that? Your granddad taught me that when we went to Yosemite.
Büyükbabamın kağıtlarından biri.
It was amongst, like, my granddad's papers.
Büyükbabanı getir, onu tedavi edeceğiz.
Get your granddad, he will cure him.
Bu dedemin ruhut!
I-it's Granddad's ghost!
Büyükbaban ve ben bu işin düzgün gitmesini sağlayacağız.
Granddad and I, we're, we're making sure this gets handled right.
- Alyokha.
- You've got to be kidding, Granddad!
Dedem elçiydi.
My granddad was an envoy.
Merhaba büyükbaba.
Hello, granddad.
Sigara içemezsin büyükbaba.
You know you can't have one, Granddad.
Büyükbaba.
Granddad.
Dedem balmumu göndermiş.
Granddad sent me beeswax.
Dedenle kalmak ister misin?
You stay with your granddad?