Granite translate English
413 parallel translation
"Kıyılarında granitleri onun,"
The grayish granite – her bank's dress,
Dün akşam 7,30 civarlarında, bir araba, Granite Boulevard ile Sawyer Caddesi arasında karşıdan karşıya geçen bir kız ile annesine çarpmış.
Last evening, about 7 : 30, a car struck a girl and her mother as they were crossing Granite Boulevard and Sawyer Street.
Numara Granit 0386.
The number is Granite-0-3-8-6. Ask for Miss Dietrichson.
Ama çocuklarım, bir granite dönmek zorunda kalsam da, büyüyüp adam olacak!
But my kids is gonna be somebody if I gotta turn into granite rock to make'em!
Dartmoor hapishanesi dış dünyadan granit duvarlarla ayrılmış.
Dartmoor prison. Isolated from the outside world by walls of granite.
Neva'nın görkemli dalgalanışını, onun kıyısındaki sert kabuğunu seviyorum.
Neva's majestic perfluctation, Her bankment's granite carapace.
O dinamit lokumlarını kaynağın tam ağzına yerleştirip patlattığı için kaynak tamamen kurumuş.
He cracked the granite floor of that sump hole... and busted down her sides. The tanks are dry.
Burası tüm Connecticut'taki en iyi gri granit ocağıdır.
This is the best gray granite in Connecticut.
Ama bir mahkum gibi granit ocağında çalışıyordun.
But you were working like a convict in a granite quarry.
Ağır olabilir ama muhteşem bir sağı ve granitten çenesi vardır.
He may be clumsy, but he's got a tremendous right and a jaw of granite.
Telefon numaram, Granite 1466.
My phone number is Granite 1466.
Granite 1466.
Granite 1466.
Granite 1466 ile aranı yaptın mı?
All finished with Granite 1466?
Granite 1466?
Granite 1466?
Granite 1466...
Granite 1466...
Granite... 1466?
Granite... 1466?
Aylarca Granit Operasyonu'nu planlayan adamların beklemekten başka çareleri yoktu.
The men who had planned and lived with Operation Granite on paper for months had no choice but to wait.
Granit.
Granite.
Granit, burası Teksas.
Granite, this is Texas.
Yokebel ve beni taşlar arasında ölmekten kurtaran bir köle için.
For a slave who saved old Yochabel and me from death between the granite blocks.
Günahın erimiş çölünde, granit gözcüler, yaşayan ölülerin gözcü kulesi gibi yolunu kesti.
Into the molten wilderness of sin, where granite sentinels stand as towers of living death to bar his way.
Granit gibi gri...
Of a granite so gray...
İlk bakışta... içinde kaybolmak imkansız gibi gelirdi... dümdüz yolları boyunca... sabit heykeller arasında, granit döşeme... üzerinde bulunduğun, şimdi bile... kendini kaybederek, sonsuza dek... durgun gecede... benimle birlikte.
At first glance... it seemed impossible to get lost in them... along the straight paths... between the immutable statues, granite slabs... where you were, even now... losing yourself forever... in the still night... alone with me.
Yeni yerimize "Granit Ev" adını verdik.
We called our new place "The Granite House."
Hadi, Granit Ev'e çıkalım.
Come on, get up to Granite House.
Daha çok granit, mermer daha çok köle, istediği binayı yaptırmak için.
More granite, more marble more millions of slaves to build whatever needs building.
Medusa'nın insana taşa çevirişini gör!
See the Medusa turns men of granite to stone!
Baca için pembe granit istiyorum.
I want pink granite for the chimney.
Onlara inanırsanız, özgürlük dağıttıkları bahanesiyle dünya halklarını soydukları o mermer evleri ve taştan bankalarıyla yönetimi tamamen ele geçirirler.
If you believe them, they will be completely in charge in their shining homes and granite banks from which they rob the people of the world under the pretence of bringing them freedom.
Buna kesinlikle emin olabilirsin.
You can chisel it in granite.
Granit ve bazalt tabakasının altında demir magnezyum çekirdeği ve sulfid ve oksit kabuğu vardır... Erimiş nikel demirin dış katmanı...
Beneath the granite and basaltic crust... is the mantle of iron magnesium... and possibly a sulfide and oxide shell, an outer core of molten nickel iron...
Granitten yapılmış, dört katlı bir mahkeme salonum olacak böylece aşağı bakıp her şeyin planlandığı gibi gittiğini görebileceğim.
And I am going to have a courthouse made of granite, four stories high... so I can look down and see that everything is going to plan.
Tam granit!
It's solid granite!
Benim için babam bu granitin altında.
My father is as good as under that granite.
Seyirciler duvar gibi.
It's granite out there.
Rada, ben granitten yapılmışım, dağ gibi.
Rada, I'm made of granite, like the mountain.
Özel granit. "
Granite special.
Adını granitten bir mezar taşına yazdıramadık... ama her zaman bu galeride bizimle olacaksın.
We can't carve your name on a granite tombstone... but we can keep it flying high above this lot.
Hadi, granit gibi yumruklarım var.
Come on, I've got fists of granite.
Sanki yüzünü kedi görüntüsünü yanısatan bir aynaya yaslıyordu. sanki dilinini volkan bacasının set girişinden içeri doru sokuyordu.
It seemed to him as if he were pushing his face against a mirror which reflected his own image, as if he were thrusting his tongue into the rigid interior of a granite head.
Granit Dağlarından mı indin?
You've come down from the Granite Mountains.
Granit Dağlarının yakınındaki orman.
The forest near the Granite Mountains.
Çevremizi saran toprağın granit bileşimi radarımı kullanılmaz hale getirdi.
The granite composition of the soil around us has rendered my sonar useless.
İlerlemiş yaşları kalplerini taşa çevirmiş.
Their age has turned them to granite.
Kuzey yamacı sert granittendir.
The north face is sheer granite.
Malzeme olaraksa parlatıImamış kırmızı granit kullandık.
- That's unpolished red granite. - Is that what it is?
Yıpranmış çekirdeksiz granit döşeme.
Weathered pitted slabs of granite.
Tas üzerine çalistiniz mi?
You've worked on stone? Granite.
Köyde. Gergedan, granit.
Rhinoceros, granite...
Şimdi ara.
Granite-0-3-8-6.
Granit!
Granite!