English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ G ] / Grown

Grown translate English

11,183 parallel translation
İbranice anlamı "tetikte" veya "anaç".
Ira. From the Hebrew, meaning "watchful" or "full-grown".
Elliot?
Look at you. You're all grown up.
Şimdi kocaman oldu.
All grown up now.
Görgülü olman muhtemelen kadınla dolu bir evde büyümenden kaynaklanıyor.
Your good manners probably come from having grown up in a house full of women.
Bay Six o artık bir yetişkin, sana ihtiyacı yok.
Mr. Six, he's grown-up now, doesn't need you.
Artık büyüdün.
You're all grown up.
Koca bir yetişkinsin ve "ameliyat" lafını duyunca,.. küçük bir bebek oluyorsun öyle mi?
A grown-ass man, you hear "surgery" and you become a little baby?
Ne kadar güzel birine dönüştüğünü görmüyor musun?
Don't you see how beautiful you have grown to be?
Young Nam'ımız adam olmuş.
Our Young-nam's all grown up.
Gerçeği söyleyecek kadar dostluğunuz ilerlemiş.
I see your bond has grown to inspire truth.
Yetişkin bir adamsın.
You're a grown man.
Ve yetişkin adamlar yalanların ardına sığınmaz.
And grown men don't hide behind lies.
Yetişkin kadınlar sığınır mı?
And grown women do?
İşlem yaptığın kurşun yarası kan zehirlenmesine neden olarak büyüdü.
That bullet wound you operated on has grown infected with sepsis.
- Ona yardım etmeliyim.
I need to help him. He's a grown man.
Büyümüş görünüyorsun.
You just look so... Grown-up.
Bunlardan biraz aşırıyordum. Henüz büyümemiş küçük şirin şişeler.
I was just pilfering some of these... adorable little bottles that haven't grown up yet.
Bu dava hiç bu kadar tıkanma noktasına gelmemişti.
This case may never have grown so cold.
Bunun senin bir parçan olduğunu kabul etmiş gibisin.
Sounds like you've grown to accept that this is a part of you.
Çok kilo verse ve sakal bıraksa...
If he had lost a lot of weight, grown a beard...
- Milyarder çocuğu eşek kadar adam olmuş.
He's a millionaire and all grown-up.
İkinizin yakınlaştığını biliyorum.
I know you two have grown closer, and I'm concerned that maybe you might, uh...
Hemen dibimde ortaya çıkan.
- that's grown right next to me.
Dünya artık o kadar karanlık bir yer ki ışığın geri kalanımızınki gibi sönük kaldı.
The world is a much darker place now that your light has grown as dim as the rest of ours.
Sanırım yetişkinler kavga ediyor.
I believe the grown-ups are fighting.
Bizler yetişkiniz.
We're all grown-ups here.
Zamanla büyüyüp genç, güzel bir adam olacaksın.
"You have grown into a fine young man."
Her zaman yerel olarak yetiştirilen, çevre dostu sebzeleri kullanırım.
I always use locally grown vegetables. It is the most climate-friendly.
Her zaman iklime dost olarak yetiştirilmiş yerel üretim sebzeleri kullanırım.
"I always use locally grown vegetables." "It's the most climate-friendly.."
Ne kadar da büyümüşsün sen böyle.
How grown up you've become.
Onların büyüme şekli bu. Bunu biliyorsun.
That's how they're grown.
"Büyümek"?
"Grown"? !
"Büyümek" derken neyi kast etti?
What does she mean "grown"?
Onu son gördüğümüzden bu yana 15 santim büyüdü.
It's grown another six inches since the last time we saw her.
Ne çok büyüdün.
You've grown a lot.
Beni korumak zorunda değilsin. Yetişkin bir adamım ben. Bu duyguların üstesinden uzun zaman önce geldim.
I'm a grown man and I've dealt with these feelings a long time ago.
Bizim hastalığa karşı bağışıklığımız vardı İngilizlerde ise yüzlerce ölüm olmuştu.
We had grown resistance to the disease, whilst the British recruits fell ill by the hundreds.
Kendi seçimlerini yapan iki yetişkinden bahsediyoruz yalnızca.
I didn't cheat with Esther. It was two grown people making a goddamn decision for themselves.
Asıl yetişkinler dikkatli olmalı, çocuklar değil!
Grown-ups should be the ones being careful, not the other way around!
Büyümüş de küçülmüş seni.
Look at you all grown up.
Bu anlaşmadan ben yeni bir çük kazanmış olabilirim, ama bu sayede taşak takımların destansı şekilde büyümüş gözüküyor.
You know, I may have gotten a nice new prick out of this deal, but it seems as though you have grown an epic set of balls.
Ne kadar da büyümüşsün.
My, how you've grown.
Koskoca kadın oldun.
You're a grown woman now.
Seni hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm ama büyüdüm artık.
I'm sorry to disappoint you, but I've grown.
Bak, ben de büyüdüm.
Hey, listen, I've grown, too.
Yetişkin bir adamsın Hyde.
You're a grown man, Hyde.
Yaşlı bir adam olduğunu hiç kabullenebilecek misin Garson?
Do you think you'll ever accept that you've grown old, Garson?
Büyükler konuşuyor.
Grown-ups are talking.
Tıp bilimi onların idrak edemeyecekleri kadar gelişti.
Medical science has grown beyond their comprehension.
Fakat yaşlandıkça farkettim ki hiçbir şey aileden daha önemli değil.
But, as I've grown older, I've come to realize nothing is more important than family.
Yetişkin oluyoruz.
Um, being grown-ups?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]