Guess translate English
114,047 parallel translation
Dur, tahmin edeyim. Baban öğrendi diye mi göndermedin?
Let me guess, the only reason you didn't is because your dad found out?
Ve tahmin edeyim.
And let me guess.
Ama sonra... tahmin et ne?
But then... guess what?
- Bak, bu bir tahmin değil.
- Okay, it wasn't a guess.
Şans mı?
So... lucky guess?
Sanırım kişiliğimden dolayı, insanlar hakkında varsayımlar üreten düşünme biçimimden ve androidler hakkında.
I guess from who I used to be, ways of thinking that generate assumptions about people and... well, androids.
Sanırım ikimizde doğru şeyi yapmanın her zaman için doğru şey olmadığını... öğrenmiş olduk.
I guess we both learned that... doing the right thing... isn't always the right thing to do.
İstediğiniz herşey olabilirsiniz ama gerçek şu ki, sen ve mürettebatın tehlikeli hayat sürüyorsunuz.
You can second guess yourself all you want, but the reality is, you and the crew of the Raza lead dangerous lives.
Sanırım bunu onaylayabilirim.
Well, I guess that's confirmation.
Sanırım buna dağ yürüyüşü diyorlar.
Guess that means we're hiking.
Sanırım sizin burada... fazla heyecanlı şeyler olmuyor.
I guess you guys don't get much excitement around here, huh?
Sanırım bu, bu işi ne kadar istediğimizi gösteriyor.
Guess it just goes to show how badly we wanna see this work. [hydraulic hiss]
Mantıklı bir tahmin diyebilirim.
Let's just call it an educated guess.
Sanırım hiç şahit bırakmak istemediler.
I guess they didn't want to leave any witnesses.
Sanırım yeminimi bozduğumu söyleyeceksin.
So I guess you can say I broke my vow.
Değil, sanırım yedinci veya sekizinci.
Well, no. I guess it's more like my seventh or eighth.
Bilmiyorum, sanırım ihtiyaç duyulduğum bir yere giderim.
I don't know. I'll go where I'm needed, I guess.
Amam tahmin etmem gerekirse.
But if I had to guess...
Sanırım bir ben kaldım.
Guess I'm the last man standing.
Sanırım alternatif evrenden kimin... geri gittiğini anlıyoruz, değil mi?
Well, guess we now know who took that ride back from the alternate universe, huh?
San-sanırım biraz geç kaldı.
Uh, g-guess he's running late.
Sanırım üstesinden gelebilirim.
Guess I'll get over it.
Sanırım eşyalarımı alacağım.
I guess I'll get my stuff.
Neredeyse ölmek insana bunu yapar sanırım.
Almost dying will do that to you, I guess.
Bak, sanırım sana eninde sonuda söyleyecektim ancak o sırada zaten yeterince dolu olduğunu fark ettim.
Look, I guess I would've told you eventually, but at the time, I figured you had enough on your plate.
- Sanırım ortak bir noktamız var.
I guess that's something we have in common. It's true.
Bence, bir kaçını incelemek için alacağız, kalanları da yok edeceğiz.
My guess is we'll keep a few of them for study, but the rest will have to be destroyed.
Oldukça basit ama sanırım şimdilik kullanmak zorundayız.
It's pretty bare bones, but I guess it'll have to do for now.
Sanırım benim deli olduğumu falan düşünüyorsun.
I guess you think I'm crazy as well.
Sanırım.
I guess.
Birkaç insan yolda kaçmaya çalışıyordu, sanırım.
Couple people on the road trying to get away, I guess.
Görüşürüz, sanırım.
See you around, I guess.
Sanırım öyle.
I guess we do.
- Huzur sanırım.
Peace, I guess.
Sanırım kendimi yeniden iyileştirip bir çeşit kefaret bulup bulamayacağımı görmek istedim.
I guess, I wanted to see if I could make myself whole again, even find some kind of redemption.
- Galiba dikiş atılacak değil mi?
- I guess I'll need some stitches, huh?
Sanırım onurlu bir ölüm arıyormuşum.
I guess this is what I've been searching for. An honorable death.
Çatal olmadığı için şanslıymış.
Guess he's lucky it wasn't a fork.
Sanırım Charleston'a gidip bunu öğrenmemiz gerekecek.
Guess we'll have to go to Charleston and find out.
Demek ikiniz o kadar da yakın değilmişsiniz.
So I guess the two of you weren't that close?
Sanırım barış görüşmeleri sözleşmenin şartlarını tamamlamak için zaman kazandırmak adına yapılan bir oyalama muhaberesiymiş.
The peace talks, they were a delaying action to buy time to complete the terms of the contract, I guess.
Her ikisi de biraz, sanırım.
Ah. A bit of both, I guess.
Sanırım dilek sende.
I guess you got your wish.
Bir ateş yakıp farklı milletlerden çocukları başına toplasanız hangilerinin Ermeni olduğunu tahmin edebilirsiniz.
When you make a fire, and put children of different nationalities around, you can guess which one is the Armenian.
Yani bunun yapılması gerektiğine ikimiz de yürekten inanıyorduk.
So I guess it was just something that he and I really felt deep in our hearts, that needed to be done.
Sağlamlaştırana kadar... ne kadar sürerse buralarda kalmalıyım.
I guess I have stick around as long as it takes until it's fixed.
Pekâlâ, sanırım görüşeceğiz sayın başkan.
Well, I guess I'll see you around, Mr. President.
- Ne desen haklısın.
- I guess.
Tahmin et kim?
And guess what?
Sadakatin ödülü büyük oluyor anlaşılan.
I guess loyalty gets rewarded.
Yani bir seçim yapman gerek.
So I guess you have a choice.