Gölde translate English
1,066 parallel translation
Gölde yüzüyordum. Kıyıda gülleri budayan bir adam gözüme çarptı.
I was swimming in the lake when I spied a man on the bank cutting roses.
Beni bir gölde sandal sefasına çıkarmak için yırtınıp durmuştu.
He's been wanting to get me on a lake since forever.
Gölde mi çalışıyorsun?
You work on the lake?
Evelyn'i gölde gördüğüm anda bir şeyler oldu bana...
It was in that moment, when I saw Evelyn in the lake something snapped inside me...
Bay Smith, bu sabah erkenden sizi gölde gördüm.
Mr. Smith, I saw you out on the lake early this morning.
Gölde tüm gün bir tekne bile yoktu.
There hasn't been one boat out on that lake all day.
Gölde ne halt ediyor?
- What's he doing on the lake?
- Gerçekten, gölde ne yapıyor?
Yes, what's he doing on the lake?
Onu dişçide bekliyoruz. Gölde ne yapıyor?
We'll wait for him at the dentist's.
Seni gölde öldürmeliydim!
I should've killed you at the lake!
Yoksa sen de kızla birlikte gölde yüzersin.
Or you'll wind up in the lake with her.
Biliyor musun, çocukken bir gölde fırtınaya yakalanan küçük bir kayık gördüm.
You know, when I was a boy I watched a small boat on a lake in a storm.
Susadım, mendilini gölde ıslat.
Thirsty, go soak your kerchief in the lake.
- Pittsville'de, içine dere akan bir gölde.
- By a spring-fed lake by Pittsville.
- Bunu gölde denemek ister misin?
- Do you want to try it out on the lake?
Bu iş gölde balık tutmaya benzemez.
Not like goin'down to the pond and chasing'blue gills or tommy-cods.
Gölde!
In the pond!
O gölde yüzen.
Swimming in that lake.
Evet, bir adam gölde bulundu..
Yeah, they found a man in the lake.
Bu sabah gölde buluşmak üzere sözleşmiştik.
We've promised to meet at the lake this morning!
Gölde gün doğumu çok güzelmiş.
Sunrise over the lake was beautiful.
Polis bugün şehir parkındaki gölde durmadan daire çizerek diğer kayıkçılarıları rahatsız eden tek kollu bir adamı tutukladı. Şehrin işlek caddelerinden birinde bir köpek havaya uçtu.
"At the lake in City Park today, police arrested a one-armed man who was bothering the other boaters by continuously rowing in a circle."
Gölde kayık sürerdik, güzel zamanlardı
We rolled aboatin alake, having goodtimes
Golde!
Golde!
Golde.
Golde.
Gerçeği söylemek gerekirse, Golde, elinden geleni de yaptı.
To tell you the truth, Golde, he hardly tried.
Haydi sağlıcakla kal.
So er... goodbye, Golde.
Dinle beni, Golde.
Listen to me, Golde.
Hem bana da teşekkür edeyim deme sakın, Golde.
And you don't have to thank me, Golde.
Hoşça kal, Golde ve bir şey değil.
Goodbye, Golde, and you're welcome.
Görüyorum karımı, Golde'mi
I'd see my wife, my Golde
Golde, bu Kiev'den Perchik.
Golde, this is Perchik from Kiev.
Golde, güneş batmak üzere.
Golde, the sun is almost down.
Golde'ye ne diyeceğim?
What shall I tell Golde?
- Ama, Golde...
- But, Golde... - Amen.
Selam, Golde.
Hello, Golde.
Golde, sana çok önemli bir şey söylemem gerekiyor.
Golde, I have something very important to tell you.
Golde...
Golde...
O iyi bir insan, Golde.
Golde, he's a good man.
Yeni bir çağ bu, Golde.
It's a new world, Golde.
Ah be Golde, sana bir soru soruyorum işte.
Ah, no, Golde, I'm asking you a question.
Ve şimdi soruyorum, Golde
And now I'm asking, Golde
Eh, eve git, Golde.
Well, go home, Golde.
Eve git, Golde.
Go home, Golde.
Şahane çocuklar, Golde.
Wonderful boys, Golde.
Golde, şekerim!
Golde, darling!
Hani dün sana demiştim ya, bu yaşlı gövdeyi nereye sürükleyeceğimi bilmiyorum diye.
Remember, Golde, yesterday I told you I didn't know where to go, what to do with these old bones.
Sende Golde, hoşça kal.
And so, goodbye, Golde.
Hadi, Golde, bir an evvel ayrılmalıyız.
Come, Golde, we have to leave.
Golde, yakında yine hep beraber olacağız.
Golde, we'll all be together soon.
Hadi, Golde.
Come, Golde.