Göğsüm translate English
364 parallel translation
- Biliyorsun, göğsüm.
- My chest, you know.
- Seninle çıktığım için göğsüm kabaracak.
- I'd be so proud to be out with you.
Göğsüm o yüzden böyle. Gülmekten.
Hey, that's how I got my chest, laughing.
- "... yine göğsüm kabardı... "
- "and my heart cries out..."
Al işte hançerim ve işte apaçık göğsüm.
Here is my dagger, and here my naked breast.
- Göğsüm.
- It's me chest.
Göğsüm.
My chest.
- Göğsüm.
- My chest.
Uylukların aşkımın okuna açılırken göğsüm de hançerine açılacaktır.
My chest will open to your dagger as your thighs opened to the dart of my love.
Bu gece göğsüm sütle dolacak.
My breasts will be full of milk tonight.
- Göğsüm.
- My chest. - What?
Yüzüm, göğsüm, her yerim...
My face, my breast, everywhere...
Yüzüm, göğsüm...
My face, my breast...
- Göğsüm!
- It's my chest.
Göğsüm öyle ağrıyor ki sanki içinde koca bir kaya var.
I can feel it in my breast. It's like a stone inside.
Florida'ya gidiyorum.. Bacaklarım ağrıyor... Kıçım ağrıyor, göğsüm ağrıyor, yüzüm ağrıyor..... bu da yetmiyor bir de altıma işiyorum.
Here I am goin` to Florida, my leg hurts... my butt hurts, my chest hurts, my face hurts... and like that ain`t enough, I gotta pee all over myself.
Aman Tanrım, göğsüm acıyor.
Oh, God, my chest hurts.
# Yaprakları narince açtı. # # Ve kalbim, ve yorgun, ağrıyan göğsüm #
Their petals delicately unclosed and my heart blossomed again
- Göğsüm... göğsüm ağrıyor...
- Chest... Pains... Chest...
- Göğsüm mü?
- My chest?
burası, tam göğsüm!
Here, my chest
Çıtır çıtır gider göğsüm de
Snap! snap! my thorax, too.
Ama bacaklarım, karnım, göğsüm leş gibi.
But my legs, my stomach, my chest, they're filthy.
Olayların, seslerin, grupların müdahalesi... donanmanın açık denizden müdahalesi... popüler konuşmacılar, göğsüm, çığlıklar... fabrikalar...
The intervention of events, sounds, realignments, the intervention of navies from the raging open sea, the popular speakers, my breast, the cries... the factories...
Göğsüm... - Kalp krizi!
- It's a heart attack!
Göğsüm madalya dolu işte, bir sürü şeyle sonra oldukça popüler bir tarz olan...
Well, I had a chestful of citations... medals, that sort of thing... and then I drifted in playing a rather popular...
Göğsüm.
My bosom.
Göğsüm 5 cm genişledi.
I've put two inches on my chest.
Demiş ki : "Çünkü göğsüm içine çöktü!"
He says : "That's'cause my chest caves in!"
- Göğsüm.
My chest.
Göğsüm sıkıştı.
My chest is constricted.
Göğsüm ağrıyor
I have chest pains.
Holly, bu benim göğsüm değil.
Holly, this is not my breast.
İnsanlar... göğsüm... fabrikaları greve çağırıyordu...
People are calling out... my breast... the factories...
Göğsüm ağrıyor.
My front aches.
Göğsüm kabarıyor.
I couldn't be prouder.
Göğsüm ağrımaya başlıyor.
I'm getting chest pains.
Baba, keyfini kaçırmak gibi olmasın ama sol göğsüm sağdan bariz şekilde daha hızlı büyüyor.
Dad, I don't want to upset you... but my left breast is developing significantly faster than my right.
Silikon için teşekkürler. Artık üç göğsüm var!
Thank you for the tit, now I have 3!
Göğsüm ise ödlek.
My belly is yellow.
Ağır kaldırdığım zaman, hala göğsüm acıyor.
My chest still hurts when I do heavy work
Göğsüm ağrıyor.
My chest hurts.
Göğsüm, yanıyor.
My chest, it's burning.
Vücudum düzgün. Kollarım güçlü, göğsüm güzel. Ve ben bile ellerimi popomdan alamıyorum.
I know I've got the bod, got the arms the chest, and even I can't keep my hands off my butt.
- Göğsüm kabardı.
- I'm flattered.
Telefonu açarken göğsüm sıkışmasın artık.
Won't get chest pains from answering the phone anymore.
O benim göğsüm.
That's my chest.
Göğsüm sıkışıyor.
I'm all tense through the chestal area.
Bir daha ağlarım geri gelmeyecek sevginin gidişine. Geride kaldı, dediğim hüzünlerle hüzünlenirim, Sıkışır göğsüm, birbir sayarken acıları baştan ;
Then can I grieve at grievances foregone... and heavily from woe to woe tell o'er... the sad account of forebemoaned moan... which I new-pay as if not paid before.
Göğsüm kabardı.
With pride.
Göğsüm.
- My chest.