Güzel bir gün değil mi translate English
400 parallel translation
- Güzel bir gün değil mi?
- Nice day'isn't it?
Güzel bir gün değil mi, yoksa öyle mi?
Lovely day, isn't it? Or is it?
Ne güzel bir gün değil mi?
And do you not find it a beautiful day?
- Güzel bir gün değil mi?
- Sure is a nice day, ain't it?
Güzel bir gün değil mi?
How are you? Nice day, huh?
Harika. Güzel bir gün değil mi?
Wondertully. ls it a nice day?
ALACAKARANLIK KUŞAĞI'nda. Güzel bir gün değil mi?
Fats brown, fats brown, lister's pool room, randolph street, chicago.
Güzel bir gün değil mi?
It's a nice day, isn't it?
Güzel bir gün değil mi?
lsn't it a beauty today?
Selam George, bankaya gelmek için güzel bir gün değil mi?
Well, George, sure is a nice day for ban king, isn't it?
Güzel bir gün değil mi?
Isn't it a beautiful day?
- Güzel bir gün, değil mi?
- Nice day, isn't it?
Güzel bir gün, değil mi?
Nice day, isn't it?
Ne güzel bir gün, değil mi Paul?
Isn't it a lovely day, Paul?
Ne güzel bir gün olacak öyle değil mi, profesör? - Kes artık şu "profesör" lafını.
Is it not a handsome day that begins professor?
Ne güzel bir gün ama, öyle değil mi?
Isn't it a fine day, though?
Şehirden kaçmak için ne güzel bir gün, değil mi?
Say, isn't this a great day to get out of the city?
Ne kadar güzel bir gün, değil mi, Roberto?
It's a wonderful day, Roberto.
- Ne güzel bir gün, değil mi, Esther?
- Isn't it a lovely day, Esther, dear?
- Ne güzel bir gün, değil mi Bayan Totten?
- It's a very nice day, Miss Totten.
- Güzel bir gün, değil mi?
- Lovely day, isn't it?
- Ne güzel bir gün, değil mi?
Beautiful day, isn't it?
Güzel bir gün, değil mi?
It's a lovely day, isn't it?
Ne güzel bir gün, değil mi?
Isn't it a fine day, though?
Güzel bir gün bir şeyler yapmak için, değil mi?
Well, it's a beautiful day... for something or other, isn't it?
- Güzel bir gün, değil mi?
- Looks like a nice day, huh?
Güzel bir gün, öyle değil mi?
Nice day, isn't it?
Güzel, ılık bir gün, değil mi?
Fine, warm day, isn't it?
Duyduğuma göre... güzel bir günmüş o gün Paris'te, değil mi?
Was it a beautiful summer day in Paris? I heard it was. Wasn't it?
Güzel bir gün, değil mi?
A fine day, isn't it?
Ne kadar güzel bir gün degil mi?
Isn't it a beautiful day?
- Ne güzel bir gün, değil mi?
- It's a lovely day, isn't it?
- Merhaba, Tony! - Çok güzel bir gün, değil mi?
OPTIM ISTIC, HOPEFUL LITTLE WORLD.
Bay MacNamara, ne güzel bir gün, değil mi?
Ah, Herr MacNamara. Isn't this a glorious day?
Güzel bir gün, öyle değil mi?
It's a lovely morning, isn't it?
Çok güzel bir gün geçirdik, değil mi?
It turned out to be a lovely day, didn't it?
Ne güzel bir gün, değil mi?
Nice day, isn't it?
- Güzel bir gün, değil mi?
Beautiful day, huh? Yeah.
Güzel bir gün, değil mi Bayan Kemp?
Lovely day, Mrs. Kemp.
"Gün için güzel bir düşünce skalası" değil mi bu?
Isn't that "Dial a beautiful thought for the day"?
Ne güzel bir gün, değil mi?
Lovely day, isn't it?
Kaytarmak için güzel bir gün, değil mi?
Nice weather for ducks, isn't it?
Ne kadar güzel bir gün Bay Christie değil mi?
Lovely day today, Mr. Christie, ain't it?
- İyi günler, beyefendi. Ne güzel bir gün, değil mi?
- Nice day, isn't it?
Ne kadar güzel bir gün, değil mi?
Happy Sunday!
Merhaba hanımefendi. Ne güzel bir gün, değil mi?
Good morning, Signora...
Güzel bir gün, değil mi?
It's a nice day, isn't it?
- Güzel bir gün, değil mi?
Kind of a nice day isn't it?
Kesinlikle güzel bir gün, değil mi?
- Well, it's sure a pretty day, ain't it?
- Güzel bir gün, değil mi?
Good day, isn't it?
- Çok güzel bir gün, değil mi?
- It's a nice day for it, ain't it?