Hand translate English
81,456 parallel translation
Bütün fırsatları zorluyorlar... Pin kodları, akıllı kartlar, biyometrik el taramaları.
They pull out all the stops- - pin codes, smart cards, biometric hand scans.
Onlara milyarlarca dolarlık bir siber güvenlik anlaşması imzalamayı seçmekten başka çare bırakmadın.
Leaving them no choice but to hand a billion-dollar cybersecurity contract to your company.
Beni zorluyorsun.
You are forcing my hand.
Daha sonra yeterince büyüdüğümde... elime bir silah verdi. ve insanları incitmek için beni gönderdi.
Then, when I was old enough, he... put a gun in my hand and sent me to hurt people.
Öte yandan, ben... biraz daha tarafsızımdır.
I, on the other hand, am... a little more... mm detached.
Şimdi bu etkinliğin başlangıç konuşması için mikrofonu Belediye Başkanımız McCoy'a veriyorum.
Now to kickoff this pep rally, I'd like to hand it over to our very own Mayor McCoy.
- Elinin nesi var?
- What's wrong with your hand?
- Kırık bir elle oynuyorsun değil mi?
- You're not playing with a busted hand.
Bu senin oyun elin değil mi?
Isn't this your playing hand?
Bu el senin aracın.
This hand is your instrument.
Bu elin bir gün milyonlarca dolar edecek.
That hand is going to be worth millions one day.
Eline Stradivarius kemanı vermem Paganini gibi çalabilmen anlamına gelmez.
I could hand you a Stradivarius. Doesn't mean you'd play like Paganini.
Elijah bu dindar grubu kurmuş, Jacob'ı sağ kolu yapmış ve ilerleyen yıllarda 11 erkek daha katılmış.
Elijah started this devout group, initiated Jacob as his right hand, and then 11 more men joined over the next few years.
Bir keresinde mezar taşını tek eliyle söktüğünü görmüştüm. Ayrıca evcil hayvan mezarlığıyla oldukça ilgili.
I've seen him pull a gravestone out of the ground with one hand and he's completely obsessed with his pet cemetery.
- Elini uzat.
- Just give me your hand.
Çünkü hepsini bana verirsen çok daha fazla iş yapabiliriz evlat.
Because we could certainly do a lot more business if you hand all of them over to me, son.
Yardım eli lazım gibi.
It looks like you could use a hand.
Senle hasta arkadaşın bir daha bir kadına el kaldırırsa, dünyası başına bela olur.
If you and your sick sidekick raise your hand against another woman, it'll be a world of trouble.
Elini ağzımın üzerine koydun, sonra bana tecavüz ettin.
You put your hand over my mouth, and then you raped me.
Onu itince üzerime çıktı ve elini ağzımın üzerine koydu.
I pushed him off, and he got on top of me, and he put his hand over my mouth.
Ve dönemlik 40 bin dolarla, sana bir diploma bile verirler.
And at 40 grand a semester, they'll even hand you a diploma.
Senin için sorun değilse tulumun içine girerken bebeği ben tutayım.
You know, if you're cool with it, why don't you hand me over the baby, and I'll just grab on to her while you slip in.
- Bez verir misin?
- Can you, hand me a diaper?
Kızıl El diye bir grup.
A group called the Red Hand.
Kızıl El'den eldiveni geri almaya çalışıyor.
Trying to get the gauntlet back from the Red Hand.
Helena kuyumu kazıyor. Ve ona koz vermeyi göze alamam.
Helena is maneuvering against me, and I can't afford to hand her any ammunition.
- Yardım etmeme izin ver.
Let me give you a hand. Okay.
O ameliyata girmeyeceksin Yoksa seni kovarım.
You hand that surgery off, or I will fire your ass.
Ancak senin iyi biri olduğunu biliyorum.
But I have the advantage of knowing first-hand how good you are.
Diğer taraftan, kocası biraz asabi.
Her husband, on the other hand, he has a bit of a temper.
- Elim!
- My hand!
O sinyali açtıktan sonra bile, eliyle işaret yapar.
He signals with his hand even after turning on the indicator.
Seninle senin için evlenmesini istedim.
Asked for his hand in marriage... for you.
Evet, birkaç dilekçe Downing Caddesinde başbakana iletmeyi umuyor.
Yeah, some petition she means to hand in to the Prime Minister at Downing Street.
Dedektif Memur Morse başından sonuna kadar istenmeyen hiçbir olayın olmamasını garantilemek için hazır olacak.
Detective Constable Morse will be on hand throughout to ensure nothing untoward befalls.
Eğer şimdi elimizdeki olaya dönersek..
If we might return now to the matter at hand.
Durumu stabil olunca yardıma gel.
Get him stable. Come give us a hand.
Adam acı çekiyordu, kanaması vardı ama elimi göğsüne koyduğumda, sanki uyuyor gibiydi.
I mean, the guy was in pain, he was bleeding, but when I put my hand on his chest, it was almost like he was asleep.
Bu aile dostu, Philip'i çeşitli askeri yakın dövüş teknikleriyle eğitmeye başlamış. AVUSTURYA, Temmuz 1981
Now, this friend started to train Phillip in various forms of military hand-to-hand combat.
Kara El'in işareti.
It's the seal of The Black Hand.
Kara El, bir Sırp suikast grubu.
The Black Hand is a group of Serbian assassins.
Kara El oydu.
He's The Black Hand.
Elini kaldır.
Put your hand up.
Sen de bana bir Lannister'ın nasıl Daenerys Targaryen'in Eli olduğunu anlatırsın.
As long as you tell me how a Lannister became Hand to Daenerys Targaryen.
Senin Elin olsam ben de aksini önerirdim.
If I was your Hand, I would have advised against it.
O meşgulken biz de elimizdeki göreve odaklanalım Casterly Kayası.
Keep him occupied while we focus on the task at hand- - Casterly Rock.
Elim sonuçta.
He is my Hand.
Biliyorum ama gönülsüz çiftçileri hasadı teslim etmeleri için isteklendirmek bence yeteneklerini konuşturabileceğin bir alan.
No, but motivating reluctant farmers to hand over their harvest... I bet you're going to have a real talent for that.
Elim Qyburn, Essos'taki Altın Mürettebat ile görüştü.
My Hand, Qyburn, has made overtures to the Golden Company in Essos. I know them well.
Tek elle ateş edemem.
I can't shoot with one hand.
Ama sen... Sen öz babanı öldürdün ve yabancı bir istilacının tarafını seçtin.
You, on the other hand, murdered your own father and chose to support a foreign invader.