Headstrong translate English
218 parallel translation
Bunu yapmış olabileceğine inanmıyorum. Elbette dik kafalı biri olduğu inkar edilemez.
I don't believe she could have done it, though there's no denying she is headstrong.
Biraz kalın kafalıyım, bu bana miras kaldı.
I am a little headstrong. I come by it honestly.
Babam kalın kafalıydı.
My father was a Headstrong.
Biraz inatçıdır, ama eğer biri kalbini kazanırsa çok tatlıdır.
A little headstrong, but very lovable if one can win her over.
İnatçı ve aptalın tekidir. Ve çıkarının farkında değildir.
She's a very foolish headstrong girl and does not know her own interest!
İnatçı?
Headstrong?
Lizzie sadece bu gibi konularda inatçıdır!
Lizzie is only headstrong in matters such as this!
İnatçı!
Headstrong!
Küstah ve inatçı kız!
Insolent headstrong girl!
Korkusuzsun ve inatçısın ve...
You are quite mad, Captain. You are reckless and headstrong and...
Çavuş gerçekten inatçı bir adam.
The sergeant is certainly a headstrong man.
IKesinlikle çok dikbasli birisiniz.
You certainly are a most headstrong individual.
Hayatım inatçı bir çocuk olmasına izin vermemeliyiz.
But, darling, we mustn't let him become headstrong.
Ona karşı nazik olun. Vahşi ve dikkafalıdır.
Be gentle with her, she's wild and headstrong.
Tebrik ederim inatçı, dik kafalı arkadaşım.
My congratulations, you willful, headstrong fellow. When did this happen?
İçimden bir his inatçı kahramanımız birazdan burada olur diyor.
I have a hunch our headstrong heroine will be along soon.
" Ayako - annesi gibi inatçı.
" Ayako - headstrong like her mother.
Bu yüzden de çok inatçıdır.
It's made her very headstrong.
O, çok inatçı bir kadındı ama sonumuzun böyle olacağını bilseydim ona çok daha iyi davranırdım hayattayken.
She was a headstrong woman, but if I had known things would come to this, I'd have been kinder to her while she was alive.
Şımarık bir çocuk gibi inatçı.
She is headstrong like a spoilt child.
Oregon'da sana inatçı kız derlerdi.
Back home in Oregon, we'd call you a headstrong girl.
Oregon'da sana zengin, inatçı kız derdik.
On second thought, back home in Oregon... we'd have called you a rich, headstrong girl. - That would have made it all right.
Arkasından Headstrong, Pretty Polly ve Sabrina geliyor.
Then Headstrong, then Pretty Polly, and Sabrina.
Uslanmaz, inatçı kişiler.
We had the indomitable, the headstrong.
Dikbaşlı birisin genç adam.
You're a headstrong young man.
Dikkafalı, vahşi!
Headstrong, violent.
Onu biraz evde tutup disiplinli olmayı öğreteceğim.
She's just a headstrong little flapper but I'll keep her home and teach her a little discipline.
"Dik kafalı olmayan" Hilyard.
"Un-Headstrong" Hilyard.
Dik kafalı adamları hiç sevmem, bunu sakın unutma!
Keep in mind that I do not like headstrong individuals!
Bizim Leo çok akıllı bir gençtir.
He's a very headstrong young man, is our Mr. Leo.
Ne haber benim dik kafalım?
How now, my headstrong.
Her zaman dik başlı bir çocuk olmuştur.
She always was a headstrong child.
Elizabeth inatçı bir kadındır,... özellikle iki hafta önce kendi bebeği öldüğünden beri,... fakat satılması için kendi rızasını verdi.
I ain't a Mormon. Now, Elizabeth is a headstrong woman, especially since her own baby died two weeks ago, but she's given her consent to be sold.
Ama bizler başarısız olanlardandık ve ben de bu başarısızlardan biriydim.
In other words, some people are naturally headstrong.
Önce şu dikbaşlı karına biraz öğüt vermem gerekiyor.
Not until I talk some sense into your headstrong wife.
Janos Amerika'dan döndüğünde bu kadar dik kafalı olmamasını söyle.
When Janos comes back from America tell him he mustn't be so headstrong
Onlar genç ve dik kafalı.
They're young and headstrong,
Ne inatçı kız, dikkafalı!
What a stubborn girl, so headstrong!
Moe'yi tanırdım. Dik kafalıydı.
I knew Moe, I knew he was headstrong.
Evet ama, hastamız oldukça dik kafalı görünüyor.
Yes, but our patient seems rather headstrong.
O kadın çok dik başlı. O ikisinin neler yapabileceğini söyleyebilmek imkansız.
She's so headstrong there's no telling what those two might get up to.
Başına buyruk, inatçı ve hep sorun çıkaran biridir
Unruly, headstrong and likes to create trouble
Oğlum çok genç ve dik kafalı
My son is young and headstrong
Detektif işinde çok inatçıydı, derhal yola çıkıp tek başına kontrol etmek istedi.
Altieri was too headstrong and came over here alone to check.
Soylu ve gururlu fakat sadece bildiğini okur.
Noble and proud but headstrong.
Bu inatçı kız, Polonya'nın ne kadar vahşi olduğunu bilmiyordu.
This headstrong girl doesn't realize how wild and backward Poland is.
Anne, 5. kardeş dikkafalı.
Mother, 5th brother is headstrong.
Senfoniler besteliyor olmalıydım dikkafalı bir gencin peşinde koşmak değil.
I should be writing symphonies, not tagging along after some headstrong teenager.
Kral Triton'un dikkafalı aşık kızı küçük bahçem için harika bir dekor olurdu.
King Triton's headstrong, lovesick girl would make a charming addition to my little garden.
Ve ben de, hepiniz gibi, ona karşı özel bir sevgi duydum inatçı ve cesur olanlara duyduğumuz bir sevgi.
And I, like the rest of you, came to love her with that special love that we reserve for the headstrong and the bold.
- Onuncu Louis, Dikkafalı.
- Louis X, The Headstrong.