Hobbit translate English
377 parallel translation
"Öyleyse, görünen o ki, zaman geldi, hobbitin zamanı geldi."
Then it is clear that the time has come, the time of the hobbit.
Bütün bu ejderha ve hazine sorunlarından çok uzaklarda bir hobbit yaşıyordu.
Far away from all the troubles of dragons and treasure lived a certain hobbit.
Bu meskun ve kanaatkâr hobbitin adı Bilbo Baggins'di.
This settled and satisfied hobbit was named Bilbo Baggins
"Hayli ilginç bir hikâye." dedi küçük hobbit,
"A fascinating story." said the small hobbit,
Sonra, eski haritayı takiben yola çıkıp, Hobbiton'daki konforu geride bıraktılar. Yanlarına ancak hobbitin öğün arası atıştırmalarına yetecek kadar yiyecek almışlardı.
And so they set out to follow the ancient map, leaving the comforts of Hobbiton behind, and carrying barely enough food for the usual hobbit between meal snack, the conscripted dragon slayer and the three survivors of Dale
Hiç bir şeyden kuşkulanmayan yolcular yaklaşırken kızaran kuzunun kokusu aç hobbite çok geldi.
as the unsuspecting travellers approached. The smell of roasting lamb was too much for the starving hobbit.
Derken hobbit, aptal gronları kendi aralarında kavga ettirmeyi başarabilirse, diğerlerini kurtarabileceğini anladı.
Now the hobbit saw that he might save the others, if he could just keep the putchish groans fighting among themselves.
Grup, Büyük Mania dağlarını geçerken, felaketzedelerin küçük ejderha avcısı hobbitleri için yeni bir fikri vardı.
As they moved forward again across the Great Barricades, the survivors had a new opinion of their small hobbit dragon slayer.
Yüzüğü saklamak için, hobbitin şu an düşmüş olduğu kara adaya, zifiri derinliklere girmişti.
He had crept into the inky depths to hide it here, on this black island where the hobbit had now fallen.
Sihirli bir şekilde "Âli Yüzük" gerçek sahibini bulmuştu, bu da hobbit Bilbo Baggins idi.
Magically the One Ring of Power had found it's true bearer, it was Bilbo Baggins the hobbit.
Bilbo, o geniş hobbit ayaklarıyla kocaman bir sıçrayış gerçekleştirdi, kıyıya kadar ulaşıp, olabildiğince en hızlı bir şekilde en yakın tünele doğru fırladı.
Bilbo made a mighty leap on his broad hobbit feet, clear to the shore, and darted up the nearest tunnel as fast as he could go.
Küçük hobbit, artık bu ejderhanın nasıl ölmesi gerektiğini anlamıştı.
now the tiny hobbit knew exactly how this lizard must die.
Toprağın içindeki kovukta bir hobbit yaşardı.
In a hole in the ground there lived a hobbit.
Burada toprağın içinde bir kovukta bir hobbit yaşardı.
There, in a hole in the ground there lived a hobbit.
Bu bir hobbit kovuğuydu. Bu da rahatlık anlamına geliyordu.
It was a hobbit-hole, and that means comfort.
Bu gece, dostumuz olan ; bu saygı değer hobbitin evinde toplanmış bulunmaktayız.
We have met tonight, in the house of our friend this most excellent hobbit.
HOBBİT
The Hobbit
Bir Hobbit Tatili. "
There and back again : a hobbit's holiday.
Ve şaşkınlıkla, acaba tekrar sıcacık kovuğuma geri dönebilecek miyim diye kendime sordum.
And I suddenly wondered if I would ever see my snug hobbit hole again.
Senin hısmın savaş nedir asla bilemeyecek, hobbit.
Your kind will never understand war, hobbit.
Hobbit Bilbo Baggins... Yüzüğü kendi köyüne, Shire'a götürdü.
It was Bilbo Baggins, the Hobbit... who took the Ring back to the Shire, his home.
Hobbit bulamadıklarında ne yiyorlar acaba?
What do these things live on when they can't get Hobbit?
Bu işi budala hobbit Bilbo başlattı sonunu da getirsin ya da kendini bitmiş bilsin.
Bilbo, the silly Hobbit, started this affair, and Bilbo had better finish it, or himself.
Şimdi dışarıdan basit bir hobbit gibi görünüyorsun.
Now, you look just a plain Hobbit on the surface, but...
Sméagol cici hobbite yardım etmeye söz verdi.
Sméagol promised to help nice Hobbit.
O bize yardım edebilir... ama Sméagol cici hobbite söz verdi.
She might help us. But Sméagol promised nice Hobbit.
Hobbit hep çok nazik evet.
Hobbit's always so polite, yes.
Sevgili hobbitim en has dostum...
My dearest Hobbit, friend of friends.
Sanki hobbit evinde yaşıyorum.
I live in Webster's room.
Aynı "The Hobbit" teki gibi.
It's like The Hobbit.
"The Hobbit" ile alakası yok.
It's nothing like The Hobbit.
Çirkin bir hobbit'e benzemişsin.
Man, you make one ugly hobbit.
- Lanet bir "hobbit" olmalı.
- It's the friggin'hobbit.
Bir Hobbit.
A Hobbit.
Bir Hobit Hikayesi.
A Hobbit's Tale.
Bir Hobbit'in, Sauron'un Gücü ile Savaşabileceğini Düşünmedin Değil mi?
You did not seriously think that a Hobbit could contend with the will of Sauron?
Dört Hobbit!
Four Hobbits!
Yatacak Yer Arıyorsanız, Sıcak ve Rahat, Hobbit Ölçülerinde Odalarımız Var.
If you're looking for accommodation, we got some nice cozy Hobbit-sized rooms available.
Cesur Bir Yüreğin Var, Minik Hobbit Fakat Bu Seni Kurtarmaz.
You have a stout heart, little Hobbit. But that will not save you.
Hobbit Bulamadıklarında Ne Yiyorlar?
What do they eat when they can't get Hobbit?
Fakat İçinde Büyük Bir Güç Var, Benim Sevgili Hobbit'im.
But you have some strength in you, my dear Hobbit.
Bir Hobbit Hikayesi, Yazan Bilbo Baggins.
A Hobbit's Tale, by Bilbo Baggins. "
Yüzük'ü Buralara Kadar Getirerek. ... Hobbitler Kötülüğün Karşısında Büyük Bir Mukavemet Gösterdiler.
And yet to have come so far still bearing the Ring the Hobbit has shown extraordinary resilience to its evil.
Sanırım Bu Hobbit'te Gördüğümüzden Daha Fazlası Var.
I think there's more to this Hobbit than meets the eye.
Cüceler Güç Toplamaz Genç Hobbitler.
Pay no heed to that, young Hobbit.
Glory'ye çalışan adamlar. Cüzamlı Hobbit'lere benzediklerim söylemiştin.
The guys that work for Glory, you said they're like hobbits with leprosy?
Kalabalık bir Hobbit grubuydu. Spike'ı yakaladılar.
A whole flock of hobbits just grabbed Spike.
Ama orada iki Hobbit vardı.
But there were two Hobbits.
Yanlarında iki Hobbit gördünüz mü?
Did you see two Hobbits with them?
Burada bir Hobbit yatmış.
A Hobbit lay here.
Cici hobbit.
Nice Hobbit.