English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ H ] / Hone

Hone translate English

178 parallel translation
Seçmeleri kazanırsan, geri dönmeyi boş ver ve orada kalıp oyunculuk dersleri al.
Once you go and pass the audition, instead of returning to Korea... let's just stay there and hone your acting skills. Okay?
Bu acil durum üretim döneminde hepinizden istediğim kotalarınıza hatasız olarak ulaşmanız aynı zamanda da savaşçı ruhunuzu bilemenizdir.
During this emergency production period, I want all of you to meet your quotas without fail, and at the same time to hone your fighting spirit.
Yüzbaşı, sadece takımımızın tecrübe kazanmasını sağlamakla kalmayacaksın hayat hakkında birçok şey öğrenme fırsatın da olacak.
Captain, not only will you have the chance to hone our team to a fine edge, you'll also have the opportunity to learn a great deal about life.
Olağan dışı, düzensiz sesleri bilirler.
They hone in on unusual, irregular sounds.
Cesareti zorlar, kabadayılık eder, ama sinirleri bilersin.
You can push guts, bully them, but you can hone nerves.
O zaman kemiklerini kırarım.
Then I break your hone
Üçümüz birlikte onu yenebiliriz.
All three of us hone our cannons and let him have it!
Borg tehdidi baş gösterince, subaylarımın ve kendimin... taktik becerilerimizi biraz bilememiz gerektiğine karar verdim.
With the Borg threat, I decided that my officers and I needed to hone our tactical skills.
Sipsey, tatlım, işin bitti mi?
Sipsey hone ) 4 is that finished?
Ve onları ancak radarlar bulabildi.
And they hone in on the intruder with radar.
- Ne oluyor, hiçbiriniz azgın değilsiniz?
- What's up, hone of you horny today?
Zekâsı Charles'ınki kadar biraz daha sürtülmemiş.
His intelligence is like Charles's, but more rough hone.
Yeteneklerini bilemelisin.
You should hone your abilities.
Hönmek... nasıl bir şey?
What does it feel like to... hone?
Slarg'dan önce gruz odamızdan başka yerde hönmek de zevklidir.
It is good to hone in places other than our guz chamber before slar phase.
Sizi olaya özellikle iten ne oldu?
What made you hone in on this particular case so quickly?
Telefonlar... tarifler.
"P hone book... "... recipes.
Gerçekten mi, bu teoriyi hangi başarısız evliliğin sırasında edindin?
During which failed marriage did you hone that theory?
Bak ne diyeceğim Pinokyo bu radyo sinyalinin yerini saptayıp buraya gelsen iyi olur. yoksa Gepetto Usta ölü ete dönüşecek.
I'll tell you what, Pinocchio. You betfer hone in on this signal and get your butt over here ASAP... or Geppetfo here is going to be a pile of dead meat.
Tatlim. Oh, meraba, tatlim.
Oh, hi, hone
Duyularını keskinleştir.
Hone your senses.
Ama sezgilerinle bulmadın.
But you didn't... hone.
Bu dönemde daha sıkı çalışmalı, daha istekli devriye gezmeli ve gece gündüz kendini geliştirmelisin.
Now is the time you should train more strictly, hunt and patrol more keenly. Hone your skills day and night.
Bizi bulmaya çalışacaklar ama sinyal olmadan, filin kıçında pire aramaya benzer.
Air-Sea will probably try a rescue, but without a beacon to hone in... it's like trying to find a flea on an elephant's ass.
Gece gündüz Chelasea'deki atölyesinde becerilerini geliştirmek için özenle çalışırdı. 4. sanatı kargaşadan çağırmak için.
Night in, night out, he would toil diligently in his Chelsea studio to hone his craft - to summon forth art from the chaos.
Büyük buzullar ve sarp dağlıklar tarafından ayrılan bu yerde, birbirleriyle oynayarak yeteneklerini geliştirdiler,
Isolated by rugged mountains and vast glaciers, they hone their skills by playing each other,
Şimdiye kadar istediğim tek şey tüm yeteneklerimi geliştirerek.. ... sevdiğim insanlara yardım etme potansiyelimi daha yukarılara çıkarmaktı.
All I've ever wanted was to live up to my full potential... to hone all my skills... expand my abilities... to help the people I love.
Niçin ilk romantik duygular beslediğim kadınla birlikte oldun? Oh!
Why did you have to go and hone in on the first woman I've ever had any real romantic feeling for?
Ağabeyi Lary, avludaki potalarında yaptıkları... destansı teke-tek lerde Michael'ın oyununu bilemesine yardım etti.
His older brother, Lary, helped Michael hone his game... in their epic battles of one-on-one at their backyard hoop.
Muhtemelen körlüğü nedeniyle duyularını geliştirmeyi öğrendi.
Maybe she's learned to hone her senses around her disability.
Mayınlar gezegeni korumak üzere tasarlanmışlar, Goa'uld silah sistemleri dahil değişik enerji tiplerini tanıyarak etkisiz hale getiriyorlar.
The mines, designed to protect the planet, will hone in on various energy signatures, including that of Goa'uld weaponry.
Şimdi, Dr Jackson'un yardımıyla, bu kılavuzu kullanarak mayının özel bir enerji tipini hedef almasını sağlayacak şekilde yeniden programlayabiliriz.
Now, with Dr. Jackson's help, we can use the manual to reprogram the mine to hone in on a specific energy signature.
- Sadede gelebilir misin?
- Could you hone in on a point?
Ve seni bir intikam enstrümanı haline getirip, bileyebileceğimi biliyorum.
And I know that I can shape and hone you into an instrument of vengeance.
Yine de bu görevi, yeteneklerimi geliştirme, zihinsel olarak sağlıklı kalma bakış açılarımızı karşılaştırma ve bir şeyler başarma fırsatı olarak görüyorum.
Still, i see this as an opportunity To hone my skills, stay mentally fit, Share our similar viewpoints,
İtiraf ediyorum ; tatlı dille - evet tatlı dil, genellikle seksi bir ses tonu ve toplum içinde, kendi heykeltıraşımın içini bileyebildiğim gibi... dış yüzeyini de bileyebilirim.
I found that with the right coaxing - yes, coaxing, often of a sexual nature and often in very public arenas, I'll admit - I could hone the inside of my sculpture... as well as the surface.
Kolaylık olsun diye hiç başka yazar çalıştırmadı.
He never employed gag-writing teams to help hone his humor.
Bayan Laura Welman 16 Eylül 1937'de Hunterburry'deki evinde öldü.
" Laura Welman died suddenly at her hone in Hunterbury House
Bu alet o frekansı bulup bizi Allison'a, ondan da alete götürecek.
Now, this thing will hone in on the frequency and lead us to Allison, and she will lead us to the device.
Televizyonda, dünyanın her yerinde. Burası, yarışmacıların hem kendi yeteneklerini hem de makinelerini bilediği gayriresmi bir müsabaka.
This is an informal venue where competitors can come to hone their skills and their machines.
"Özel işlerine nasıl karışabilirim?"
"How can I hone in on your private business?"
Performansını artırmak için elinde bir fırsat olacak.
So you'll have the opportunity to hone your performance.
Kurgulama bunu törpüleyebilir, ya da keskinleştirebilir.
Editing can hone that, sharpen that.
İzleme yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı oluyor. Çocuklar da çok seviyor.
It helps them hone their tracking skills, and the kids love it.
Duyarlı erkek yeteneklerini bilediği kesin.
And to hone your sensitive-guy skills.
Sana biraz para kazandırma fırsatı, ve geride bıraktığın o ününü tazeleme şansı.
A nice little payday for you, and an opportunity for you to hone that rep you left behind.
Kendimizi böyle geliştireceğiz.
This is where we're really gonna hone our skills.
Yüzbasï, sadece takïmïmïzïn tecrübe kazanmasïnï saglamakla kalmayacaksïn, hayat hakkïnda birçok sey ögrenme fïrsatïn da olacak.
Captain, not only will you have the chance to hone our team to a fine edge, you'll also have the opportunity to learn a great deal about life.
Beş dakika'da bir iblis saldırırken, yeteneklerimi geliştirme şansım olmadı.
I didn't have time to hone my skills with a demon attacking every five minutes.
Soledad'da yasal becerilerini geliştirmek istemiyorsan silahlar hakkında duyduklarını bize anlatman iyi olur.
Unless you wanna hone your legal skills in Soledad, better tell us about the gun you heard about.
Süresini ayarlayacağız.
We have to rehearse them, we have to hone our timing.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]