Horns translate English
1,476 parallel translation
Tek yapmamız gereken, kimseye pabuç bırakmamak.
We just have to, you know, grab the bull by the horns.
Ağır boynuzları olduğu için daha çabuk yorulacaktır.
He will be carrying a heavy set of horns and will tire more quickly.
Bunlar da boynuzlar.
And these are the horns.
- Boynuzlarına.
- His horns.
Boynuzlara çiçek kolyesi koy.
Put a lei on its horns or something.
O matadordan sonra, sessizliğe ihtiyacı var.
Pray, silence. The siren on that matador's horns.
Ama ben hiçbir zaman boğayı boynuzlarından yakalamaktan korkmadım.
But I've never been afraid to grab the bull by the horns.
Boynuzları beğendin mi?
Like the horns?
Boynuzlanacaksın.
You're gonna get the horns.
Evet bu benim, boğayı boynuzlarından yakaladım.
Yeah, that's me, taking the bull by the horns.
Biraz boynuz ekle. Haydi.
Put on some horns.
Bir ikilemle karşı karşıyayız Bay Warshaw.
We're on the horns of a dilemma here, Mr. Warshaw.
Sen olmasaydın problemlerinden kaçmaya devam edecekti.
He couldn't take the bull by the horns, so you helped him.
Ne boynuz, ne kuyruk, ne kükürt, ne de çatalı kaldı meydanda.
No horns, tail, sulphur or trident.
Hemen böbürlenmeye başlamayalım. Demek istediğimi anlıyor musun?
Let's not start tooting our horns just yet, you know what I mean?
Efendim, bence boğayı boynuzlarından tutmalıyız.
Sir, in my opinion, we should take the bull by the horns.
Sen kızların için boynuzlarınla yeri bile delersin.
You'd even plough the ground with horns for your daughters.
O geriye sadece Mistik kahramanlık hikayesi bıraktı. Japon gençligi arasında "Tosun Boynuzları" diye ün salan Choi Baedal'ın ellerinde.
He left behind mythical stories of his prowess such as his ability to break a bull's horns with his bare hands Choi Baedal was named one of the greatest heroes by Japanese teenagers
Boynuzlar, pençeler... olağan.
Horns, claws... the usual.
Kırık boynuzları ve donuk renkleri bir ejderhaya son günlerinde ihanet eder.
Its broken horns and dull markings betray a dragon at the end of his days.
Kara keçinin yedi boynuzu adına!
By the seven horns of the black sheep!
Yoksa boğayı boynuzlarından yakalarsın.
'less you catch the bull by the horns.
- Tamam, kalimba standını geçin. İçme borularından sağa dönün. Sonra da boynuz sanatından sola.
Okay, you walk past the Calumba booth... veer right at the drinking horns, then left at the antler ark.
Yani Büyük Mickey Bricks ile kapışma şansını elde edince.
So when I get the chance to lock horns... with the great Mickey Bricks...
- Korna sesi duyuyorum.
- I hear horns honking.
Boynuzları ve kuyruğu olan, istediğini elde etmek için kurnazca davranan bir figür değil. Arkadaş kılığına girmiş sessiz bir düşmandır.
Not some obvious Machiavellian figure with horns and a tail... but a silent foe disguised as friend.
( Korna sesleri )
( Car horns )
( Kornalar )
- ( Car horns )
Cevap ver! Ve aynı zamanda hastane müdürünün eski nişanlısı. Eva ile derdin ne senin?
and upon his horns ten crowns.
Espar boynuzlarının ucu çatallıdır.
Espar horns have a forked tip.
Sıcak boynuzlarımın kıvrılmasına neden oluyor!
Oh, this heat is making my horns curl!
Bakıcılar hayvanları sürekli hareket halinde tutmalılar, burun iplerinden çekerek, boyunlarını bükerek ya da boynuzlarını, kuyruklarını.
Handlers must constantly keep the cattle moving, pulling them by nose ropes, twisting their necks, horns, or tails.
Sığırları, kamyondan toprağa, veya topraktan kamyona, rampa olmadan atlamak zorunda bırakıyorlar. Bu da leğen kemiği, ayak, kaburga, boynuz kırılması gibi yaralanmalara neden oluyor.
They lead, or rather force, the cattle down embankments and in and out of trucks without ramps, causing injuries like broken pelvises, legs, ribs, and horns.
Unutma, boğaya bulaşırsan, boynuzu yersin.
Remember. You mess with the bull, you get the horns.
Boynuzlarının arkasında gözleri var.
She's got eyes in the back of her horns.
Kiliselerin çoğu Şeytan'ın varlığına inansa da, ben onun boynuzlu elinde yabası olan bir yaratık değil, baştan çıkarmanın sembolü olduğunu düşünürüm.
Many in the Church take the Devil quite literally... but I think of him as a symbol of temptation, not as a beast with a pitchfork and horns.
# - Tepesinde vardır üç boynuzu # # - Ve çarp 11 ile onu #
- # Got three horns above - # And eleven below
Eğer sen Heffalumpsan,.. ... o halde boynuzun ve sivri kuyruğun nerede?
If you're a Heffalump then where's your horns and spiky tail?
Boynuzları da var mı?
Are there horns too?
# Hortumlarıyla herşeyi emer, hoplayıp zıplardı onlar #
# They romped and stomped and blew their horns
Onlar boynuzları!
Those are his horns!
"Çalgılar yukarı" dediğim zaman... enstrümanını çıkaracaksın ve sonra...
Now when I call, "horns up"... you're gonna move your instrument out, and then...
Borazanlarımız, trompetlerimiz, Ritmimiz ve flüdümüz var
Got horns, trumpets Rhythm and flutes
Borazanlar, tonlamayı çalışmak zorundayız.
Horns, we've got to work on intonation.
Ama şişe açan boynuzlarım var, anahtar asılan boynuzlarım var.
# But I got horns that open bottles and I got horns that hold my keys
Açmak istediğin zaman işe yarayan TV izlememe yardım eden boynuzlarım var.
# I got horns that when you turn'em right # They help me watch TV
Turşu kavanozlarını açan boynuzlarım var. Saçlı boynuzlarım var.
# I got horns that open pickle jars and horns that come with hair
Öbür boynuzlarımı astığım boynuzlarım var.
# I got horns that hang my other horns
Kekleri taşıyan boynuzlarım var.
# I got horns that hold the muffins
Ve turtaları taşıyan boynuzlarım da var.
# And I got horns that hold the pies
Pekâlâ, Doktor.
[Horns Blaring Past] ALL RIGHT, DOCTOR BOY.