Huge translate English
17,712 parallel translation
Sen büyük bir adamsın.
You're huge.
Bu hareket Caesar için büyük bir lojistik soruna yol açtı.
This action caused Caesar huge logistical problems.
Ömrü hayatınızda görmediğiniz kadar büyük bir ödül sizi beklemekte.
A huge reward never seen in life is awaiting you.
Japon gecesinde büyük bir patlama olmuş.
There was a huge explosion at the Japan's club.
Çok popüler.
It's huge.
- Hayatımın önemli bir bölümü bu.
- It's a huge part of my life!
İnanılmaz!
This is huge!
Onlara büyük bir avantaj sağlıyor...
It gives them a huge advantage...
Pekala, bazı hareketli kısımlar var ve pek görülmek istemiyorlar.
All right, there are huge moving parts and they do not want to be seen.
Söylememe gerek yok, ama ben büyük bir hayranın sayılmam.
Needless to say, I'm not a... a huge fan.
Eğer Savage'a geri dönerse ona büyük bir avantaj vermiş oluruz.
If she runs back to Savage, we're giving him a huge advantage.
Çok büyük bir yıldız oldun.
You're a huge star.
Emirlere karşı gelmek - Otoritesine büyük bir saygısızlık.
Defying his orders - it's a huge challenge to his authority.
Emirlerine karşı gelmek, otoritesine büyük bir tehdit oluyor.
Defying his orders... it's a huge challenge to his authority.
Buraya girerek çok büyük bir hata yaptınız.
You two made a huge mistake walking in here.
Seni öptüğümde ilişkimize kocaman bir bomba attım biliyorum. Ve sana nasıl hissettiğimi çok uzun zaman önce söylemeliydim.
Look, I know I dropped this huge bomb on our friendship when I kissed you and should have told you how I felt a long time ago.
National City Polisi, Senatör Miranda Crane'nin bu öğleden sonraki uzaylı karşıtı mitingine çok kişinin katılacağını tahmin ediyor.
National city police is anticipating huge crowds For senator miranda crane's anti-alien rally this afternoon...
Sonun da da gökyüzünden devasa bir el uzanıp onları alıyordu.
So, at the end... this really huge hand reaches down from the sky and picks them up.
- Bu kocaman.
- That's huge!
Çok büyük bir hata yaptım.
I made a huge mistake.
- Özel Operasyonlar Bürosu dev bir uyuşturucu bağlantılı kullan-at telefon havuzunu muhafaza eder.
Taylor : S.O.B. maintains a huge matrix of burner phones related to drugs.
- Cinayet sebebi doğru görünüyor.
-... must be huge... - The motive seems right.
Yine de, büyük bir şey.
Still. It's huge.
Kafamın içine çok ağır bir şey konulmuş gibi.
Oh, it feels like a huge weight off my brain.
Genç olabiliriz ancak büyük savaşlarda mücadele ettik bütün gezegenleri kurtardık ve daha birçok şey kendi dünyamızın yıkılışını gördük!
- We may be young, but we've fought huge battles, saved whole planets, and on top of everything else, we saw the destruction of our world!
İçerde var olan devasa bir güç hissediyorum.
- I'm sensing a huge, powerful presence inside.
Bu elemanlar dev gibi!
Those guys are huge!
Genelde berbat olduğumu söyler, "hiçbir şey" söylememesi büyük bir ilerleme.
Nothing. But he usually says I suck, so "nothing" is a huge improvement.
Bu, uh, büyük değil, ama...
It's not huge...
Jack. Bu çok büyük.
This is huge.
Biliyorsun, büyük değil, ama ben de değilim
You know, not huge, but neither am I.
- Boynuzları ne kadar büyüktü?
How big was the rack? It was huge.
Sığır baronları Kansas'tan Kaliforniya'ya otlatma alanının büyük bölümünü satın aldılar.
Cattle barons buy up huge tracts of grazing land stretching from Kansas to California.
Doğudaki New York'da olduğu kadar batıda da manşetlere çıktı.
It made huge headlines across the West, and as far east as New York City.
Bu büyük sırla yaşıyorum.
I mean, I have this huge secret.
İlk haftalarında büyük çıkışlar yapan insanlar gördüm.
I've seen people have huge breakthroughs their first week.
Bu büyük bir plan ama başından beri sorunumuz bu.
It's a huge deployment, but this is what our problem has been all along.
Krallığın çok büyük olacak.
Your kingdom will be huge.
Adamın ordu gibi hayran kitlesi var sen ona silah gösterip ve canın neyi isterse onu yapmasını bekleyemezsin. Toparlan, Andre.
He's got a huge following, and you can't show him a gun and expect him to do what you want him to do.
Büyün bir hayranınızım.
I'm a huge fan.
Bu bizim için büyük bir zafer, millet.
This is a huge win for us, folks.
- Biliyorum, büyük bir soru bu ve birkaç haftadır birlikte olduğun biri için tüm hayatını değiştirmek istemiyorsan... Tam birlikte olduğun bile sayılmaz.
I know that's a huge thing to ask, and if you don't want to uproot your whole life for someone you've only been with for a few weeks, and not even really been with, then I-I completely...
- Çok büyük ama.
It's huge.
- Tamam, tamam.
- they're making this a huge deal.
Görünüşe bakılırsa kullanılmış seks oyuncakları için büyük bir piyasa yok.
Um, apparently there's not a huge after market for used sex dolls.
Bu tür ameliyatlar için büyük bir karaborsa keşfettim.
I discovered a huge black market for that kind of surgery.
Buyuk bir hata yaptiginda soylemek benim gorevim.
It's my job to tell you when you're making a huge mistake.
Sense şimdiden tarifi değiştirmeye kalkıp bana sormadan büyük bir sipariş alıyorsun.
You took a huge order without even asking me.
Size yardım etmeyi çok isterdim ancak çok büyük bir davayla meşgulüm şu ara.
I'd really love to help you out, but I'm in the middle of a huge trial.
Ama çok zaman alacak.
But it's a huge time commitment.
- Büyük partiler.
- Huge parties.