Illusion translate English
2,195 parallel translation
Gerisi bir ilizyon.
Everything else is an illusion.
Gerisi bir ilizyon.
Everything else is an illusion!
- Bi ilisyon.
- An illusion.
İlisyon hakkında yalan söyledim.
- I lied when I said that prison is an illusion.
Hayal kırıklığına uğratmaktan nefret ederim, fakat geçici personelim.
Well, well, I hate to shatter the illusion, but I'm a temp.
Bu yanılsamayı bir büyücü yaratmış olmalı.
A Wizard must have conjured this illusion.
Kimseye söylemeyeceğinize söz verirseniz size hilesini gösterebilirim.
I'll show you how the illusion works if you promise not to tell a soul.
Onun yerine neden bana bunun hilesini göstermiyorsun?
Why don't you show me how this illusion works instead?
Birazdan göreceğiniz şey ne bir hile ne de bir göz yanılması sadece cesaret ve el becerisinin birleşmesi.
What you are about to see is not a trick or an illusion. Simply a display of daring and dexterity.
Jeb Dexter asılı bulundu. Bu da bir göz yanılması mı?
Jeb Dexter strung up - - was that just an illusion?
Bir illüzyon gibi.
You know, like an illusion.
Her ne kadar bu yüksek rakımlı gözlemevlerindeki ince hava tamamen saydam gibi görünse de, gökbilimciler bunun görkemli bir yanılsama olduğunu biliyorlar.
ALTHOUGH THE THIN AIR AT THESE HIGH-ALTITUDE OBSERVATORIES MAY SEEM PERFECTLY TRANSPARENT, ASTRONOMERS KNOW THAT THIS IS A GLORIOUS ILLUSION.
Gördüğün gibi sadece bir yanılsama.
You see, it's just all an illusion.
- Bir yanılsama.
- An illusion.
Sana derinlik ilüzyonu verecek.
Like a... gives you the illusion of depth.
Bir illüzyon.
One illusion.
Göz yanıltmaca.
Optical illusion.
Evet çok fazla sihirli numara gibi bununla şunu kast ediyorum büyük ihtimalle bu bir kandırmaca.
Yeah, it is a lot like a magic trick, by which I would mean that... there's a very good chance that this is an illusion.
- Yapamazlar mı?
I think illusion's their weapon.
Sevgi, sevgililer gününü bulanların, çikolataları ve kalpli şekerleri, üzerindeki aptal sözlerle satmak için yarattıkları bir yanılsama.
Love is an illusion created by the founders of Valentine's Day... to peddle chocolates and those candy hearts with the lame sayings on them.
- House. Sonradan aldığı İngiliz adı ona gerçekte olmadığı bir insan yanılgısı yaşattı.
All his anglo name gave him was the illusion that he was someone he wasn't.
Yetkili olma hayalini destekler.
It really bolsters the illusion that you're in charge.
Büyü sadece bir yanılsamadır.
Magic is only an illusion.
Makine durduğunda ise, zaman bizim yarattığımız bir illüzyondu sadece.
And when the machine stops, time was an illusion that we created.
Sansa senin dünyanda yaşıyor olabilir, ama o sadece bi ilüzyon.
Sansa may be alive in your world... but she's an illusion.
- Tam bir saçmalıktan ibâret!
Oh, that's illusion and you know it.
Doktora tezinde sadece mantıklı düşünenlerin artmasıyla orta sınıf aldatmacasının sona ereceğini ve bu hayalin küllerinden yeni bir liderliğin doğacağını belirtmişsin.
- In your Ph. D. dissertation, you stated that the dialectic is only growing... that the illusion of the middle class will die and that a new leadership will rise from the ashes of that dream. - My writing isn't that flowery.
İnsan dünyayı sahne dekoru gibi görmeye alıştığında sürekli hayal dünyasında yaşıyormuş gibi oluyor.
One gets so used to see the world as a sort of stage. One lives in a state of constant illusion.
İnsana, yunusların hep mutlu olduğu hissini verir.
It creates the illusion they're always happy.
Diğer tüm iyimser istatistiki bilgiler gibi.
An illusion, like all the Optimistic statistics that had
gerçeğin illüzyonu belkide...
An illusion of the truth maybe...
gerçegin illüzyonu belkide...
An illusion of the truth maybe...
Ve bu sayede kattığı derin illüzyonla heykelin bitmiş halinde göz yanılsamasına sebep olur.
And it provides the finished statue With the illusion of depth.
Bir yanılsama anı için
For a moment of illusion
Dur olduğun yerde, görüntü!
Stay, illusion!
Meğer bu değersiz bir ilizyonmuş.
All just a worthless illusion.
- Bu kandırmacayı devam ettirmelisin.
You must maintain the illusion.
Mlllals, Rossettl ve Hunt başarının llüzyonundan gerçek başarıyı yaratmışlardı.
Millais, Rossetti, and Hunt had conjured success from the illusion of success.
Sadece Betty ve Veronica, hepsi hayal.
It's just Betty and Veronica. All an illusion.
Hileli ve yanıltıcıydı.
Mere trickery and illusion.
Bence soygunun yolunda gitmediği izlenimi yaratılmak istenmiş.
I think it was to create the illusion of a robbery gone wrong.
Sihirbazlık ve şovmenlik konularında çok iyisiniz.
You exceed in illusion and showmanship.
Soygun kesinlikle bir numara içeriyordu.
Clearly the robbery was an illusion of some sort.
Bence bu soygun bir illüzyon eseriydi.
Sir, I believe that this robbery was the product of an illusion.
- İllüzyon sanatı demeyi tercih ederim Harold.
I prefer to call it the art of illusion, Harold.
İllüzyondan ibaret.
Just an illusion.
Hayır, kendin söyledin, bu yalnızca bir yanılsama.
No, it's... It's an illusion. You said so yourself.
Ama bu bir yanılsamadır çünkü her gün, hayat bize bir tercihler dizisi sunar.
This is an illusion, because every day, life presents us with an array of choices.
Ben de kendimi öyle sandım, Yi Jung.
I guess it was an illusion.
Takatora ilizyonunu mu yaptın?
Have you shown Takatora the illusion?
Hayale kapılmıyorum
# I'm under no illusion #