Inatçı translate English
4,780 parallel translation
Küçük inatçı yabaniler.
Stubborn little brutes.
Jenson inatçı bir Cubs hayranıydı.
Jenson was a diehard Cubs fan.
Her zamanki gibi inatçı.
Stubborn as always.
Çok inatçısın.
You're so stubborn
Böyle inatçı mı olacaksın?
Are you gonna be stubborn like that?
Neden olma bu kadar inatçı?
Why are you being so stubborn?
Bakın başkomiserim, inatçısınız ve bu çok şirin bir özellik.
look, captain, you're stubborn. and that's an adorable quality.
Bu kadın da amma inatçı.
So persistent.
Böyle inatçı erkekler kızların gönlünü çalamazlar bilesin.
Guys who stalk the ladies never get the girl.
Çok inatçısın.
You're very persistent.
Ne inatçı şeyler.
They're tenacious.
Cooper inanılmaz inatçı bir herifti.
Coop was always a dog with a bone.
Çünkü çok inatçı olduğundan mı?
Why, because you're so stubborn?
Niye bu kadar inatçısın?
Why are you so stubborn?
Çok inatçı.
She's so persistent.
Onun kadar inatçı biri görmedim ben.
The boy is more headstrong than anyone I've ever met.
Bu arkadaş o zamanlar da çok inatçıydı.
That friend was so good at insisting back then, too.
Sen de onun gibi inatçısın, değil mi?
You're as stubborn as he is, aren't you?
Lanet olsun, keşke şu işe burnunu sokmasaydın. Seni inatçı sürtük!
Goddamn it, I wish you would just leave your fucking cape... in the goddamn trunk, you stubborn bitch!
Çok inatçısın, durmayacaksın, değil mi?
You are so stubborn, you're not gonna stop, are you?
- Benim inatçı küçük yeğenim.
My tenacious little niece.
Katıksız inatçılıkla.
Sheer pig-headedness.
Cesar, o çocuğun senin kadar inatçı olduğunu biliyorsun.
Cesar, you know that boy is as stubborn as you are.
Daha çok inatçılık.
It's more a stubbornness.
Tıpkı annesi gibi inatçı!
Just like his mother!
Onun kadar inatçı olmalısın.
You must be as stubborn as he is.
O kadar inatçısın ki.
You're so stubborn.
Hepsi sahte gülücükler ve inatçılığıydı.
It's all outer smiles and inner spite.
" Dediklerimi anlamamakta inatçısın, ne diyeyim ki?
" Well, you refuse to understand what I'm saying, so what can I say?
- Evet, inatçı küçük velet.
Stubborn little bastard.
O zaman anlatma seni inatçı aptal.
Then don't, you stubborn fool.
Çok inatçı olabiliyorsun.
I swear to God, you can be so stubborn.
O kadar inatçı ki!
Argh! He is such a... guy!
Onun kadar inatçıysan yapmıyor.
Not if you're as stubborn as her.
Şirket inatçı çıktı. Çalışmaya devam ediyoruz.
Corporate was adamant.
Keçi gibi inatçı.
He's stubborn as a mule.
Sanırım aşırı inatçı ve üzücü olduğumu düşünüyor.
I think she thinks I'm too opinionated and bitter.
Bazen çok inatçı olabiliyorum. Çok dikbaşlı.
sometimes i get too opinionated, too stubborn.
- Ona yeterince kredi verdim. Çok inatçıydı, asla vazgeçmedi.
- Gotta give him credit, real bulldog, never let up.
İnatçı, kendi bildiğini okuyan kimseyi dinlemeyen, kendini kontrol edemeyen biri.
( sighs ) stubborn, headstrong, Won't listen, can't control himself.
İnatçı çocuklar.
Stubborn kids.
İnatçının tekisin.
You're impossible!
İnatçı çıktı.
They piss me off.
İnatçı olabiliyorum.
I can be stubborn.
İnatçıydı, kabaydı, saygısızdı.
She was stubborn, she was rude, she was disrespectful.
İnatçı ihtiyarın teki sadece.
Stubborn as a mule, though.
İnatçılığın yüzünden böyle.
That'because you're stubborn.
İnatçı ahmak.
Stubborn fool.
İnatçı keçi.
Stubborn boy.
yoksa neden bir adam... kendini toplumdan dışlasın. Denedim, ama biliyorsunuz çok inatçı.
Well, I tried, but you know, he's kind of stubborn.
İnatçı mı?
Stubborn? Oh.