Information translate English
30,542 parallel translation
Üzgünüm, Mike, sana diğer tutuklular hakkında bilgi veremem.
I'm sorry, Mike, I cannot give information on other inmates.
İçeriden bilgi almadan onları yapmış olmasının imkanı yok.
The only way he could have done that is by trading on inside information.
Daha da iyi olmak üzeresin çünkü Sutter'a bilgi veren kişiyi bulduk. - İsmi- -
Well, I'm about to make it better because we found the guy who's been feeding Sutter his information.
- Hangi adamı?
- The guy who's been feeding inside information to Sutter, and I drove him to Cahill, which means you're getting out. - What guy?
Bayan Pearson ayrıldı ama not alabilirim o sabah size döner.
Ms. Pearson's gone for the evening, but I can take down your information and she'll get back to you in the morning.
- Sutter'a bilgi veren adamı bulduk. - Philip Allen biliyorum.
We found the guy who's been feeding Sutter his information.
Son on yıldır zaman zaman William Sutter'a içeriden bilgi verdiğini kanıtlayabilecek bir tanığımız var.
We have a witness that can document giving inside information to William Sutter time and time again over the last ten years.
Bilgileri sana değil, ona verdi. Bu iş olursa, sen değil o içeri girecek.
He gives inside information to her, so if this goes down, she goes down instead of you.
- William Sutter'a 10 yılı aşkın süredir bilgi veriyorum.
I gave William Sutter inside information over the course of a decade.
SPK'ya William Sutter'a içeriden bilgi verdiğini söylemiştin.
You told the SEC that you were feeding William Sutter inside information.
Eğer bir kereliğine içeriden bilgi alırsa her şeyi kaybetmeyeceklerini söylemiş.
He told her that if she got inside information for him, one time, it'd keep them from losing everything.
Senin istediğini. Bilgi.
The same thing as you... information.
Bu yüzden bilginin fiyatı arttı.
So the price of information has gone up.
Babam hakkında bilgisi vardı.
He has information about my father.
Tamam, arabanın üzerindeki havalandırma fanı önemli bir bilgi.
Okay. A ventilation fan on the car is very important information.
Dayanıksız yapılar hakkında birçok bilgi ortaya çıkıyor.
A lot of information is emerging regarding shoddy construction.
Gerçek bir bilgimiz yok efendim.
We have no real information, sir.
Bu otelde bir Nainsan olduğuna dair güvenilir bir istihbarat aldık.
We have reliable information there's an Inhuman here in this hotel right now.
Eve gelecektim ama biliyorsun... banka annemin hayat sigortası bilgilerini istiyor.
I was gonna come home, but, you know... Well, the bank needs Ma's life-insurance information.
Dışarıda pek fazla bilgi yok.
There's not much information out there.
O yüksek güvenlikli binada Nainsan kayıt sunucularından biri bulunuyor.
Okay. So, in that high-security building is one of the Inhuman registration information servers.
Ajan Albee'ye flaş diskin içinde yeni bilgiler olduğu söyledim. Diğerleri ile beraber götürecek.
I simply told Agent Albee that there was new information on the flash drive and she's going to deliver it with the rest.
Görünüşe bakılırsa şifrelenmiş 3. bir kişi bilgi akışını gasp ediyor.
Looks like an encrypted third party's hijacking the stream of information...
Bir sürü Nainsanın bilgisine ulaşabilirler.
Information on a lot of Inhumans.
Daha önce hiç bildirmekle yükümlü olduğunuz hassas bir bilgiyi, güvenlik biriminden ya da direktörden sakladınız mı?
Have you ever obtained sensitive information that you are obligated to report up the Security Spectrum or to the Director?
Bilgin olsun ben, bol dekolteli elbiseleri severim.
For your information, I like exposing dresses.
Küçük bir bilgi.
Information.
Çoğu insanın sahip olmadığı bilgilere erişiminiz var.
You have access to information that most people do not.
Bütün bu bilgiler gelince, iklim simülasyonu oluşturmak için kullandığımız araç bu.
All this information comes in, and this is the tool we use to do climate simulation.
Durun bir saniye, bu... bu yepyeni bir bilgi.
Wait a minute, this is... this is brand-new information.
Bizim için öncelikli bilgiyi silmek varken neden tüm bilgiyi silelim ki?
Why erase everything when we can erase only our proprietary information?
Bana biraz bilgi verirseniz çalışanın kaybıyla ilgili konuşabiliriz.
Provide me with some information, and then we can discuss the employee's demise.
Onlarca yolcunun Wi-Fi ile... Gönderdikleri verilerin tamamı.
Every bit of information from the roughly two dozen passengers using the in-flight Wi-Fi.
Al Jazeera, Bin Laden'e açıklama yapmak için yetiyordu.
Al Jazeera was always good enough for Bin Laden to release information statements.
Bu bilgiye nasıl ulaştıklarını bilmiyorum.
I have no idea how they got ahold of that information.
Haydi ama, özgür dünyadaki en büyük bilgi.. ... toplama orgazinasyonunda çalışıyorum.
Come on, I work for the largest information-gathering organization in the free world.
Bilgi paylaşıyorlar.
They are sharing information.
Nereden alıyorsun Bu bilgi?
Where are you getting this information from?
Doktorun alarmı eski bir sistem ve bütün hastaların faturalarını ve sigorta bilgilerini kopyalarken beni kaydedecek hiç bir kamera da yoktu.
The doctor's alarm system is archaic, and there were no cameras to record me making copies of all his patients billing and insurance information.
Neden? Holocronların sadece bilgi taşıyan kütüphaneler olduğunu sanıyordum.
I thought the holocrons were just libraries of information.
Simdi geçmise baktigimda, gelen bilgilerin bazilari... CILVELI KNOXY'NIN EV ISI KAVGASI saçma ve tamamen uydurmaydi.
I think now, looking back, some of the information that came out was just crazy, really, and just completely made up.
Bu programdan sonra, size bilgi vereceğiz...
Later in this program, we will bring you information...
CIA, Barrios'un tüm ağını çökertmek için yeterli bilgiyi istiyordu.
The CIA wants enough information to destroy the entire Barrios network.
James, bizim gibi adamlar insanlara bilgi vermek için varız doğru mu?
James, guys like us, we are here to-to give people information, right?
Ve Kahin öldüğüne göre, benim bilgiye ihtiyacım var ve Cricket, şu an tek kaynağım sensin
But since the Oracle is gone, I need information, and you, Cricket, are my only source.
Bildiklerinizi mahkeme ile paylaşacak mısınız?
Will you be sharing your information with the court?
Tek umursadığın şeyin dinlenme oranları olduğunu,
That you only care about your podcast ratings, and that you got to have information suggesting
Yani patent hukuku hakkında pek bilgim yok ama tavsiyem bir dinleyin, olabildiğince az bilgi verin ve ne yaparsanız yapın hiçbir şeyi imzalamayın.
Well, I don't know much about patent law. But, uh, my advice is : hear them out, offer as little information as possible, and whatever you do, don't sign anything.
Belki bazı bilgiler olabilir diye düşündüm. Bu şeyi nasıl durduracağına.
I thought maybe there might be some information on how to stop this thing.
-... bu binaya getiriyor.
Agent Elizabeth Albee brings a drive with updated information to this location.
Ancak bilgiye ihtiyacımız var.
But I will need the information.