Instant translate English
2,820 parallel translation
500 dolar kazanmışlar.
On an instant scratcher ticket in 2004.
Tamam, çabuk pişen jölelerden varmı?
Okay, uh, do you have any instant jello?
Ama acil bir şey olursa hemen çağıracaksınız.
But the instant anything happens, you call them in.
Siz ani elektriklenme tarzı bir şey yaşıyorsunuz.
Oh! You guys are having, like, an instant connection.
O anda elektrik çağı doğmuştu.
In that instant was born the electric age.
Quantun mekaniğinin çok küçük parçacığın bilenen uzaydaki cızırtıların partiküI ve anti partiküllerin çifte kara deliklerin içerisindeki varlıklarının birdenbire yok olmasıyla ortaya çıkması teorisine dayanır.
The theory of the very small, quantum mechanics, predicts that empty space should be sizzling with particles and antiparticles, popping into existence in pairs and then annihilating one another an instant later.
Evren, yaradılış anında ileriye kurulmuş bir makineye benzerdi, ve sadece kuralları takip edip tıkırdardı.
The universe looked like a machine which had been set going at the instant of creation and just followed the rules and ticked along.
Lorelei, hemen şunun üstüne gömleğini geri koy.
[Horses whinnying, grunting] Lorelei, put your shirt back on this instant.
Bilmiyorum. Tüm söyleyebileceğim tanığımızı bir an gördüm.
I have no idea- - all I can tell you is, the instant that I saw our witness,
Özellikle de beyzboldaki bir atışı anında tekrar gösterme konusunda.
Specifically, the implementation of instant replay in baseball.
Ben o tünelde öldüğümde bir anlığına bile, "Zavallı Artie ömrünü bu yere adadı ve yapayalnız öldü." diye düşünmedin mi?
When I died in the tunnel, didn't you think for just an instant, "poor Artie. He gave his life to this place and he died alone"?
- Sıcak suyla mı karıştırdın hemen?
- Is this instant?
Her şeyler çabucak olacak.
Instant this or that... Everything in an instant.
Mesela aramızda kimse videoları izlerken polise bildirmeyi düşündü mü hiç?
Amongst us is there anybody who while watching thought of reporting for even an instant?
Hızlı tavuk çorbası.
Instant chicken soup.
Ve ani felce sebep oluyor.
And it causes instant paralysis.
Sana Kraliçen olarak emrediyorum kukla silahları yapmayı bırak ve burada zorla çalıştırılan insanları hemen serbest bırak!
I command you as the Queen stop the production of the puppet weapons and release the people on forced labor right this instant!
KlM Jang-kook, derhal ortaya çık!
Kim Jang-kook, show yourself this instant!
Ignat için, diğer kolunu da kesmeye her an hazırım.
For Ignat, I'd cut off your other arm in an instant.
- Yalnızca hazır kahvem var.
- I've only got instant.
İnsanı komplekse sokuyor.
She gives a girl an instant inferiority complex.
Erişim bölgesinde bulunan bütün telefonlar böcek haline dönüşür.
Any cell phone within range Becomes an instant bug.
"Selam" demem gerekiyordu. Anlık mesajlaşma sistemi.
It's supposed to say "hello." It's an instant message.
Anlık mesajlaşma programı.
It's an instant message.
Anında bir stratovolkan patlıyor.
Instant strata-volcano.
Bana bir ilk yardım çantası ve Japon yapıştırıcısı bul.
Find me a first aid kit and some instant glue.
Anında kurtarma notu gibi mi?
You mean like instant extra credit.
Hızlı etki eden bir nörotoksik zehir. İnsanlarda şiddetli kasılmalara neden oluyor.
It's neurotoxic and fast-acting, causing near-instant muscle paralysis in humans.
Adamınız DJ Cutz bomba bir haberle karşınızda.
Yep, this is your man, DJ Cutz, with an instant blast.
Kyle, derhal aç.
This instant. One...
Yaparsam muhtemelen seni hemen öldürürler ve bunu istemiyorum.
If I did, it would mean instant cancellation.
Bir şarkının belli bir anının evrenin boyutunca genişlemesini düşün.
Imagine one instant of a song Expanded to be the size of the universe.
Neden karşıma düşman değil de Mincie çıktı açıkla hemen seni şişko piç!
Explain to me this instant why Mincie was here and not the target, Flesh! You fat bastard!
Anlık telepatik iletişim avantajı
The advantage of instant telepathic communication
Geçen hafta elimden kaçıp, kutsal su ile yulaf ezmesi yaptığında Tanrı'nın hoşuna gittiğini sanmıyorum.
I don't think God liked it last week when she wandered off and made instant oatmeal with the holy water.
Hemen topraklarımı terk et!
I want you of my grounds this instant!
Ödülünü hemen alacaksın.
You will have your reward this instant.
Etkisi geçicidir, majesteleri. Ne kadar süreceğini garanti edemem.
The effect will be instant, Sire, but I cannot guarantee how long it will last.
Acil olarak uygun fiyata personel istiyorum. Bizi nereye götüreceğini düşünmek istemiyorum.
I wanted instant staff at an ideal price, and never once stopped to think where that might lead us.
Kesin şunu! Sizi beyinsiz salaklar!
Stop this instant, you bunch of idiots.
Hızlı enerji veriyor ve gaz çıkarmama yardımcı oluyor.
Instant energy, and it helps me poop.
Ve şimdi, sadece 55 yıl sonra, Mercedes onların bu sembolik araca göre varisi olduğunu düşünüyorlar.
And now, just 55 years later, Mercedes thinks they have come up with a successor to this instant icon.
Ama 300SL gibi şimdiki kadar klasik mi?
But is it an instant classic like the 300sl?
Sürekli hazır erişte yeme, sağlıklı değil.
Don't eat instant noodles so often, it's not healthy.
Tıpkı bizlerin başka bir gezegene gitmemiz gibi anında tanrı benzer durum kazanırız ve bunu avantajımıza kullanırız.
Just like when we arrive on a different planet and we achieve instant godlike status, we'll use that to our advantage.
Ben karmaya inanıyorum.
I believe in instant karma.
Zaman su gibi akıp gidiyor.
~ every moment is an instant ~
Hazır kahve olmasın.
Not the instant stuff.
Dur hemen!
Stop it this instant!
.. evreni oluşturan güçler.. .. şekillenmeye başladılar.
In that instant of creation, all the laws of physics, the very forces that engineer our universe, began to take shape.
Her şey Büyük Patlama ile başladı.
And even the laws of physics themselves, we think, were born at the instant of creation.