Invite translate English
8,913 parallel translation
Bu geleneği onurlandırmak adına sizi bir büyü yapmaya davet ediyoruz.
And in keeping with that tradition, we'd like to invite you to cast a spell.
Jackson, sizi burada yaşamaya davet ediyorum.
Jackson, I invite you to live here.
Yoksa Lilibet'i davet etmek zorunda kalırdık.
Or we'd have to invite Lilibet, see'?
Bir sonraki numaram için sevgili asistanımı sahneye davet etmek istiyorum.
For my next trick, I would like to invite my lovely assistant to the stage.
- Seni davet etmedim...
Uh, I didn't invite...
Seni de çağırırdık ama beş kişilik bir olay.
We'd invite you to join, but it's more of a five-person number.
Sadece davet edilenler gelebiliyor.
invite only.
Seni yukarı davet ederdim, ama çocukları...
I'd invite you up, but the kids, they're- -
Bazı dostlarımı evime davet etmek istediğimde onlar da biraz oyun oynayıp az biraz popo ellemek isterlerse, omuzlarından geriye bakıp ne zaman gaz maskeli delinin biri gelip balyozla kafamızı kıracak diye endişelenmelerini istemem.
If I want to invite some colleagues into my home And they want to play some games, grab some ass, I don't want them looking over their shoulders
İçeri davet edecek misin, yoksa bütün gece burada dikilecek miyim?
You gonna invite me in or make me stand out here all night?
Seni ben davet etmedim.
I didn't invite you.
- Onu neden davet ettin?
I'm sorry. ( whispering ) : Why did you invite her?
Sanırım set fotoğrafçısı davet edilmiyor.
I guess being the set photographer don't rate an invite.
Bir davete çağırılmayı başarırsan...
If you can get a line on an invite,
Evin güzelmiş.
You got a nice place. Thanks for the invite.
- Neden bizi davet etti?
- Why did he invite us?
Davetine cevap vermemişsiniz.
You haven't responded to his invite.
Davetimize resmi olarak cevap vermedin.
You haven't replied to the invite.
Bu davetlilere özel, gizli Warrant barda mı düzenleniyor?
Just so I'm clear : this is an "invite only", secret warrant, being held in a bar?
Ama davetiyede, erkek kardeşinin yanında onun ismi yoktu.
But her name is not on the invite alongside her brother's.
Onları davet edeyim mi?
Should I invite them?
Tamam, ben sizi davet edecektim.
Okay, I've called to invite you...
Noorie'yi de davet et.
Please invite Noorie also.
Yoksa neden onu davet etsin ki?
Why else would he invite them?
Sinyalin kapsamını arttırın, herkesi davet edin.
Expand the beacon. Invite them all.
Caitlin? Düğün davetiyeni alamadım hiç.
Caitlin, never did get that wedding invite.
Seni düzenlediğim partiye davet edecektim.
I wanted to invite you to a party I'm hosting.
S.H.I.E.L.D.'ı neden sadece saldırmak için çağırsın ki?
Why invite SHIELD only to attack?
Kahve için merkeze davet edelim bakalım. Kadının adı Henrietta.
Let's see if we invite him down here for coffee.
- Göreceksiniz ki...
- I invite you to look at my war records, sir.
Bütün Apo halkını meydanda toplanmaya davet ediyoruz evlerinizden çıkın ve bize yardım edin.
We invite all the people from Apo to meet in the town square. Come out of your houses and help us.
Bizi davet etmen çok büyük incelikti.
It was so kind of you to invite us.
Ve oturulmayacak haldeyken sen de evine insanları davet etmemeliydin.
And you shouldn't invite people to your house when it's in no in fit state.
Felix, eğer bir kızı düğüne davet edeceksen en azından onu dansa kaldırman gerekiyor.
Felix, if you're going to invite a girl to a wedding, the least you could do is ask her to dance.
Bu bir davet mi?
Is this an invite?
Bu ay onu savunmak için benimle kaç kere tartıştığını düşün ve şimdi de benim bilerek onu düğüne davet etmediğimi düşünüyorsun ve nasıl oluyorsa farkettirilmeden büyülenmiş gibisin.
We have been arguing and fighting about her for months, and now you think I would purposely not invite her to our wedding and that somehow you would magically not notice!
Seni davet etmedim!
I didn't invite you!
Bizi içeri davet edecek misin?
Look, you gonna invite us in?
Sana davet edeyim mi diye sordum ve sen, "Tabii" dedin.
I asked if I should invite them, and you said, "Yeah"
- Beni eleştirmen için çağırmadım seni.
And I didn't invite you along to criticize me.
Aslına bakarsan seni ben davet etmedim.
Actually I didn't invite you at all.
Davetiyeni iptal edeceğim.
I'm rescinding your invite.
- Bekle.
- and then invite me over.
Ricky ve Kate'in gittiği düğünde davetli listesindeydi.
He was on the invite list to the wedding Ricky and Kate went to.
Kendimi Amerikan halkının önüne atıp... onları ruhuma çağırmayacağım.
I'm not going to lay myself at the feet of the American public and invite them into my soul.
- Peki onu bulduğumuz zaman ne yapmayı planlıyorsun... Onu pizza inine davet mi edeceksin.
- So what are we gonna do when we find her- - invite her back to the lair for pizza?
Arkadaşlarımızı ve komşularımızı davet ederiz.
We'll invite our friends, our neighbors.
Ya şimdi benimle konuşursun ya da son konuşmanızda gerçekleşen olayları tekrarlaması için Root'u buraya çağırırım.
Either you talk to me now, or I'm gonna invite Root in here to re-create the events of your last conversation.
- Nicole servis istemiyorum deyince annemin onu yemeğe davet ettiğini duydum.
- What? - I heard mom invite her over after she said no to the carpool.
Geçmişim hakkında konuşmak için mi beni öğle yemeğine davet ettin?
Did you invite me to lunch to talk about my past?
Birini mi davet ettin?
Did you invite somebody?