English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ I ] / Ipod

Ipod translate English

725 parallel translation
Ben iPod'lara bakmaya gidiyorum.
I'm gonna go check out the iPods.
Bana iPOD'undaki tüm eğitim kayıtlarını dinletti.
She made me listen to the entire Elms CD on her iPOD.
X-box'ıma, iPod'uma ve go-kartıma elveda.
Say goodbye to my Xbox, my iPod, my go-kart.
Bir adet iPOD, tabii ki.
An ipod, obviously.
- Sadece 9 iPod alabildim.
I only got you nine iPods.
MP3 çalarları, iPod'ları, video oyunları...
With their MP3 players, their iPods, their video games.
Luke bu iPod'u arabada unutmuş.
Luke left his IPod in the truck.
Ama şu andan itibaren benim güvenilir IPOD'um ve kaset adaptörüm var.
But for now I've got my trusty iPod and cassette adapter.
2 gün önce, yepyeni deri bir ceket aldı ve sonra dün gece, iyi dinle, eve bir iPod ile geldi.
Two days ago, he bought a brand-new leather jacket, and then last night, get this, he comes home with an iPod.
Oh, bir iPod.
Oh, an iPod.
Dev iPod'lar gibiler.
They're like big iPods.
Hayır, 10 yaşındayken bir iPod'um yoktu.
Same difference. No, when I was 10 I didn't have an iPod.
Ama onun yerine moralini yerine getirecek anca iPod kaldırabilecek azgın bir kızı aldım.
But instead I hired a hot girl... who can't lift an iPod to bring you out of your funk.
Bütün çocukların iPOD'lari, son model cep telefonları var benimse ucuz bir cep telefonum bile yok!
All the other kids got iPod, PDA cells, PSP, I don't even have a cheap cell phone.
Bir iPod.
An iPod?
Ipod's geriye düştü!
Ipod's back behind.
Bandit, Tala, Ipod...
Bandit, Tala, Ipod...
Ipod.
Ipod.
Ipod Nefes almaya çalış.
Ipod
Nefes al, Ipod.
Look at me. Hold on. Breathe, Ipod.
Dostum, ipodum için "built-in-jack" nereden bulabilirim biliyor musun?
Dude, did you know I can get a built-in jack for my iPod?
Maeby, birinin MP3 çalarından 10 tane falan CD yaktım.
Baby, I burned, like, ten CDs from somebody's iPod.
iPod'umu unuttum.
Oh, I forgot my iPod.
- Kayıp silah, düşük güçte mermi girişi, yüksek kalıntı miktarı, kayıp ikinci kişi, iPod, yemek çubukları, kan.
- Missing weapon, low projectile penetration, high residue quotient, missing second party, iPod, chopsticks, blood.
iPod'ta bir şeyler bulabildin mi?
So did you find anything on the iPod?
Senin iPod'unu cinayet mahallinde bulduk, Melanie.
We found your iPod at the scene of a crime, Melanie.
iPod'umu çekeyim, buraya geçebilirsin.
I'll move my ipod. You can have one.
Kayıtlara göre, buna iPod denirmiş.
According to the archives, this was called an iPod.
İşte al, iPod, böylece zar zor nefes almaya başlayınca Streaks'ı dinlersin artık.
Here's your iPod, so you can listen to The Streaks while you gasp for air.
Bu Stewie'nin iPod reklamındaki durumdan da kötüleşiyor.
This is turning out worse than Stewie's iPod commercial.
Bir de kendime iPod alacağım yani CD çalarımı alabilirsin.
And I'm getting myself an iPod, so you can have my CD player.
iPod biplemedi galiba.
Oh, I'm sorry. I don't think the iPod beeped.
Ama bu aptal kendine bedava iPod aldı, yani güle güle.
Well, this idiot just scored herself a free iPod, so bye-bye.
iPod onu yapan ve satan insanlar için iş demek.
I mean, that iPod represents jobs for the people who made it and for the people who sell it.
Böylece ailelerin tabakalarında yemek, başlarının üstünde bir dam oluyor ve mutlular Bunların hepsi iPod'a ödediğin para sayesinde.
Now their families can have food on their table and decent shelter... and hope... all because you paid for that iPod.
Şimdiye kadarki alııntılarınız ve tavsiyeleriniz bir kadına işini kaybettirdi, Roberto isimli biri ölmüş olabilir ve artık bu iPod'dan asla ama asla keyif alamayacağım.
Okay, so far, your little quotes and your advice has lost a woman her job, a man named Roberto may be dead, and I will never, ever, ever enjoy this iPod.
iPod bütün sorunlarının sebebi gibi görünüyor diyorum sadece.
I'm just saying that iPod seems to be the root of all your problems.
"Carrie'nin iPod'unu Bozdum."
UH, BROKE CARRIE'S iPOD,
Yatağımda uzanıp, iPod dinlemek daha hoşuma gider.
I'll be much happier in my bed, listening to my iPod.
iPod'unu ben getiririm ve sen uzanıp dinleneceksin.
I will get the iPod, and you will lie here, and you will get rest.
Hey, iPod'umu alırken oradayken güzel pijamalarımı da alsana.
Hmm. Hey, when you get my iPod, grab my good pajamas while you're at it.
Sen Ipod'unu bulmasaydın, şu anda onu araştırıyor olmazdık.
Exactly. She probably wouldn't even be on our radar yet if you hadn't stumbled across that iPod.
Rahibin kanıtını çürütecek bir şey bulmadığın sürece adamın işine devam etmesine izin vereceğim.
So unless and until you have something that trumps the fact that he can prove he wasn't anywhere near where you found that iPod, I'm going to let the good father continue on his way.
30 dolara I-pod.
iPod for 30 bucks.
Ianto.
He said he'd give me an iPod and he never, and he smoked my fags.
I-Pod.
iPod.
iPod'la, bateriyle...
- with the iPod, the drums...
Ipod!
Ipod!
Ipod ve Vallois destek olarak buradalar.
Ipod and Vallois as back-up.
Estelle için, ve Ipod...
It'll never work.
Eğer başaramazsak ne olacak ki?
After Estelle, and Ipod... what if we do get taken out?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]