English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ I ] / Içın

Içın translate English

6,102 parallel translation
Kurbanların her türlü sıvıya tepki veren iç organ derdi var.
Victims have a visceral fear response to liquid of any sort.
Sonra iç çamaşırlarını çıkarttı.
I took his clothes.
İç çamaşırın çok sevimli.
That cami is so adorbs.
Bir meslektaşını İç İşlerine ispiyonlamak...
Grassing up a colleague to Internal Affairs.
Maria, İç Güvenlik Departmanı mültecileri sınıflandırmadan önce bütün delillere bakmamı istedi.
Maria, the US Department Of Homeland Security has asked me to weigh all the evidence before classifying refugees.
Ellerini başının arkasına koy ve parmaklarını iç içe geçir.
Put your hands above your head and interlock your fingers.
Sırrım açığa çıkacak olursa, bu dizine kadar kadın iç çamaşırlarıyla dolar.
If my secret got out, this office would be waist-deep in women's undergarments.
İnsanların liderisin. Ve sen... sen de at arabalarından ve atlardan oluşan bir iç savaş ordusunu yönetiyorsun.
You're a damn leader of men, and you--you ran an army with wagons and horses and these stupid on-the-nose civil war uniforms.
- Şimdi de bir çeşit iç savaşın ortasında gibiyim zaten.
Well, I'm kind of into the civil war.
Kanada köpek öldüreni deniyor buna, ve şarap değil, şarabımsı ama yine de iç çamaşırlarını yere attırıyor neyden bahsettiğimi biliyorsanız eğer.
Uh, it's called "Two-buck Canuck," and, uh, it's not wine, it's wine-ish. Um, but it still gets the panties on the floor, if you know what I'm talking about.
- İç çamaşırını çıkardığında bağıracak.
It will, when the panties come off. No.
Sadece arkadaşın ve tümü yalnız kızlar.Ne iç karartıcı düşünce.
Just your fella and all them lonely girls. Sobering thought.
Senin suratınla Jenna'yı kandıracağım ve okulun arkasına götürüp iç organlarını çalacağım.
With your face on my face, I'll be dragging Jenna into the creek behind school and harvesting her organs in no time. No!
İç çamaşırın kalmadığı için mayo giymedin mi hiç?
You don't wear swimsuits when you run out of clean underwear?
İç çamaşırım neden kalmasın ki?
I don't run out of clean underwear.
Şimdiye kadar canavar iç güdülerini kontrol edebildiğini kanıtlayamadın mı?
Don't you think you've proven you can control your beastly instincts by now?
Hayvanın kanını akıtır, iç organlarını çıkartırsın. Mesaneyi delmemeye dikkat edersin.
Bleed the animal, remove the insides, careful not to puncture the bladder.
İspanyol şarabı iç, İskoç somonu ye ve... - "Süleyman'ın Şarkısı" nı söyle!
Drink Spanish wine, eat Scottish salmon and sing the song of Solomon! "
Her zamanki gibi çayını iç, sigaranı iç ve bir el oyununu oyna.
You have your tea, and your smoke, and you play a hand, as always.
Ancak şahsen bilmek istediğim şey sizin gibi bir hanımefendi tam olarak nasıl iç çamaşırından başka neredeyse hiçbir şey olmaksızın ormanda dolaşıp gelebildi?
But I do myself wish to know how exactly a lady such as yourself came to be wandering about in the woods, dressed in nothing but her shift.
İç çamaşırlarınızı ne diye yaktınız ki?
Why in three hells would you burn your undergarments?
Domuz jambonlarından biri iç çamaşırımın içinde biliyorsun değil mi?
You know I have one of those ham turkeys in my underwear, right?
İnsanın iç dünyası önemlidir.
It matters, good heart.
- Hiçbir şey, Eddy. Bizim bu eşkıyaların ağzına sıçmamız gerekiyordu onları kendi iç çatışmalarından kurtarmak değil.
But we're supposed to be screwing these thugs, not saving them from their own infighting.
İç çamaşırlarımı katladığından bunu biliyor olmalısın.
You already know that from folding my underwear.
Karımın iç çamaşırlarını nasıl yıkayacağın gibi mi?
Like how to wash my wife's underwear?
Ve iç tüzükte açıkça, bir kıdemli ortağın toplantıya 10 dakikadan fazla geç kalmasının geçerliliğini kaybetmesi anlamına geldiği belirtilmiş.
And the bylaws clearly state that if a senior partner is more than ten minutes late to a meeting, he or she has no standing.
Senin kendi hazırladığın iç tüzüğün etti.
Your own bylaws did.
İç işlerine resmi bir ifade ver ki hepimiz yarın çok kötü şeyler duymaktan kaçınalım.
Give iad a formal statement, and we can all avoid a very messy hearing tomorrow.
Yada "Saçmalamayı bırak ve içacını iç!" moduna mı gireyim?
Or more of a strict and no nonsense, shut your mouth and drink your medicine?
Ben onun iç çamaşırlarını temizliyorum.
I clean his underwear.
Ben onun iç çamaşırlarını giyiyorum.
I wear his underwear.
"İç çamaşırlarını getirebilirsin" demek, yapabileceğim...
You can bring up panties in a much more efficient
Çayını iç haydi.
Come on, drink your tea.
Dediğim gibi, tüm iç kamera akışları silinmiş ama hangarın iniş yardımcısı sistemi ayrıdır.
As I said, all internal camera feeds were erased. But the hangar's landing assist system is separate.
Her ne kadar iç sıkıcı alt sınıf Homokyo ve İhtiyar Kuklalar tiyatrosunu izlemeyi çok istesemde o akşam Rachel'in Gecesi var.
As much as I would love to watch Homocchio and the Geriatric Puppets put on a depressing sub-community theatre show, Rachel's event is that night.
- İç çamaşırlarını ver.
Gimme your undies.
Bu cihazı kasanın kapısına yerleştirerek kolu oynatırken kasanın iç mekanizmasını görebilirim.
By placing this device on the safe's door, I can see the safes internal mechanisms while I turn the dial.
Dört paket sigaran ve az kullanılmış kadın iç çamaşırın var mı?
You got four packs of cigarettes and a pair of gently used old lady underwear?
Kürek kemiğinin iç sınırına bakın.
Look at the inferior margin on the scapula.
Vahşi hayvanların vücudu yemelerine karşın iç organlarda çürüme belirtisi yok.
The organs show no sign of decomposition despite the amount of predation on the rest of the body.
Yıllık toplantıya girdiğimde iç işleri ile bağlantılı olarak çalıştığın süre boyunca tutukladığın adam sayısı ölçüldü. Bir numaralı tanığa hala epey uzaksın.
When I go in for my annual review, it's measured on the number of arrests that you make working in conjunction with Internal Affairs, and so far, that number's one...
Vücudunu dörde ayır ve iç organlarını köpeklere at.
Quarter him and throw the entrails to the dogs.
İç kısımlara ne kadar yayıldığını görmek için.
See how far it has spread inland.
"Sıyırmış" kısmını tanımla, çünkü bahsettiğin taht odasında üzerinde sadece iç..... çamaşırıyla domuz sürmüş bir adam...
Define "utterly," because this is a man who's ridden a pig through the throne room in nothing but his under things.
İÇ SES ) İnsan sadece suçluyken kaçmaz, bazen suçlandığın içinde kaçarsın.
Sometimes you run away because you are accused.
İÇ SES ) İnsan sadece suçluyken kaçmaz bazen suçlandığınız için de kaçarsınız.
You don't run away only when you are guilty. Sometimes you run away because you are accused.
Max'in eskiden kafeteryada iç çamaşırını çektiği kızlara benziyorsun.
Oh, you look just like the girls Max used to give wedgies to in the cafeteria.
Almanya bir iç savaşın eşiğindeydi.
Germany is in a state of near Civil War.
Kızınızın dalak yaralanmasından dolayı iç kanaması var ancak o iyi olacak.
Your daughter did have some internal bleeding due to a spleen injury, but she's gonna be fine.
Kalçamın iç kısmında aldırmak istediğim bir ben var.
I've got a mole on my inner thigh I want removed.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]