English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ J ] / Jigsaw

Jigsaw translate English

346 parallel translation
Lyme Regis'in Regency mevkiinde, bana kayalara saklanmış başka ipuçları gösteren oşinograf Rachel Mills'le buluştum ve bu buluşma, bu bulmacanın bir araya getirilmesini sağladı.
At the Regency resort of Lyme Regis, I met oceanographer Rachel Mills, who showed me other clues locked up in the rocks which allowed this jigsaw puzzle to be put together.
- O bir yapboz.
- That's a jigsaw puzzle.
Yapboz mu?
Jigsaw puzzles?
Bakın, bir yapboz. - Bunlardan çok bulduk.
Hey, look, a jigsaw puzzle.
Bir yapbozla oynuyordum.
Playing with a jigsaw puzzle.
Sanıyorum Rosebud yapbozun bir parçasıydı.
I guess Rosebud is just a piece in a jigsaw puzzle.
Şerif yardımcısı isterse aptal olduğumu düşünebilirdi. Ama ben bu altın muammasını çözmek için şansımı denemeye kararlıydım.
The Deputy could think I was a fool if he wanted to... but I was determined to try my luck at putting the golden jigsaw together.
Kağıtlar üstünde yap-boz!
Jigsaw puzzles on paper.
Bırakalım da buna Şerif kafa yorsun.
Let the Sheriff's Office sort out this jigsaw.
ÇEVİRİ : NESİM RAZON
We're going to give you 90 percent of the jigsaw pieces and you and mr.
İnsan vücudu üzerinde deneme yapılacak bir yapboz değildir.
The human body is not a jigsaw puzzle to experiment on.
Kesik bir kol, bacak, gövde korkunç bir yapboz gibi parçaları bir araya getirdim.
An amputated arm, a leg, a torso. It was I who helped piece'em together like a monstrous jigsaw puzzle!
Swanee'ye Boden'in aklının her an düzelebileceğini ve bu olduğunda yapbozu bitireceğimi söyle.
Well, you tell Swanee, Boden's apt to snap back to sanity at any moment... and when that happens - I'll crack that jigsaw.
Aslında tıpkı bir yap bozun parçaları gibi birbirlerine aittirler.
Like pieces of a jigsaw puzzle. They belong.
Yap boz oyunu gibi. Hepsi aynı renkte.
It's like a jigsaw puzzle, all one colour.
Boya kutusu, yapboz, kelime oyunu.
Paint box, jigsaw puzzle, A word game.
Ağacı özel bir şekilde kesecek yöntem icat etti resimdeki çeşitli dış hatların şekilleri mürekkepli parçalar farklı renkler ve işte o zaman tekrar bir araya geliyordu tıpkı bir testere gibi, basılmaya hazır.
He invents a method of cutting out individual pieces of wood shaped to various contours in the picture inking the pieces in their different colours and then fitting them back together again like a jigsaw, ready for printing,
Cinayet, yap-boz gibidir :
You know, Dermot, I always think that murder is like a jigsaw.
Bir haftadır lanet olası puzzle yapıp duruyoruz.
We've been doing goddamn jigsaw puzzles for a week.
# Yapbozun son parçası.
The final piece of the jigsaw.
Ölmüş olan birileri belki de yaşıyordur yada yaşıyor olan birileri çoktan ölmüştür.
Tiny piece of the jigsaw. Somebody who should be dead is alive, or somebody who should be alive is... already dead.
Bu yüzden, sanki bir yapbozun parçalarını birleştiriyormuşçasına modeli restore etmek için uzunca bir vakit ve emek sarf ettik.
So we spent time and effort restoring his model as if piecing together a jigsaw puzzle.
ya da yap-boz parçası gibi.
Or more like a jigsaw puzzle piece.
- Seni dolu tutacak bir sürü şey var, bunlar dergiler,.. -... bu bir yap-boz.
there's plenty to keep you occupied - - magazines, a jigsaw puzzle.
Bu esnada, yatakodasında tam yapbozu bitiriyordum ki filmden gelen korkutucu sesleri duydum.
why thank you... [alf] meanwhile, in the bedroom, i was just finishing the jigsaw puzzle, when i heard the haunting strains of the movie, i so desperately wanted to see.
Yap-bozlar hakkında birşey öğrendim :
i learned one thing about eating jigsaw puzzles.
Hava karanlıktı ve yağmur yağıyordu. Yap-boz tutkusu olan yaşlı kadın, yeni aldığı yap-bozu bitirmek için evindeki masada tek başına oturuyordu.
It was a dark and rainy night and this old lady who had a passion for jigsaw puzzles sat by herself in her house at her table to complete a new jigsaw puzzle.
Bir oyma testeresi!
It's a jigsaw!
Dinle, benim sorunum sadece bir planla ortaya çıkmak değil. Bir yapbozun parçalarını doğru yerine oturtmam gerekiyor.
See, my problem is not only I have to come up with a scene, but it's gotta have the right shape to fit in the jigsaw puzzle.
Gittikçe resmini bilmediğimiz yapboza dönüyor bu iş.
This is going to be like doing a jigsaw puzzle with no idea what the picture should be. Yep.
Herkesten uzak çalışan tüm bu uzmanlar, kendi yapbozlarını oluşturuyorlar.
All these experts, working in isolation, each one on his own piece of the jigsaw.
Bazı erkekler için kadınlar, bir türlü birleşmeyen bir yapbozun parçaları gibidir.
For some guys, women are like a big jigsaw puzzle of pieces that just don't fit.
Belki de kadınlar gerçekten birbirine bağlanmayan yapboz parçaları gibidirler.
Maybe women really are like a big jigsaw puzzle with pieces that just don't fit.
Bay Jigsaw, ikna kabiliyetinizi kullanın. Çavuş York'un şu bizim iki polis arkadaşımızı..... birkaç dakikalığına bırakıp bırakmadığını kontrol edin.
Mr. Jigsaw, use your powers of persuasion... and see if Sergeant York... left our two police friends a memento.
Bu, parçaları galaksi boyunca dağılmış bir boz yap.
This is a jigsaw puzzle scattered across the galaxy.
Yapbozun son parçası gibi.
Just the final piece of the jigsaw as it were.
Birlikte tüm bir öğleden sonrayı geçirebiliriz. Ben yap-bozun, o ise arpın başında. Tek kelime konuşmadan ve gayet mutlu.
We can spend an afternoon together, me at my jigsaw puzzle, she at her Autoharp, not a word spoken between us, and be perfectly content.
Arkeologlar, bu antik uygarlığın bulmacalarını bir araya getirmek için teknolojik gelişmelerden yararlanıyorlar.
The archeologists use the latest technological advances to assemble the jigsaw puzzle of the ancient civilization
Belki de bir başka kel ve vücudu yapboz şeklinde dövmeyle kaplı bir adamdı.
Maybe it was another bald, jigsaw-puzzle-tattooed naked guy.
- Testere.
- Jigsaw.
Et çerçeveli testere.
Flesh frame jigsaw.
Testere.
Jigsaw.
Bu 1.000 parçalı yapbozu getirmek aptallıktı o zaman.
Oh, well, don't I feel silly bringing over this thousand-piece jigsaw puzzle.
Bütün bir haftamı 200 sayfalık bir yap-bozun parçalarını bir araya getirmek için harcadım. Ve şimdi hepsi mahvoldu.
I spent all week putting together a 200-page jigsaw puzzle, and now it's ruined.
Yağmurlu bir günde yapacağın harika bir yapbozun olmuş böylece.
It'll make a great jigsaw puzzle on a rainy day.
Kemik kıran Jameson geri dönüyor, ve bu bilmeceyi mutlaka çözecek!
Jigsaw Jameson is back... and he's gonna get to the bottom of this puzzle.
- Kemik kıran Jameson'mu? - Kemik kıran Jameson'mu?
Jigsaw Jameson?
Kemik kıran Jameson!
Jigsaw Jameson.
Kemik kıran? Burada ne işin var senin?
Jigsaw, what are you doing here?
Bugün özgeçmişinin üzerinden geçeceksin sanıyordum, Ed.
I've got a pretty good record in putting together jigsaw puzzles.
- Elektrikli testere.
- Jigsaw.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]