Juste translate English
30 parallel translation
Juste primi noctes.
Jus primae noctis.
O halde Domaine St. Juste'ye gidelim, iyi olmaz mı?
We have to eat. Let's go to the Domaine St. Juste, why not?
Bu sırada endişeli görünen Mösyö Patrick saldırmak için en uygun... anı kolluyor.
Madame Arlena slowly returning to consciousness and the so solicitous messieur Patrick preparing le moment juste to strike.
İşte, Miss Lemon. Juste à l'heure.
And there is Miss Lemon.
Her zaman taşı gediğine koyarsınız, Bay Garibaldi.
Always quick with the mot juste, Mr. Garibaldi.
Ayıp, söyleyemem.
It's juste intimate, I don't want to tell.
Doğru söze ne denir.
Le mot juste.
Bak, lütfen, bari sürmeme izin ver.
Look, please, juste take the ride.
Yazını Flaubert'in dediği gibi "motjuste" u aramakla geçireceksin.
You're going to be spending the whole summer looking for le mot juste,
Her şeyi çekiyoruz çünkü reality şovların ilginç olması için birçok görüntü almamız gerekiyor.
Juste it takes a lot of footage to make an interesting reality show.
Ce n'est pas juste.
Ce n'est pas juste.
Pourquoi c'est pas juste?
Pourquoi c'est pas juste?
Sadece nefes al.
Juste breathe.
İyiyim sadece biraz...
Je suis juste euh...
Xo'nun sadece emirlerini uygulayan bir araç olmadığını unutma.
Juste remember that an XO is not a blunt instrument.
Az önce Dillon'daki en büyük uyuşturucu satıcılarından birinin 3000 dolarını çaldık.
We juste stole $ 3000 from one of the biggest drug dealers in Dillon.
Size Nee diyeceğim!
I juste tell you "what"!
Yarına bu büyük etkinlik var da.
Yeah. Juste have this big event tomorrow.
Öyle herkesin majesteleri ile görüşmesine izin veremeyiz.
We can't juste let anyone in, to speak with her majesty.
Kibarca aptalın teki olduğunu anlatmaya çalışıyorum.
C'est très poli. J'essaie juste de vous expliquer que vous êtes un abruti.
- Başka bir şekilde ifade edeyim. Tabii büyük kanlı canlı biriyle iş yapmıyorsan bu durumda "eski ortağın" demek çok yerinde bir tabir olurdu, değil mi?
Well, allow me to rephrase that, because unless you're in business with a bloody great pile of meat, former partner would be the proper mot juste in this case, wouldn't it?
Küçük bir şey var.
Hey... hey, juste... juste un petit truc.
Bu sadece kokain.
Ah, c'est juste de la cocaine.
Sadece kokainmiş.
C'est juste de la cocaine.
Suçumu terör için planladım.
"J'ai concu pour mon crime une juste terreur -"
Evet, yerinde söz.
Yes, the mot juste.
Bu doğru değil, bu adil değil.
Je vous en prie. Ce n'est pas juste.
( Tam vaktinde. )
Juste a l'heure.
Sonra içeceğiz.
Il y a juste un peu...
Ben sadece yatıp uyumak istiyorum, tamam mı?
I - I would justÉ rather go to sleep, okay?