Kartım translate English
10,258 parallel translation
Kartımı gördün.
Well, you saw my card.
Kardeşim, kartımı alır mısın?
Partner, can I give you that card?
İşte kartım.
Here's my card.
Kredi kartım, Utah'da bir bot alınırken kullanılmış ve arabam bugün, NYPD veri tabanında çalıntı olarak göründü.
My credit card was used to buy a motor boat in Utah, and my car came up as stolen today on the NYPD database.
Hala oynayacak kartım varken başkasına güvenmeye hazır değilim.
I'm not ready to pass on the torch just yet, not while I still have a card left to play.
Hala oynayacak kartım varken başkasına güvenmeye hazır değilim.
I'm not ready to pass on the torch while I still have a card left to play.
Şimdi 25 dolarlık Target hediye kartımı bile kendimi suçlu hissetmeden kullanamıyorum.
Now I can't even use my $ 25 target gift card Without feeling guilty.
Alın, bu kartım.
My card.
Bu benim kartım. Çantam müsait olduğunda beni arayın.
Well, here's my card, just give me a call when you want me to pick up the case.
Kartımı vereyim.
Let me give you my card.
Aklına bir şey gelirse, sende kartım var.
Well, if you think of anything, you have my card.
Alkol alıp kredi kartımı çalmış ve Barney Greengrass'te 90 kişiye çorba ısmarlamış ve oranın çorbaları hiç de iyi değildir.
We're in a fight. She got drunk, stole my Black Card, and bought 90 people soup at Barney Greengrass, and the soup isn't even good there.
Size şanslı basketbol kartımı bulmanız için 50 kuruş verebilirim.
I'll give you 50 cents to find my lucky baseball card.
- Tamam, uçuş kartım yok.
Okay, okay, um, I do not have, uh, a boarding pass.
- Evet. Pekâlâ, yazacak bir sürü teşekkür kartımız var ve çok zamanımız yok.
Okay, we got a lot of thank-you cards to write and not a lot of time.
- O benim kartım Amy!
That's my card, Amy!
Kredi kartımın son limitini bunu almak için harcadım.
I spent the last of my line of credit on this bad boy.
Doğum günü kartına ne yazacağımı bilmem lazımdı.
Yeah, I wanted to know what to write in your birthday card.
Marvin'le izinleri farklı olan, aynı güvenlik kartını mı taşıyorsunuz?
Does he carry the same security card as you, only with the necessary clearance?
Noel kartınızı buzdolabıma asmıştım.
I put your christmas card on my fridge.
Megan'a sevgililer günü kartı mı gönderiyorsun?
Are you sending a valentine to Megan?
Neden üstünüzdekileri çıkartıp, göğüs kası yapmıyorsunuz? Yine, heyecanlandım.
Why don't you just take your shirt off and make your pecs bounce around?
Kartın mı var?
You have a card?
Kart, toplantı, takım elbise. Bir şaka mı bu?
A card, a meeting, a suit, a joke?
Birbirimizdeki kötülükleri ortaya çıkartıyoruz, sanırım bu da bir ilişki sayılır.
We bring out the bad in each other, so I guess that's a sort of bond.
Kart falan yazmadım.
There's no card, just the words "Open now,"
Kaçırsaydım yerel polis Tiber Nehri'nden yakışıklı bir Asyalı yüzücüyü çıkartırdı. Çay içtiğini söyledin.
If I had, local PD would be pulling a very handsome Asian floater out of the Tiber River.
Ve fedailer arka çıkışın orada kart oynarlar. Yani işler kötüye giderse ana barın oradan ön kapıya 40 adım kadar gitmeniz gerekecek.
So you'll have to go 40 feet through the main bar and out the front doors if things go south.
Chanel Bayramı yaklaşıyor, bu yüzden şuursuz büyükannemin kredi kartıyla alışverişe gittim. Ve bu hediyeleri aldım.
♪ You... ♪ Chanel-o-ween is approaching, so I went shopping with my comatose grandmother's credit card and bought presents.
Akşam 7'den sonra onu gören olmamış, kredi kartı kullanımı yok ve cep telefonu tüm gün aynı yerden sinyal vermiş.
No witnesses saw him after 7 : 00 p.m., no credit card charges, and his cell phone pinged from the same location all day.
Tam yerini tespit edebilirseniz, ücretinizi iki katına çıkartırım.
If you can pinpoint her location, I'll double your fee.
Kartın için üzgünüm.
I'm sorry about your card.
Sürüş planımızı çıkartıyordum.
I've printed out our driving plan.
"Üzgünüm evlat, eşcinsel değilmişim" diye bir kart mı var?
Um, does Hallmark make a "Sorry, son, it turns out I'm straight" card?
Ya patronunu görürüm ya da para hakkında olay çıkartırım.
I see your boss or I make a scandal about the money.
Ya da arama izni çıkartıp, kırarak açarım.
Or I'll get a warrant and break it open.
Beni buradan ne zaman çıkartıyorlar, sen onu söyle.
I just want to know when I'm getting out of here.
- Şunları çıkartır mısın?
- Would you take those off?
Çıkartır mısın lütfen?
Would you take them off, please?
- Bana güvenlik kartı çıkarttın mı?
Did you get me that security badge?
Güvenlik kartına daha çok ihtiyacım olduğu anlamına gelmiyor mu bu?
Isn't that all the more reason I need a security badge?
- Boudreau ve Amy Barrett kimliklerini tespit ettiğimizde kredi kartı hareketlerini izlemeye başlamıştım.
Once we I.D.'d Boudreau and Amy Barrett, I started monitoring their credit-card activity.
- Onun kredi kartını mı kullandın?
Did you just use his credit card?
İyi bir kart mı?
Ah, excellent!
Kredi kartı hareketi var mı?
Any credit-card activity?
9 : 21'de. Vardiya kartındaki son saat bu.
9 : 21 a.m. That was what was on his, uh, timecard.
- SIM kartı takar mısın?
- Could you put the SIM card in'?
Dün o çeki son kuruşuna kadar harcayıp tüm kredi kartı borçlarımızı ödedik.
Well, we spent the last of it yesterday paying off the credit cards.
- Üyelik kartınızı görmem lazım.
I need to see a membership card.
Mesai kartımı masana bırakırım.
I am a merchant of death! I'll leave my time sheet on your desk.
Sanırım buda seni bilgi işlemeden çıkartır.
I assume this takes you out of Data Entry.