English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ K ] / Kazık

Kazık translate English

2,809 parallel translation
Bize kazık attılar.
They screwed us.
Bana kazık atmadan önce.
Right before you passed me the bowl.
İnsanlara kazık atıyor, Christie.
He deceives people, Christie.
Ama sürüyle kazık çaktım.
But I've hammered down a shitload of posts.
Kazık.
The posts.
Gel gör ki kazık kadar adam.
But he's his own man now.
Kazık kadar adamım.
I'm my own man.
Gold'a kazık atmasına izin veremezsin.
No one's ever broken a deal with him.
Bana kazık mı atacaksın?
You're gonna fuck me over?
Marshall, kazık kadar adamsın.
Marshall, you're a grown-ass man.
Hop, sakın bana kazık atmaya çalışma tatlı yanaklı.
Whoa, don't you even think about screwing me, sweet cheeks!
O yüzden birkaç ay önce ölen kimse itiraf etsin ve kalbine bir kazık saplayalım. Jeff!
So whoever actually died a few months ago,'fess up so we can put a stake through your heart.
O küçük kazık gibi ilginç saçların yerine dümdüz, pürüzsüz, parlayan saçların olacak. Ve inan bana, tatlım, kendini daha iyi hissedeceksin.
Super straight hair, real smooth, polished, instead of that little kink-pile you got going, and trust me, honey, it'll make you feel better.
Kazık cinayet silahı değil.
The stake isn't the murder weapon.
Babayı savunuyorum çünkü adam kazık yemiş.
I'm defending the dad because he got screwed.
Senin yaptığını yapamazdım o kazık kafalıdan o bilgileri alamazdım hiç.
I, uh, couldn't have done what you did, getting information from that raghead.
Tanrım, böyle biri tarafından kazık yesem gurur duyardım.
God, I would be honored to be screwed over by a man like that.
Size Angola'da Luisiadas kazık atmıştı, o değil.
Luisiadas kicked you down in Angola,
Bunu bana bildiğim bazı kırmızı-listeliler Vatan dışındaki barikatın orda kazıklamışlardı.
Some Red-Listers I know ripped this off a barricade outside the Homeland.
Kazıklandık.
We got screwed.
Bize kazık atacak demiştim.
Didn't I tell you he would screw us?
Bize kazık atıp bütün paranın üstüne konmaya çalışman mı kötü?
The part where you screw us over and try to take everything for yourself?
Ama eğer bana kazık atarsan seni yok ederim.
But if you double-cross me in any way I w destroy you.
Eğer kazık atacaksan at gitsin.
If you intend to double-cross me so be it.
Biraz kazık gibi.
That seems a little stiff.
Ne diyorsun sen? Bana kazık atmaya kalkma.
What the hell are you talking about?
Bir sürü insandan kazık yedim ama senden hiç beklemezdim.
Of all the people who have stabbed me in the back, you?
Penisim kazık gibi oldu.
I'm so fucking hard,
Kızılları birer birer kazıklara oturtsalardı ne olurdu o zaman?
What happens if they impale the Reds, one by one?
Komiserim bu piç kurusunun bize kazık atmayacağı ne malum?
Captain, how do we know this sonofabitch is on the level, huh?
Gangsterin biri deposundan çıkıyor ve Yalnız İntikam karşısına dikiliyor. Sonra da sağ kalçasına "L" kazıyor ve gidiyor.
A hoodlum leaves his warehouse, uh, Lone Vengeance swoops in, and then carves the letter "L" in his right cheek.
Sokak yargıcı gibi davranıyor, suçluların kıçına tekmeyi basıyor ya da Tony'nin durumu gibi, kıçlarına ismini kazıyor ama hiç cinayet işlemiyor.
He's into this vigilante-style ass kicking, or in Tony's case, ass carving, but never murder.
Kızarmış kaz istiyorum.
I want to have roast goose
Kızarmış kaz.
Roast goose...
- Kızarmış kaz istiyorum.
- I want to have roast...
Kızarmış kaz...
Roast goose
Kızarmış kaz, pirinç lapası...
Roast goose rice noodles
Ne yani beni burada yarım kazılmış bir havuz ve iki adamlık bir şişme sandalyeyle bırakacak mıydın?
What, were you just gonna leave me here with a half-dug pool and a 2-man floatie chair?
'Kıçı artık bokunu çıkartamadığı, ve bir hemşire bağırsaklarına kadar kazıp o bokları çıkarmak zorunda olduğundan mı?
'Cause his bum doesn't open up to poo anymore, and a nurse has to go digging up there to get up after his stuff?
Kazı istasyonu... Isıtılmış ve hapşırık korumalı tabaklar çocuklar bedavaya yiyor.
Carving station, plates are warm, sneeze guard, kids eat for free.
Kaz kafalı herif, kızların fotoğraflarını çekmişti.
That dumbass took pictures of them.
"Marina, Sebastian onu kazığa bağlamış gibi çığlık attı..."
"Marina screamed as Sebastian tied her to the post..."
Beyaz bir polis müdürü, kışkırtıcı bir papazın kökünü nasıl kazıyabilir ki?
So how does the white police commissioner get rid of the rabble-rousing minister?
Tanaka'nın iş anlaşmalarını biraz daha kazıdık.
All right, we did a little more digging into Tanaka's business dealings.
Kazık yutmuş gibisiniz ya.
'Cause you got a stick up your butt.
Işık saçıyormuş gibi değil ama kazıyor. Sessizce kazıyor.
I mean, you know, she's not, like, fully lighting up right now, but she's...
Mavi Kaz karşılık veriyor.
The snow goose fights back.
Mezarlık bekçisi Papa Samedi izin verince mezarlığa gidecek ve bir cesedi kazıp çıkaracak.
When permission is granted from Papa Samedi, the keeper of the cemetery, she'll visit, and she'll dig up a corpse.
Beynime kazındı artık.
I have it memorized.
Shirley'nin kızının saçını kazımanı ve kel bir bebeğe yerleştirmeni söylediğinden eminim.
Oh, Shirley said you could chop off her daughter's hair, put it on some bald doll.
Dün biohazard kıyafetimi, balıkçı çizmemi ve lastik eldivenimi giydim. Bahçeyi çapaladım ve pisliği kazıyarak çıkardım.
Yesterday I had to put on a biohazard suit, hip-waders, and rubber gloves and I got the garden hoe and scraped that crap outta there.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]