Kettle translate English
1,001 parallel translation
Hey, çorba sıcak, yani ısıtıcıda, Hey, gözyaşları damlıyor...
Hey, the soup is hot, and so is the kettle, Hey, tears are dripping...
Hey, çorba sıcak ve ısıtıcıda! Hey, koluma damlayan, gözyaşı...
Hey, the soup is hot, and so is the kettle, Hey, tears are dripping on the handle.
Her zaman demliği çaydanlığa götürün.
Always bring the pot to the kettle.
Asla çaydanlığı demliğe götürmeyin.
Never bring the kettle to the pot.
Ama şu an çay yapıyoruz ve çay yaparken daima demliği çaydanlığı götürün. Asla çaydanlığı demliğe götürmeyin.
But we're making tea, and when making tea, always bring the pot to the kettle and never bring the kettle to the pot.
Ne berbat bir durum!
A fine kettle of fish!
Çaydanlıkta su ısıt, bir yumak kalın ip bulabildiğin kadar temiz havlu ve makas getir.
Boil water in the kettle. Get me a ball of twine, clean towels and the scissors.
Adam, boş bir tenekeyse, Güçlü görünmeli herkese
When a man s an empty kettle He should be on his mettle
Bay Blake, size asistanım Homer Kettle'ı tanıştırayım
Mr. Blake, I want you to know Homer Kettle, my assistant.
Çok daha farklı bir iş.
Different kettle of fish.
Sen bir şeytan mısın, bir çaydanlık mısın?
You're a devil are you, a kettle are you?
Aşağıda su ısıtıcınız vardı sanırsam.
I'm sure you've got a kettle on downstairs.
- Bayan Grainger su kaynatıyor.
- Miss Grainger's boiling a kettle.
Biraz daha su kaynatın ve çay yapın Bayan Grainger.
Put another kettle on, Miss Grainger, and make some tea.
- Sana sıcak su gönderirim.
- I'll send you up a kettle.
Tencere dibin kara, seninki benden kara.
The pot calling the kettle.
- Senin benden bir farkın var mı?
- The pot calling the kettle black?
- Malin, çaydanlığı parlatacaktın.
- Malin, you're to polish the kettle.
Çayı koyar mısın Esther.
Oh, stick the kettle on, Esther. - No.
Hepiniz Hemşire Woods'un 9 : 15'te bulaşık için ocağı yakma alışkanlığını biliyordunuz.
You all knew Nurse Woods's habit of going back at 9 : 15 to boil a kettle for washing up.
Umarım, bu şike, utanç verici durumun olur.
I hope this fixes your kettle of fish.
Mutfak masasının üstüne sıcak su torbaları koydum... -... çaydanlık da ocağın üstünde.
I put hot water bottles on the kitchen table, ma'am, and the kettle's on the stove.
- Madem o kadar beceriklisin çaydanlığının kaynayıp taşmak üzere olduğunu da fark etmişsindir.
If you're so confoundedly competent, you'll notice your kettle's about to boil over.
Sakin ol ve git kaynar su getir.
Remember what the book said : Keep calm. Fetch a basin and the kettle of water.
Kaynayan su dolu davulun içine atlar!
So he jumps into a kettle drum which is boiling!
Ren şarabını her devirişinde de davullar, borular kıyameti koparıp ne yaman içtiğini anlatıyorlar âleme.
And as he drains his draughts of Rhenish down the kettle-drum and trumpet thus bray out the triumph of his pledge.
Hadi, davullar borulara seslensin, borular toplara, toplar göklere, gökler yere!
And let the kettle to the trumpet speak the trumpet to the canoneer without the cannons to the heavens, the heavens to earth!
Şu emektar kazanı kaynatmam gerekecek ve...
I'll have to get the old kettle to boiling and...
Bu treni ana istasyona götürür götürmez istifa ediyoruz.
We're quitting as soon as we get this kettle to headquarters.
Şu heriflere çaydanlığın ocakta olduğunu söyle!
You tell them guys the kettle's on the stove.
Bir Cheyenne şefi vardı, Black Cattle ( Siyah Sığır ), Büyük bir şefti Beş altı yıl önce Amerikan hükümetiyle bir anlaşma imzaladı O Amerikan bayrağını, anlaşmayı koruyacağını göstermek için çadırının önüne astı.Ve Amerikan hükümeti anlaşmayı sürdürdü Sonra, dört yıl önce bir avuç serseri, başıbozuk tipler Kendilerine Kolorado Gönüllüleri diyen bu serseriler Çok cesur, kahramanlar!
There was a Cheyenne Chief, Black Kettle, a great chief. A few years back he signed a treaty with the American government. He put an American flag on his tipi to show he meant to keep it and the US government kept it.
Chivington ve gönüllüleri Bir sabah erkenden Black Kettle'ın köyüne saldırıp,..
Chivington and his volunteers rode out to Black Kettle's village early one morning, and had themselves a little fun.
Monahseetah Black Kettle'ın en küçük kızıydı Annesi ve babasını vurulurken gördü,..
Monahseetah was Black Kettle's youngest daughter.
Güneş parlıyor, tencere fokurduyor ve kirayı ödedik.
The sun's shining, the kettle's singing, and we've paid the rent.
Kazana daha fazla buhar verin!
More steam in the kettle!
Kahve olana kadar biraz otur istersen.
Sit down while we wait for the kettle to boil.
Su ısıtıcısını çalıştırayım.
I'll put the kettle on.
Çaydanlıktaki su kaynamış. Kapatıp çayı demleyeyim.
I see your kettle's just on the boil, so I'll stop and make your tea.
Su neredeyse kaynamış olmalı.
THE KETTLE MUST BE NEARLY ON THE BOIL.
Bir çeşit çadır gibi bir şey yapardı ve kaynayan çaydanlığı için koyardı.
She'd make kind of a tent over us and put a kettle of boiling water inside.
Su ısıtıcısı hâlâ açık ve eczacıdan hiç bir iz yok.
There is a kettle still on and there's no sign of the chemist anywhere.
Şey, en başta bay Kettle, basit bir karışıklık gibi göründü.
Well, at first, Mr. Kettle, it just seemed like an ordinary mix-up.
Size de sunabilir miyim bay Kettle?
May I offer you one, Mr. Kettle?
Anlayacağın, Kettle, sigorta müfettişi bir sevgilim olduğunu sanıyor.
You know, Kettle, the insurance investigator... he thinks that I have a girlfriend.
Siz kendinizi kandırdınız bay Kettle.
You fooled yourself, Mr. Kettle.
Şimdi işler sarpa sardı.
Here's a pretty kettle of fish.
Su ısıtıcısını doldururuz olur biter.
Well, just fill a kettle.
Bir tane daha ısıtıcı yeter.
One more kettle'll do.
Bick hala kızgın bana.
Bick's still got his kettle on for me.
Hanımefendiye demlik vermek istiyorum.
I want to give the missus a kettle.
Al birini vur öbürüne!
The pot calling the kettle black!