Koi translate English
197 parallel translation
Koi Çetesinin rozetini deneyelim
Let me try the badge of the Koi Gang.
Sen Koi çetesinden misin?
You are member of the Koi Gang?
Gölette taş sektiren bir öğrenciyle cilveleştiğini gördüm.
I found her cooing over the student who skims the koi pond.
Bence havuzu taramana gerek yok Hemen geliyorum.
No, I don't think you should drag the koi pond!
Onu serbest bıraktık.
Well, we set it free him your koi pond.
Niles, üçtür köfteyi havuza atıyorsun!
Niles, that's three meatballs in a row right in the koi pond.
Koi havuzunda da birkaç tane var. Uyuyan balıkların orada.
Oh, there's a few more there in the koi pond, next to the sleeping koi.
Morrison, sen ve Koi Birkoff'u görün.
Morrison, you and Koi report to Com. See Birkoff.
Morrison, sen ve Koi takım 2 olacaksınız.
Morrison, you and Koi will be Team Two.
Onun küçük balığıyım.
I'm his koi pond.
Bense koi havuzunu bile ziyarete gelemiyorum.
I'm not even allowed to visit the koi pond.
Utangaç sazanlar söyledi
Trying to talk to me, coy koi.
Orda bir "mongrel koi" var.
There's a mongrel koi in there.
Sadece gözümün önüne canlı Japon balıklarının üzerinde sere serpe uzanmış ve plastikten yapılma bir dalgıcı umutsuzca yeniden hayata döndürmeye çalışan halin gelecek.
I'll just conjure up the image of you sprawled out on a bed of live koi, weeping and desperately trying to revive that little plastic diver.
Altın koi mi?
Golden koi?
Harita doğru ise, altın koi buralarda bir yerlerde olmalı.
If the map is correct, the golden koi is in here somewhere.
Koi.
The koi.
Koi sende, değil mi?
You have the koi, don't you?
- Koi'yle gitti.
- And there goes the koi.
Bir sonraki durak dan önce, Boldiyaga'dan Koi'yi almak zorundayız.
The next stop once we had the koi would have been boldigaya.
Endişelenme. Koi'yi aldım.
Don't worry, i got the koi.
Anahtar Koi.
The koi is the key.
Bana geliyor ki... Ağaç kabuğu yorumlanırken Koi sadece bir kişiydi.
In interpreting the tree bark... it seems to me that the koi was just one of many.
Koi hala Stuey'de.
But stuey has the koi?
Evet ve bizim bildiğimizi biliyor.
Yes and he knows we know he's got the koi.
Bu Koi.
This koi.
Tek yapmanız gereken bana söylemeniz.
All you got to do is tell me about this koi.
Koi anahtar.
The k oi is the key.
Yedi Koi mi?
Seven koi?
- Farkındayım. "Inashiki koi" cinsi.
- I know. They're inashiki koi.
... ve koI sesIeri ve bacak sesIeri.
... and arm whooshes and leg whooshes.
Belki bir Koi, piranaya dönüşüp onu yemiştir.
Maybe a koi turned into a piranha and ate him.
Yarım saat önce sandalyesi Koi havuzu yanında bulunmuş.
They found his wheelchair out by the koi pond half an hour ago.
Dükkanı 1 hektar daha genişletirim ya da piyano şeklinde yapılmış havuzuma daha fazla süslü sazan balığı koyarım.
I'll add an acre to the grounds, I'll chuck some more koi carp in my piano-shaped pond.
Koi havuzu!
A koi pond!
Koi havuzu mu?
A koi pond?
Bir koi havuzu!
A koi pond!
Köpekbalıklı hendek yerine koi balığına ne dersin?
Instead of a moat with a shark, how about koi?
İnsan yiyen koi. Evet.
- Man-eating koi, yeah.
Tamam, onlar altın balık değil, Japon koi'si!
ALL RIGHT, THEY'RE NOT GOLDFISH, OK? THEY'RE JAPANESE koi,
Bu koi'leri Doktor Crawford için mi aldın?
WHOA, WHOA. ARE THOSE koi FOR DR. CRAWFORD?
- Senden koi istedi mi?
DID HE ASK FOR koi?
- Koi sadece bir kelime.
IT'S ONE WORD!
- Evet. Koi'ye gideriz.
- Yeah, we'll sit down over at Koi.
"Gözyaşlarıyla sazan öldüren adam!", sayfa 40-44!
"Man kills koi carp with human tears." Pages 4-44.
İçinde koi balıklarının gezdiği bir fıskiyeye bakarken 30 dolarlık el kremlerinden alırlar.
They could buy some $ 30 hand cream while they look at one of those fountains with the koi in it.
- Koi işini ben hallederim. - Sahi mi?
- I can get you the koi.
Koinin olduğu yerin önüne koyabiliriz.
We could keep it up front with the koi thing.
- Koi meselesi halloldu.
- Koi's taken care of.
Uranau koi no yukue
Uranau koi no yukue
Tarif böyleydi.
Something in the koi pond.