Kokuşmuş translate English
1,742 parallel translation
Kirli su ve köpekbalığı ile dolu kokuşmuş bir depodur.
It is a smelly tank full of dirty water and sharks.
Kokuşmuş bir tavuk fotoğrafı bas.
Run a picture of a rancid chicken.
Kokuşmuş Grimm Kardeşler.
Stinking Grimm Brothers.
Kokuşmuş Gizem!
Mystery Stink!
Bu kokuşmuş ileri karakol, ve iğrenç ayak takımı.
This stinking outpost, that filthy rabble out there.
Sanırım kokuşmuş bir parti oluyor demek istedi.
I think he means the party is a stinker.
Ben kokuşmuş bir sürtüğüm.
I'm just a rotten bitch.
Tamamıyla kokuşmuş.
Rotten through and through.
Seni pis, kokuşmuş domuz!
You dirty, rotten swine!
Saklandıkları yerlerden, kokuşmuş deliklerinden çıkarıp göğüslerine kazık saplamağa, kalplerini ezmeğe?
Pulling them out of closets, their stinking holes only to ram stakes into their chest cavities and smash their hearts?
Böyle kokuşmuş gerzekler gibi takılıp durmak yerine
Instead of hanging " round A smelly dump like this
Bekar sanat eserleri satıcısı kokuşmuş organize kaosta yaşıyor.
Single art dealer living in constant state of organized chaos.
Ben demek, kokuşmuş adam demek
I'm a mean, rotten guy
Sen ve senin kokuşmuş beynin.
You and your dirty mind.
Onların kokuşmuş, aç gözlü, adi tavırlarını sevmiyorum.
I don't like their grubby, grasping vulgarity.
Sen gidip çürümüş kokuşmuş şeyler yesene.
Why don't you go eat a "decroded" piece of crap.
Kokuşmuş yöneticilerin kalesine.
To the stronghold of the repulsive rulers.
Muhtemelen bana taşıttığın kokuşmuş ayakkabılardır.
It's probably these stinky-ass sneakers... you got me lugging around.
Kokuşmuş peyniri alacağım.
I'll take the stinky cheese.
Sen ve ben bu kokuşmuş sistemin dışındayız, yeteneklerimiz sayesinde güvenlerini kazanıyoruz, o kadar açgözlüler ki onları, bir karşılığında bin teklif ederek, ancak biz doyuruyoruz, ve kendi hallerine bırakıyoruz.
You and I stand up in front of this rotten system, we win its confidence by our talent, we feed its greed of which there is a lot by offering a lot for a little, and take it for a ride.
Bütün günümü bu çürük bisikletten düşerek ve kokuşmuş bir akya tutmak için harcadım.
So I spend my days climbing rocks, falling off this rickety bike, for a stinking wrasse.
İnce, kokuşmuş bir akya için.
A scrawny, stinking wrasse.
Seni kokuşmuş köpek!
You stinking dog!
- Seni kokuşmuş.
- You stink.
Kokuşmuş aptallar, beni tamamen hayal kırıklığına uğrattılar.
Rotten fools, they almost ruined me.
Seni kokuşmuş piç kurusu!
You rotten bastard!
Gazete satan bu kokuşmuş piç kurusunu tanıyorum.
I know this rotten bastard who sells newspapers
Seni kör kokuşmuş pislik.
You blind rotten bastard
Cehenneme kadar yolun var seni kokuşmuş vahşi!
Back to hell with you, you bloody stinking savage!
Ne diye homurdanıyorsun. Çarpacağım şimdi bir tane, kokuşmuş moruk!
What are you babbling about, I'll hit, stinky old man!
Daha pis kokuşmuş bir hayvan olmuşsun.
You became an even more stinky skunk!
Kokuşmuş ; ama uçan bir makinesin.
You stink, but you're one hell of a flying machine.
Kokuşmuş Yargıç Hingham toplumsal duyarlılığa boyun eğdi.
Judge Hingham, whore that he is, bowed to public sentiment, reinstated Gil as Santa.
Benim herzaman söylediğim şeylerin tedavisi yok Çünkü benim herzaman söylediğin şey arkadaşlar... hayat kokuşmuş..
It's no cure for what I allways says because what I allways says my friends is life.. and live sucks..
Şimdi kokuşmuş sıçan deliğinden çıkarsanız minnettar olurum.
I'll thank you to get out of my rat-infested dirt heap now.
Hayır cidden, biz korkunç ve kokuşmuş insanlarız.
No honestly, we are horrible, rotten people.
O kokuşmuş, büyük ayaklarınızı, gerçekten çok sevdiğiniz bir insanın ayakkabısına sokmaya çalışın ve bana güvenin, bir kalp atışı zamanda doğru olan şeyi bulacaksınız.
So squeeze those oversized feet into the shoes of someone you really care about and in a heartbeat you'll know the right thing to do.
Üç çocuğun ve Expo'67 den alınmış hareketli tv sehpan var, ve Kral Kokuşmuş ile evlisin!
You've got three kids, a TV tray from Expo'67, and you're married to King Stink!
Burası kokuşmuş bir bölüm.
This department is rotten to the core!
Üstelik Kambei çürük ve kokuşmuş bir mum yakacak kadar bile durmadı!
I mean, Kanbe is being just like Kanbe. He just up and left, without even offering a single stick of incense.
Üstelik Kambei kokuşmuş ve çürük bir mum yakacak kadar bile beklemedi!
Kanbe is being just like Kanbe. He just up and left, without even offering a single stick of incense.
İzolasyon kokuşmuş siyaset değil midir?
Isn't isolationism a bankrupt policy? Isn't isolationism a bankrupt policy?
KOKUŞMUŞ POTTER - Hilebaz Potter.
- You cheat, Potter.
Seni kokuşmuş, korkak, işe yaramaz...
You stinking, cowardly, scummy...
Hepinizin üstün yetenekleri var, fakat bunları kullanacağınız fırsatınız olmadı. Birçoğunuz statünüz gereği yada kokuşmuş soylular yüzünden köylerde yaşıyorsunuz.
All of you possess extraordinary talents, but you have not had the chance to use them, and you have lived in rural areas because of corrupt nobles or because of the limitations of your status.
Tüm kokuşmuş soylulardan kurtulmadıkça başkente huzur gelmez.
The imperial city will find no peace unless you wipe out all the corrupt nobles.
Sen adanın en kokuşmuş yerindesin!
You're on the Jersey side of this cesspool!
Sanırım burası işe yaramaz kokuşmuş şeylerin saklandığı bir yer.
So this is where the smelly rotten bits of disgusting refue set up.
Mesajı bu kokuşmuş pisliğe taşıttırdıklarına göre acınacak durumda olmalılar.
They must be desperate indeed to give the message to this putrid smelling reject.
"Augustus Vıcık, iri ve rezil Aç gözlü, kokuşmuş ve bebekçil"
Augustus Gloop, so big and vile So greedy, foul and infantile
Kokuşmuş Potter!
- Good luck, Potter. - Potter stinks!