Kulübede translate English
1,080 parallel translation
Kulübede.
At the cabin.
Babam kulübede.
My father is at the cabin.
Gencim, güzelim. Her zorluğa katlanırım. Kulübede bile yaşarım.
I can do without a fridge, skip meals, or live in a hut, but I need love, love, love!
Kulübede iyi bir yer bul.
Find a good place inside that shed.
12 : 30'da kulübede toplanacağız
We're meeting in the hut, at 12 : 30.
Kulübede bir kadın ve bir erkek var.
There's a woman and a boy in the cabin.
Onları kulübede tut.
Keep them in the hut.
El Paso'nun kuzeyinde bir kulübede doğduğundan beri tanırım.
Known him all his life. Born in a hogan north of El Paso.
- Kulübede iki adet asetilen alev makinesi var.
- There's two acetylene torches inside.
"Lincoln fakir bir kulübede doğmuştu ama yılmadı ve Birleşik Devletler'in başkanı oldu!"
"Lincoln was born poor in a log cabin, but he beat the odds and became president of the United States!"
Kulübede..
! - In the shed.
Kulübede.
In the shed.
Kulübede de değil.
He's not in the shed either.
- Neden kulübede uyumadın?
- Why didn't you sleep inside?
- Küçük bir kulübede.
- In a shed.
Kulübede tutman yazık değil mi?
Isn't it cruel to keep it in a shed?
O kulübede hayvan gibi yaşıyorsunuz.
Living in that cabin.
Söyle ona, Bony Ridge'deki kulübede beklesin... ta ki yargιç beklemekten yorulana dek.
Tell him to wait in the line shack on Bony Ridge... till the judge gets tired of waiting around.
" Bir kulübede yaşarsak eğer,
If we live in a cottage
Bir kulübede toplanıyorduk, toprak yol kenarında terk edilmiş eski bir traktör.
We used to meet in a shack, actually, an old truck,.. abandoned on the embankment pathway.
Çünkü faşist biri kulübede bir bomba buldu ve polise haber verdi.
Because a Fascist found the bomb in the shack and informed the police.
Birkaç gündür şu kulübede kalıyor.
He's been staying in the cottage a few days.
Hafta sonunu burada San Diego'da kulübede geçiriyorum.
I'm spending the weekend down here in San Diego at the cabin.
Körfezin yakınlarında bir kulübede yaşıyor.
He lives in a cabin by The Bay.
Bu gece kulübede uyumamıza izin verirseniz çok minnettar oluruz.
We'd be most appreciative if you'd allow us to sleep in your shed tonight.
Kulübede.
He came by the cabin.
Ben eski kulübede yaşarım.
I live in the old cottage.
Şu küçük, gözden ırak kulübede oturabilir belki.
Perhaps she could live in that little shack off to the side.
Şu küçük, gözden ırak kulübede oturabilirsin belki.
Perhaps you could live in that little shack off to the side.
Onun çığlığını duyduğunda kulübede miydin?
You were in the miner's shack when you heard her screams?
En son kulübede bir kız saklanıyordu.
Well, in the last hut a girl was hiding
♪ Annesi soğuk bir... ♪ kulübede donarken ♪ karısı rahat içinde yaşıyor.
His wife lives comfortably... while his mother huddles in the cold fire log hut.
Peki, onu nerede yaşatacaksın? Şu kulübede mi?
And where will you take her to live, to that shack?
Kızının o derme çatma kulübede yaşamasına izin vermeyeceğini söyledi.
Because I am poor. He said "I won't let her live in that stitch house."
İşte kulübe de bu, bak, büyük armut ağacının altındaki. O kulübede atalarımız yaşamış ve benim babam ki kendisi geçen yıl öldü. Yetmiş yıldan fazla inzivada yaşamış biridir bunun yanında son yüz yılda bu durumda olan tek kişidir.
And here in this hut, you see it, beneath the high pear tree, in this hut lived the oldest of our fathers, who died last year, and who entered the order still in the last century, so he lived more
Bu sana kulübede 24 saat kazandıracak, delikanlı.
That's going to get you twenty-four hours in the hot box, boy.
Avukatın, senin için kiraladığı kulübede seni bekliyor.
Your lawyer's waiting at the lodge he rented for you.
Bir kulübede üç makine ile işe başladık.
We started out in a shack with three machines.
Filipinler'e kaçacağınızı ve beni bu kulübede çürümeye bırakacağınızı gerçekten sanıyor musunuz?
I'm gonna hook you, Milo. Gene, you're working too hard.
O gece kulübede kırk bin doların büyük bölümü yandı.
Forty thousand big ones burned up in the barn that night.
- Orada kulübede.
- In a shack.
Rhine ırmağı kıyılarındaki bir kulübede doğmamışız ya da Suriye'de pis bir çadırda.
That we weren't born in a hut on the banks of the Rhine, or in a grubby little tent in Syria.
- Eski kulübede tekrar buluşacağız.
- We'll meet back at the old cabin.
Onu Panama'da bir kulübede buldum. Herhangi bir erkek, bir düzine yumurta fiyatına ona sahip olabilirdi. 11 yaşındayken.
I found her in a crib in Panama City.
Kulübede egzersiz yapabilsin diye kapısını açık bırakmak ben.
I leave door open so he can exercise in shed.
Sabahın 2'sinde bu kulübede ne dolaşıyorsunuz?
What are you doing creeping around a cowshed at 2 : 00 a.m.?
- Kulübede olmasın?
- Is he in the shed?
Daha sonra kulübede yılanlar ve gölde timsahlar çıkacak.
Next there'll be snakes in the outhouse and crocodiles in the lake.
Kulübede 3 tane casus vardı.
Three spies were in that hut!
Kulübede pek yer yok ama ısınmak isterseniz kendinize şurada bir ateş yakabilirsiniz.
Don't have any room in the cabin, but if you want to get warm, you can build yourselves a fire right around there.
Ona "Seninle sarmaşık kaplı bir kulübede yaşamak istiyorum bahçedeki yaprakları tırmıklamak sabahları senin için portakal suyu sıkmak istiyorum." dedim
I actually said "I want to settle down in an ivy-covered cottage with you..." Rake leaves out of the backyard... "... squeeze orange juice for you in the morning. "