Küstah translate English
1,756 parallel translation
O küstah maço halin nereye gitti?
Where did all that flippin'macho go?
Güney Florida'lı kongre üyelerinden oluşan bir heyet bu küstah saldırı sebebiyle Tallahassee'ye geldi.
Reacting to the Mala Noche's most brazen attack to date, a legislative delegation from South Florida has just arrived from Tallahassee.
Dinle Piper, bence biraz küstah, ama niyeti iyi.
Look, Piper, I think she's defiant, but I think her intentions are good.
Cinayet soruşturması hakkında hiçbir şey bilmeyen havalı ve küstah budalanın tekiyle uğraşıp duracağım.
Now i have to deal with some some pompous, arrogant oaf... who doesn't know thing one about investigating a murder.
Küstah tavrınız... ve bayağı sinirli olmanız... doğru kelimeleri bulamıyorum ama... bu beni rahatsız ediyor ve düşündürüyor.
Smart-alecky sort of attitude... and almost with a quality of fucking anger to it. I don't find exact fucking words for it... but it fucking disturbs and concerns me.
O Walsh, küstah heriftir.
Oh, that Walsh, he's such a brazen bastard.
- Küstah.
- Cheekiness.
Küçüklere yeriniz var mı? Küstah.
Room for a small one?
Seni küstah arsız herif.
You cheeky bastard.
Korkunç küstah bir herifti.
He was a horrible, arrogant man.
Ama asla küstah olmadı ve denedi
But she never had the nerve to stand up there and go for it.
Senin burada ne işin var Küstah Hanım?
What are you doing here, Sassy McSasserson? I needed some stuff.
Senin gibi baktı bana. O küstah "Kim oluyorsun da bana ne yapacağımı söylüyorsun?" bakışını attı.
She looked at me just like you used to, with that defiant, "who are you to be telling me what to do?" sort of look.
Nasıl derler, şu küstah sırıtışlı erkek caziben bende işe yaramayacak.
You know, that cheeky grin male charm thing ain't going to work on me.
Kendinden emin, küstah, fakat ortada emin olacak bir sebep yokken asla emin olmazsın.
You're confident, arrogant, but you're never certain unless there's a reason to be certain.
Size hakaret etmiyorum, Sadece nohut beyinli ve küstah bir bodur olduğunuzu söylüyorum.
I am not swearing at you, I'm just trying to point out... that you're an arrogant little man with a brain the size of a pea.
hadi ordan, Seni küçük küstah piç!
- Screw you, you arrogant little bastard. - What?
Ne sensin küstah piç!
You're the arrogant bastard.
Seni küstah sersem.
Arrogant cow!
Biliyorsun o bu gezegendeki en küstah adamdır. Bizim bilmemizi istedi.
He's the most arrogant human being on the planet.
Seni yeşil derili işe yaramaz küstah suratsız budala!
Why, you green-skinned, beetle-browed, arrogant, son of a- -
Hangi süslü, küstah...
What kind of pompous, arrogant -
Uh, evet, bunun küstah olduğunu farkettim.
Uh, yes, I realize that it's arrogant.
Pekala küstah olması iyi.
Well arrogant is fine.
Beni aşağıladı. ve hala küstah bir şekilde barda oturuyor.
So she insults me, and then she has the audacity to sit at the bar.
Onun yeni arkadaşları "somurtkan" ve "küstah" ile tanıştın mı?
But have you met her new friends "sullen" and "vindictive"?
Hadi oradan küstah piç.
Get lost, you cheeky bastard.
- Küstah cüce
- INSOLENT DWARF.
Küstah herif!
Insolent wretch!
- Küstah köpek!
- Impudent whelp!
Aşırı koruyucu ve bazen de küstah olabilirim. Özellikle oğlumun hayatındaki kadınlar konusunda.
I can be... overprotective and sometimes overbearing, especially when it comes to women in my son's life.
Lana, Jason'ın dürüstlüğünü sorgulayacak kadar küstah değilim ama bazı gerçekleri ortaya dökeyim.
Look, Lana, I'm not gonna be so presumptuous as to judge Jason's integrity, but I'll lay out a few facts.
Anlaşılan Grosvenor Meydan'ından kuzenler de işe dahil olacak. Kibirli ve küstah tavırlarıyla beraber bu konudaki değerli uzmanlıklarını bizimle paylaşacaklar.
We have to grit our teeth and bear the presence of cousins from Grosvenor Square, who will undoubtedly bring their usual arrogance and overbearing... willingness to share their considerable expertise on this subject.
- Küstah şerefsiz!
Arrogant bastard!
Küstah bir dilin var.
You have an impudent tongue.
Şimdi küstah Stacy Wanamaker'a evlenmediğimi söylemem gerekcek.
Now I have to tell that snot Stacy Wanamaker that I didn't get married.
Charlie, bana bu İnsana tepeden bakan küstah kadın müsveddesiyle ilgilendiğini söylemeyeceksin, değil mi?
Please don't tell me you're interested in that condescending arrogant excuse for a woman.
Affedersin ama Alan, o insana tepeden bakan küstah ve "taş gibi" bir kadın müsveddesi.
Pardon me, Alan, but that is a condescending arrogant, hot excuse for a woman.
Eğer benim babam gittiğimi okuldan bir kaç öğrenci öldürseydi, okula gelecek kadar küstah olur muydum bilemiyorum.
You know, if my dad killed a bunch of people I went to school with, I don't know if I'd have the nerve to show my face at school.
Küstah hergele.
Insolent blackguard!
Belki de küstah olan benim.
Maybe it's me... that arrogant.
Küstah.
Arrogant.
Daha fazla ötmek yok, küstah kuş.
Not another peep out of you, insolent bird.
Yaşlı küstahın teki.
He's a cheeky old bastard.
Majestelerinin duygu yoğunluğunu görmek isteyen şu küstah kız...
That outrageous girl who wanted His Majesty's tears...
Çünkü yaşananların bunlar olduğuna inanmayacak kadar küstah birisi.
Because he's too arrogant to believe that's what's happened.
- Küstah.
- Cheeky.
Sanırım Dünyanın sensiz yapamayacağını düşünebilecek kadar küstah biri olmana hala inanmakta zorluk çekiyorum...
- Or someone like me.
Küstah yaratık!
Arrogant worm.
Küstah piç!
- Cheeky bastard!
Küstah velet!
How impudent!