Kıran translate English
6,393 parallel translation
Kemik Kıran, Güm Güm, Şeker Ray falan...
They got Bone Crusher, Boom Boom, Sugar Ray.
Endişelenmemesini, çünkü daha önce çenesini dört kere kıran bir kız gördüğümü söyledim.
I told her not to worry, that I once knew a little girl who did it four times...
Salonda kıran şişeleri!
# Breaking bottles in the hall
Toby'nin atardamarından fışkıran kanlarda kızın izleri var.
The first steps in the flow from Toby's arterial blood... - Are hers.
- Kırmızı ışıkta geçti.
He ran a red light.
- Kırmızı ışıkta geçtiniz. - Ne?
You ran a red light.
Lucia ve ben gece dışarı çıktık ve intihar anlaşması yaptık.
Lucia and I ran out into the night, and we made this suicide pact.
Odadan koşarak çıkıp gitti.
He ran out of the room.
- Kız Meksika'ya kaçtı.
She ran off to Mexico.
Çünkü, bir hafta önce, kırmızı üstü açık arabamız için Motorlu Araçlar Şubesi bir el değiştirme talebini işlemiş.
Because, a week ago, the DMV ran an application write a title transfer on our red convertible.
Büfe kuyruğundaydık, buharları bitmişti ve biri diğerini izledi.
We were in line at the buffet, they ran out of steamers, one thing led to another, and, well...
Bunların büyük dedesi de kaçakçılık yapıyordu.
Their great-grandfather ran a bootleg operation.
İki yada üç kız aynı yerde kayboldu. Ve kaçıran kişi başka bi yöne yöneldi.
Two or three girls disappear from one place and the kidnappers move to another.
Kız arkadaşının getirdiği nakitlerin seri numaralarını araştırdım,... çalıntı olarak bildirilmemiş ve hiçbir polis belgesinde bahsedilmemiş.
I ran the serials from the cash his girlfriend brought in, And it wasn't reported stolen Or mentioned in any police report.
O yüzden de kardeşleri yakınlaştıran o kaynaşma deneyimini paylaşamadık.
So we didn't get to share all those bonding experiences that make siblings close.
Ve sonra evden çıktık ve Ron'a gittik.
And then we ran out of the house and into Ron.
Ben, bilmediği bir diyara gelip gizli bir görevin izini sürmek için kendi düğününü kaçıran toy bir kız çocuğuyum. Toy bir kız çocuğu gibi konuşuyorsun. Haklısın.
Spoken like a naive young girl.
Jax Teller hayranlık uyandıran biridir.
Jax Teller is formidable.
- Bardan çıkan kız.
- The one who ran out of the bar.
Bu bağışıklık aktaran bir gen barındıran polimeraz bir reaksiyon
It's a splice overlap P.C.R. reaction with an immune-modulatory gene.
Kıyafetimi alıp kaçmışsın.
Hey, you ran off with my top.
Humvee'nin plakasını araştırdık ve...
Sir, we ran the plates on that Humvee...
Bence tam bir korkak, ve bil ki dün gece benden dayak yiyip küçük bir kız gibi kaçtı.
I say he's a coward, and I happen to know that he took a beating last night and ran off like a little girl.
Tony'nin ayakizlerindeki metal üzerinde analiz yaptık.
We ran an analysis on the metal in Tony's footprint.
Ama sonra adama biber gazı sıktın ve sokakta çığlık atarak koşmaya başladı.
But then you pepper sprayed him and he ran down the street screaming...
Bir akıllı arabaya çarptım, kuyruk kemiğim çıktı, deliğe düştüm, kaval kemiğimi kırdım, kafamı çarptım, beyin sarsıntısı geçirdim, beyaz ışığı gördüm, Tupac ve Biggie'ye gittim, herkesi ezen.
I just got hit by a smart car, dislocated my tailbone, fell down a manhole, fractured my pelvis, banged my head, got a concussion, saw the white light, ran into Tupac and Biggie, who squashed it.
"Peter başka bir kızla çıkarken ona rastladım."
I ran into Peter on a date with another woman. "
Beni kızdıran silahımı torpido gözünde unutmuş olmam.
What pisses me off is I left my 22 in the glove box.
Düğünü böldüğünde karşılaşmıştık.
I'm Bud. We sort of ran into each other when you broke up the wedding.
Onu durduramadan, dışarı çıkıp arabasına bindi.
Before I could stop her, she ran outside, got in her car.
O sırada cam kırıldı. Ben de dışarı kaçtım ama... Ama o da oradaydı.
That's when the glass broke, and then I ran outside, but he was already there.
Evet, ağda yaptıran kızlar gibi ses çıkarıyorsun.
Yeah, it sounds like you just got a bikini wax.
Sen benim parmağımın kıpırdadığını görüp doktoru çağıran erkek hemşireyi oynayacaksın.
You're going to play the part of the male nurse who notices my finger twitching and calls over the doctor.
- Ağırlık kaldıran bir adamla mı evlendin?
You married a power lifter? What?
Bak ne diyeceğim, bu sabah bir kaç baskın yaptık.
Look, we ran some raids this morning.
Sızdıran buzdolabı olan hani, çatı katına çıkıp da şey yaptığımız...
The one with the leaky fridge, and we used to go up on the rooftop and... well...
İçinde bulduğum malzemelerden gidiyorum. Kıymetli kiraz opal taşının izlerini buldum.
I ran the ingredients found in it, discovered trace amounts of cherry opal gemstone.
Claire'i tutmaya çalıştık ama sürekli kaçıyor.
We tried to place Claire, but she always ran away.
Ne yani sana hırsızlık yaptıran Randy'e geri mi döneceksin?
So what, now you run back to Randy, the guy you steal for?
Kıyamet kopacak dediler de herkes toplandı ya.
You know, where everyone ran when the world was gonna end.
Geçen baharda, o adamlar şehri ele geçirdiklerinde birkaç tanesine rastladık.
Last spring, the night those men took over the city, we ran into a few.
Ama ben kişisel trajedilerimi beni kızdıran herkese işkence etmek için bahane olarak kullanmıyorum.
But I don't use my personal tragedies as an excuse to torture whoever pisses me off.
Beyni anlamayı bu kadar zorlaştıran şeylerden biri onun içinde sıkışıp kalmamızdır.
You know. Part of what makes the brain just so hard to understand is that we're stuck inside of it.
- Boynunu köpek ısıran kızdan bahsediyor.
He means dog bite girl. Yeah.
Şu boynunu köpek ısıran kız çok seksi. Pis bir havası var sanki.
You know, dog bite girl's kind of hot in, like, a trashy way, though.
Neden ona boynunu köpek ısıran kız deyip duruyorsun?
Why do you keep calling her that- - dog bite girl?
Kızın kaçtığı gece kolej hakkında tartışmamışlar.
They didn't argue about college the night she ran away.
Teğmen Larkin görevdeyse, kızını kaçıran operasyonu riske atmak istiyor olabilir.
I'm thinking whoever took her is trying to compromise the op. Okay, it's a good theory. How do you prove it?
Saldırgan iki tane kafasına sıkıp kaçmış.
Shooter walked up, put two in her head, and ran off.
Biraz sorun yaşadık.
Ran into a little trouble.
Şekerleme satan şu kıza takıldım.
I ran into that girl selling candy.