Kıza translate English
21,297 parallel translation
Bunu tüm kıyafetleri üzerindeyken bakireliğini kaybetmiş kıza söyle.
Tell that to the girl who lost her virginity with all her clothes on.
Jessica diye bir kıza.
A girl named Jessica.
Kıza bankaya yakın bir yerde çalıştığını söylemiş.
He told her he was working near the bank.
Kıza mesaj göndermeye devam etmemiz lazım.
We have to keep texting the girl.
Kıza hiç güvenmiyordu. Konuşur diye korkuyordu.
He didn't trust her and he was afraid she'd talk.
Çocuklarımla beraber kız kıza dışarı çıktılar.
She and my kids are on a girls'day out.
Dünya hiçbir zaman zeki bir kıza yardım etmedi.
The world never did help a smart girl.
Sanıyorum iki kıza sahip herhangi bir adamın tüm borçlarından muaf olduğunu söyleyen kanundan bahsediyorsunuz.
I assume you are referring to that clause under English law whereby any man in possession of two daughters is therefore exempt from paying his debts.
Senin kıza ufaklığa bakarım demiştim.
Told your girl I'll look after little mama.
Hayır, kıza ver.
No, you pay the girl.
Etkilemesi zor olan kıza.
For the girl who's hard to impress.
Yeni kıza sahip olmalıyız, değil mi?
Got to have the new girl, don't we?
Çökmenin suçunu Krispin'e ve kıza attı.
He framed Krispin and the girl for the fall.
Alex'i gümüş tabakta kıza teslim ettim.
I delivered him on a silver platter to her.
Biz o kıza dokunmadık.
We never touched that girl.
- O zavallı kıza olanlarla hiçbir alâkam yok...
I had nothing to do with what happened to that poor girl- -
O zavallı kıza ne olacağını senden daha iyi öngöremezdim.
I couldn't foresee what happened to that poor girl any more than you.
Muhtemelen siber korsanlıktan içeride olan ufak tefek bir kıza mı?
A five-foot chick who is probably in for cyber-squattin'?
Beni kıza mesaj iletmem için mi kullanıyorsun?
You're using me to send a message to the girl?
Korkmuş küçük bir kıza iyi davranmıştın.
You were very sweet to a scared little girl.
Kaynaklarımıza göre yükselen tansiyonu patlama noktasına getiren Retro Girl'ün cenazesi buz dağının yalnızca görünen kısmıydı.
Sources say the simmering tension that erupted yesterday at Retro Girl's funeral was only the tip of a very violent iceberg.
Yazık kızcağıza.
Poor lass.
Sizin adınıza bir teslimat vardı. Sanırım hırsızlık olmuş dükkanda veya...
Hat es bei Dir einen Einbruch gegeben, Oder...
Bu kısmı tek başınıza da yapabilirsiniz.
You can do this part on your own.
Kızlarını aramıza katmaya çalışmak hataydı.
Trying to bring their daughter in was a mistake.
Margo ve ben favori barımıza açılan bir kapı yapmıştık.
Margo and I made a door directly to our favorite pub.
Aileye saygısından dolayı gitti. Umuyorum ki en kısa sürede aramıza katılacaktır.
He's gone to pay his respects to the family but hopes to join us shortly.
Artık çıkmamıza izin verebilir misin?
Can you let us out now?
Yukarıdan gelen bu sıkı tedbirler yüzünden ne zaman malları indirecek yeni bir yer bulsak karşımıza gümrük memurları ve askerler çıkıyor.
And now this crackdown from on high means that every time we find a new landing place, we're met by gaugers and military.
Bilim insanları belli hafıza nöronlarını mavi ışık ve fiber optik kabloyla hassaslaştırabilir.
Scientists can use blue light and a fiber-optic wire to make certain memory-oriented neurons sensitive.
New York Akıl ve Hafıza Enstitüsü her türden hastalık için potansiyel tedavi olarak optogenetik deneyleri yapıyormuş.
The New York Mind and Memory Institute... That's been experimenting with optogenetics as a potential treatment for all kinds of things.
Para demişken, New York Akıl ve Hafıza Enstitüsü yakın zamanda 500 milyon dolarlık bir yatırım almış.
Speaking of money, the New York Mind and Memory Institute did just get a $ 500 million investment.
Endişelerimizi Walcott à niversitesi dekanıyla paylaştık, ve o da labaratuvarınıza göz atmamıza izin verdi.
Uh, we shared our concerns with the provost of Walcott University, and she agreed to let us take a look in your lab.
Beş bölgeden hastane acillerinden gelen bildirimlere göre aynı kaygı verici nörolojik belirtilerle birlikte yoğun bir akın var. Belirtiler, yön kaybı, hafıza kaybı ve bulanık görüş.
Emergency rooms from across the five boroughs are reporting an influx of patients with the same worrisome neurological symptoms, disorientation, memory loss, and blurred vision.
# Kaldık bir başımıza #
♪ We've all been left alone ♪
Artık birlikte çalışmadığımıza göre bunu yapabiliriz.
Now that we're... not working together... that sort of means I can do this.
Seni aramıza aldık.
We took you in.
Ruiz'in Lobos'a karşı tanıklığına başladığımıza göre bence artık dava öncesi hazırlıklara da başlamalıyız.
Uh, now that we're gonna have Ruiz's testimony against Lobos, I think you should start pre-trial motions.
Ama şu an bu kız şok geçirmiş bir halde ve bizim yardımımıza ihtiyacı var.
But that girl is shellshocked, and she needs our help.
Umarım kendi hayrınıza artık anlamışsınızdır.
Now, I hope, for all your sake that you get it now.
Korkarım kızınıza birkaç tane daha soru sormamız gerekiyor.
We have to ask your daughter more questions, I'm afraid.
O limuzin şoförünün yanlış yerden dönmesine inanamıyorum işte bu yüzden maça geç kaldık, ve tabii ki koltuklarımıza.
I can't believe the limo driver took that wrong turn, and that's why we're late to the game, and thus, our seats.
Olağandışı derece soğuk bir kış geçirdik ve Başbakan olarak halkınıza Dünya Savaşı'nı kazanıp faşizmi, kötülüğü ve gaddarlığı yenmenin hediyesi olarak verebileceğim pek az şey var.
It has been an unusually cold winter, and there are only so many things that I, as Prime Minister, am prepared to inflict on your subjects as a reward for winning a World War and prevailing over fascism, evil and tyranny.
Evliliğiniz süresince Bay Ross'a... -... sadık olacağınıza dair yemin ettiniz mi?
did you vow to remain faithful to Mr. Ross throughout your marriage?
Özel hayatınıza saygısızlık etmek istemem ama iyi görünmüyorsunuz.
I don't mean to intrude on your personal life, but you don't look too good.
Bayan Francis, iyisi mi siz odanıza dönün artık.
Ah, Miss Francis, you better go back to your room.
- Artık odanıza dönebilirsiniz.
You can go back to your room now.
Bu bakımdan, artık mevzuyu anladığımıza göre dünyanın ne kadar üzücü olduğunu fark ettiğimize göre başlayabiliriz.
So then... now that we understand the context, now that we realize how terribly unfunny the world is... let's do this.
Daha bu sabah fazla göze çarpmamayı, bağırsak sağlığımıza ve çorbaya odaklanmayı kararlaştırmamış mıydık?
Remember this morning, when we decided to keep things quiet for a while, and focus on colon health and soup?
Beyler, kızları kucağınıza gönderiyorum resmen.
Hey, guys, I'm practically setting them up for you.
Ama bir araya getirip İspanyolca'ya tercüme edince Shakespeare'den bir alıntı karşınıza çıkıyor.
But when you put them together and translate the Spanish, you get a Shakespeare quote.