Kışt translate English
78,643 parallel translation
Sıkıştı.
Oh, it's stuck. It's stuck.
Sıkıştım.
I'm stuck.
İçerde sıkıştılar mı?
They were trapped inside?
Sıkıştırma taktiği.
Force position.
Tüm gece boyu uyanık kalmaya çok alıştım.
I'm so accustomed to being awake at all hours of the night.
- Gülmemeye çalıştık fakat gerçekten, vıraklamaları sağır ediciydi.
We tried not to... but really, the croaking was deafening.
Joe Morris'in Ulaştırma Güvenliği Kurulu'nda üzerinde çalıştıklarına baktık.
We looked into what Joe Morris was working on at the Transportation Safety Board.
Claudia ile üç yıl önce bir konferansta tanıştık.
I met Claudia, um, at a conference three years ago.
Bir hastanede tanıştık.
You know, I met her in a hospital.
Ama ben o kadar kızmamıştım.
But I wasn't that mad, you know?
Kızmamıştım çünkü takım elbise giyip, kravat takmıştı.
I wasn't that mad'cause... he wore a suit and tie.
Böyle anlaşmıştık.
That's what we agreed.
İlk içtiğimde, ağabeyim Danny bana bir tane esrar sardırmıştı böylece iki tane kız kardeşi çıplak yüzmeye ikna etmiştik.
The first time I ever smoked, my brother Danny got me to roll a joint so we could get a couple of sisters to go skinny dipping.
Sonuncusunda inanılmaz sıkı çalıştım.
I studied incredibly hard the last time.
Sıkı mı çalıştın yoksa nişanlın mı senin için sıkı çalıştı?
Did you study hard, or did your fiancé study hard for you?
Planım Bayan Price'ın, kırık camlı ve aylardır ısıtması olmayan bir aparman dairesinde yaşayan yalnız bir anne olduğunu ve onu evden atmaya çalıştıklarını anlatmasını sağlamak.
My plan is to have Miss Price explain that she is a single mother living in an apartment with a broken window and no heat for months, and they're trying to kick her out.
Çünkü on dakika önce sizi aradığıma dair iki dakikalık görüşme kaydım var. Beni aramış olabilirsin, ama bu konuda konuşmamıştık.
You may have called me, but we didn't talk about that.
Tamiri defalarca talep edilmesine rağmen, bozuk olan ısıtma ve kış boyunca kırık olan pencere onarılmamıştır.
- She's had no heat, and a broken window all winter despite repeated requests for repair.
Birkaç aydır çıkıyorduk, ama diğerleriyle ilk kez o gün tanışmıştım.
We'd been going out for a few months, but that was the first time that I met everybody.
Kardeşim her ne yaptıysa emin olun en fazla kıyısından bu işe bulaşmıştır.
Whatever my brother has done, you have to know that he's entry level at best.
Her gün Chidi ile beraber çalıştım. Bir süre sonra Chidi benden bıkınca moralini düzeltmek için birkaç güzel şey yaptım.
Well, I studied with Chidi every day, and then Chidi got sick of me, so I did some nice stuff to make him feel better.
Kararsızlık hayatında çok fazla ıstıraba neden oldu, son nefesine kadar.
Indecision caused you so much agony in your life, right up to the very end.
Şöyle ki gittiğimiz kuyumcunun ucuz işgücü çalıştırdığına dair haksızlık olduğunu düşündüğüm bazı duyumlar almıştım.
Okay, well, uh, there's an issue there involving what I consider to be unfair labor practices - on the part of the jeweler.
- Bilmiyorum. Daha önce kimsenin buraya ait olduğunu kanıtlamak zorunda kalmamıştık.
- Don't know, never had to prove someone belonged here before.
Kıkırdak ve kemikler saçlarıma takılmıştı derileri de cildime yapışmıştı.
- Oh, dear. - All this cartilage and bone got tangled up in my hair, and its skin was all over my skin.
Kafem dev bir kurbağa tarafından yıkılmıştı yeniden açtım bu sefer de yarığa düştü.
My café got destroyed by the giant frog, then I reopened it and it fell into the sinkhole.
- Neyse öldükten sonra kız kardeşim planlarımı bulmuş. Paramla Mindy St Clair Yardım Vakfı'nı kurmuş.
- Anyway, so after I died, uh, my sister found my plan, and she used my money to start the Mindy St. Clair Rescue Alliance, yeah.
Elimizden geldiğince kendimizi geliştirmeye çalıştık ve iyi iş çıkardık.
We tried to improve ourselves and you know what? We did a good job.
Evet, oğlumla birlikte ava çıkmıştık ve bir anda iki adam çıktı karşımıza.
Yeah, um, I was out taking my son for a hunt when two men appeared out of nowhere.
Daha yeni başlamıştık.
We're only just getting started.
Yine de birazcık kafamın karıştığını itiraf etmeliyim.
Even so, I gotta say, I'm a little... Confused. Oh.
Farklı sorumluluklarla çeşitli bölümlere ayrılmış ekipte çalıştık.
We worked in compartmentalized teams with separate responsibilities.
Ellerim beni öldürmeye çalıştı kendi kollarımı kırdım.
My hands tried to kill me, so I broke my own arms.
Plover onun hakkında yazmıştı ona Kış Geyiği demişti.
Plover wrote about her, called her the Winter's Doe.
İkimizin de dilek hakkı var ve ayrı ayrı üç dilek alacağımız konusunda anlaşmıştık.
We each get a wish, and then we have one mutually agreeable third wish.
Hayır, artık yatıştılar.
No, they have calmed down now
Bu şey, ballı fıstık ezmeli sandviçlerle, on granola barla ve bir kutu Pringles'la dolu.
This thing is stocked with four peanut butter and honey sandwiches, ten granola bars, and one sleeve of original Pringles.
Onu tanımamın tek yolu, kıyafet dolabına bakmaktı çünkü babam ondan kalan her şeyi saklamıştı ve bu çok iyi oldu.
So, the way I got to know her was through her closet'cause my dad kept everything of hers, which was a really good thing.
Sizi emekliye ayrılmış bir korsan sanmıştık.
I think we just thought you were a retired pirate.
Bu konuyla ilgili başlık açmıştım. ters taksim konular, ters taksim 6834.
There's a whole other thread about this. back slash threads, back slash 6834.
Eğer onu yetişkin kızımla tanıştırırsam...
So, if I introduce him to my grown daughter...
Düğünümüz için Fransız mutfağına hakim iyi bir şefle anlaşmıştık.
Mike and I just met with a world class, French-trained chef to cater our wedding.
Özellikle bu şekilde ayarlamıştık.
That's how I set it up.
İnternetten bakmıştık.
We looked online.
- Hem ayrılmıştık unuttun mu?
Guys! And we were done, remember?
Biz ve davetli misafirler, fıstık ezmesi ve et yemeği yiyeceğiz.
No. We, the invited guests, are having peanut butter pot roast.
Yani kızmıştı tabii.
No.
Biliyorsun, bugün yardım etmeye çalıştığım bu kızla beraberdim, ve pezevengiyle olmadan daha iyi olduğunu düşünüyor.
You know, I was with this girl today that I'm trying to help, and she says she thinks she's better off with her pimp.
Sen ve ben... o tarlalarda bütün gücümüzle çalıştık.
You and me... we worked our asses off in those fields.
Bizim mezuniyetimizde mahvolmuştun ve çok utanmıştık.
When we graduated, you were a mess, and it was humiliating.
- Aleyhinde karar kılmıştık.
We decided against Eggshell.