Lash translate English
542 parallel translation
Burama saplanmış bir hançer gibiydi.
"It was just something in here that stung like the lash of a whip".
Sonra bir kırbaç yap ve kendini kırbaçla.
Then do so and lash it to your spine.
İki yıldır denizlerde gezen hamağını bağlamasını bilmeli.
And a man who's been two years at sea should know how to lash his hammock.
- Tekrar kamçılarsak ölür, lordum.
- He'll die if we lash him again, my lord.
Eğer Buz Savaşı'ndan bahsetseydiniz size saldıracak, aklınızı başınıza getirecektim.
I would strike you, lash you mercilessly, had you talked away the Ice battle!
Kırbaç.
Lash.
Lütfen artık beni kırbaçlamayın.
Please don't lash me any more.
Kuyruğum kamçılasa da
Though my tail would lash
Can yakan bir kırbaç, durduran bir boyunduruk ve öldüren bir kılıç.
the lash that descends, the yoke that breaks and the sword that slays.
Arkadaşlar, Kapan Stuart'ı küpeşteye götürün.
Lash Capt. Stuart to the mizzen fife rail!
Söylediği veya yaptığı her şey beni daha da saldırgan yaptı.
I had to hurt her. Everything she did or said made me lash out at her.
Erzak paketlerini sıkıca bağla!
Lash down that food!
Çapraz bağlayın.
Cross lash them.
Vurduğumda kırbacı yakala.
When I strike, catch hold of the lash.
Kapıyı kapat.
- Lash down the hatch.
bir pencere kapağına onu iyice bağlayın.
Lash him well to a grating.
Dümeni kilitleyin.
Lash the wheel.
- Bu birliğin habercisi sen değil misin?
- Are you the communicator on this lash-up?
Bu görevde çok komik şeylerin olduğunu gördüm.
I've seen a lot of funny things happen on this lash-up.
Eve gidin ve kendinizi kırbaç ya da zindandan kurtulduğunuz için şanslı addedin.
Go home and consider yourselves lucky that you've escaped the lash or the dungeon.
Köleyi terbiye kazanması için kırbaçlayın.
Lash the slave to teach him manners.
Ama bir kırbaç bile vurmadan adam yoluna devam etti.
And he hands it over without batting a lash.
Yaşlı bir kadın yüzünden taşı durduramayız.
We don't stop a moving block for an old woman. Lay on the lash!
Benden alacağı miras ancak acı, sefalet ve kamçı olabilirdi.
His heritage from me could only have been misery, poverty and the lash.
Erkeklerin ve kadınların kamçıya vurulacak sığırlar olduğuna inanıyorsan, taş putlar ve altın hayvan heykeller önünde eğiliyorsan... benim oğlum değilsin.
If you believe that men and women are cattle to be driven under the lash, if you can bow before idols of stone and golden images of beasts you are not my son.
Tuğlacıların ayaklarının çamur ve samanı, Firavun'un tuğlaları için karıştırdığı çamur bedenlerin oluşturduğu bir cehennem ve her yerde ustabaşıların kamçısı zayıfların sırtını haşlamaya hazır.
An inferno of mud-soaked bodies, where the treaders'feet churn clay and straw into the mixture for the Pharaoh's bricks. And everywhere the lash of watchful taskmasters ready to sting the backs of the weary.
Ruhu, kendisine bir ustabaşının kamçısı gibi çarpan sıcak rüzgar ve azgın kumlar kadar karışıktı.
His soul in turmoil, like the hot winds and raging sands that lash him with the fury of a taskmaster's whip.
Her kamçının bedelini sana ödeteceğim Dathan!
Where's your whip, Dathan? I'll pay you back every lash you gave me, Dathan!
Sanki ben kırbaçlanıyorum.
I can feel each lash myself.
Sonar dalgaları kaptan.
Sonar lash, Herr Kapitén.
- Oku direğe bağlayın.
- Then lash the arrow to the mast.
Kırbaçlamaktan başka bir şey istemezsin.
You just want to lash out.
"Bıçağımı küreklerden birinin sapına bağlayabilirim."
"I can lash my knife to the butt of one of the oars."
Karım kamçıyla yüzüne vurmuş.
My wife got him across the face with the lash.
Bu durum hiç hoşuma gitmiyor.
I don't like this lash-up.
Bu savaş sırasında, hiçbir zaman iyi olmayacak.
In this lash-up, one time's as bad as the next.
Onları daha da büyük bir öfkeyle kamçılayın.
Lash them on with all you've got.
Tüfeği olmayanlar kasaturalarını ağaç dalına bağlayıp yakın temas halinde kullanacaklar.
Those without rifles will lash their bayonets to birch staffs for use in close combat.
Şu kurbağayı hemen bir çapaya bağlayın ve aşağı salın.
Lash this toad fast to an anchor and drop him over.
İki düzine kırbaç ona daha iyi öğretecek.
Two dozen with the lash will teach him better still.
Üstüne bir ip dolamalıyız.
We've got to get a lash on it.
Gemi sabitlenene kadar varilleri bağlayamayız.
We can't lash the barrels until she steadies.
Norman, Quintal, varili iple bağlayın.
Norman, Quintal, get a lash on that cask.
Sadece Bligh'a ağzının payını vermemize engel oldu.
Except keeping us from giving Bligh a taste of his own lash.
Onların taraftarlığını kazanmak için, kralın kefaret ödediğini görmekten ve kırbaçlanarak gururunu incitmesinden başka yapacak daha büyük bir şey yok.
There's nothing more certain to win them over than the sight of a king doing penance and humbling himself under the lash.
Kendimi kırbaçlattığım gibi, Papa'ya da bildirip af dilemiştim.
As I have submitted myself to the lash, so have I petitioned the Pope.
Lash Petrone.
Lash Petrone.
Şimdi de kırbacın hikmetini öğreneceksin.
Now you shall learn the wisdom of the lash.
Çocuklar, haydi.
Lash them to the tarpaulin.
Kamçısının sapı cırcır böceği kemiğinden. kamcı ince zardan.
Her whip, crack, is a cricket's bone, the lash of film.
Sırtlarına kralın ismini kirpikleriyle yazacağım.
I'll teach them the meaning of the King's name, if I have to write it across their backs with a lash!