Launch translate English
5,713 parallel translation
Füze fırlatmasına 2 dakika ve devam ediyor.
Missile launch in T-minus two minutes and counting.
3, 2, 1, fırlat.
3, 2, 1, launch.
Şiddetli rüzgarlar, iklim değişikliğinin vahşi gücünün açığa çıkması, Marge'ın 5 golcüsüne 3 puanlık uzun menzilli atış yapmasını sağladı.
High winds, unlocked by the savage power of climate change, allowed Marge's five kickers to launch a long-range campaign of three-point annihilation.
Evet. Öğlen yemeğinizde lastik dumanı yutmamaya çalışın.
Yeah, try not to choke on the insane tire smoke from this launch.
Bekleyin. Kalkış kontrolünü devreye alayım.
Let me engage launch control.
Hey Tanner izle şu deparı.
Hey, Tanner, watch this launch.
Şu deparı izle.
Watch this launch.
Böylece, Amerika bir dizi uydu fırlattı.
SO WHAT AMERICA DID IS LAUNCH THE SERIES OF SATELLITES
Her neyse, açılış partimiz bu akşam
Anyway, our launch party's tonight,
Başlat!
Launch!
Piyasaya sürüldükten sonra kârın yarısını size veririz.
After the launch, we'll give you half the profit.
Baban ABD'nin yıldızlararası bir uzay gemisi fırlatabileceğine inanıyordu.
- Your father was convinced that the us could launch an interstellar spacecraft
Gault'un ailesi Fırlatma Günü partisindeki patlamada vefat ettiler.
- Gault's parents were killed in the explosion on launch day.
Yönetimin bir soruşturma başlatacağına eminim. Ama bu soruşturmanın, programı kimin onayladığı değil bilgiyi kimin sızdırdığına yönelik olacağından şüphem yok
I have no doubt that the administration will launch an investigation, not into who approved these programs but into who leaked the information.
Fırlatma geri sayımı başlatıldı.
Launch sequence initiated.
Nükleer ateşleme kodları mı?
Nuclear launch codes?
- Ama boşaltılmış bir santral bu iş için harika bir yer olurdu.
An abandoned plant would be a perfect place to launch a strike like this.
Nükleer silahı başlatmak için anahtara sahipler Şimdi de kilidi arıyorlar.
It's like they have the keys to launch a nuclear warhead... Now they need the lock...
Fırlatmada bir sorun, hesaplarda bir hata, çarpışmalar olabilirdi. Çok fazla bilinmeyen vardı.
A failure at launch, an error in the calculations, collisions, so many unknowns.
-... kendi kampanyasını başlatmak için kullanabilir.
- to launch his own campaign.
Uçak bir uçağı havalandırmak için oldukça güzel bir yer.
It's a pretty good place to launch a small drone.
Uçağı sadece buradan havalandırmamışlar burada yapmışlar.
They didn't just launch it from here, drone was built here.
- Uçağı havalandırmak için harika bir yer.
Perfect place to launch a drone.
Sorun şu ki, salgına neden olan kişiyi bulmak için medikal bir soruşturma yapmak zorundayız.
Problem is finding the person causing the contagion, we have to launch a medical investigation.
Buna, Güneş sistemimizin ötesindeki yıldızlara uzay aracı göndermeyi nihayetinde başarabilmiş bir medeniyet, akıllı bir medeniyet de dahil oldu. Ve görünen o ki, suda yaşayabilen domuzlar da dahil oldu.
including one civilisation, an intelligent civilisation, that's managed, ultimately, to begin to launch spaceships beyond our solar system into the stars, and, it seems, has also produced aquatic pigs!
1977'de gezegenlerin tesadüfi sıralanması, dış gaz devlerinin dördünü kapsayan en azından teoride kapsayan bir uzay aracı gönderme fikrini çıkardı.
In 1977, a chance alignment of the planets meant that it was possible, at least in principle, to launch a spacecraft to all four of the outer gas giants.
Az önce neden bir acil durum fişeği fırlattık?
Uh, why did we just launch an emergency flare?
Holland'a tulumu giydirip çeke çeke balkona götürürsün. Onu fırlatacak kadar güç olması için jet motorlarını açarsın. Sonra da biraz itmen yeterli.
You put Holland in his wingsuit, you drag him out onto the balcony, you fire up the jet engines to give him just enough thrust to launch him, and then all you need is a little push.
Jang'ın sorgulanması için imza kampanyası başlatabiliriz.
We can launch a signature campaign to bring Jang to police interrogation
Kusursuz atlayış.
The perfect launch.
Sürpriz bir saldırı yaparsa yavrulardan birini kolayca yakalayabilir.
It can easily grab a pup, if it can launch a surprise attack.
Sıcakta, hâlâ akşamken, uçacakları yer olan özel hazırlanmış fırlatma rampasına çıkmak için yüzeye yürüyorlar.
On a warm, still evening, they march to the surface, to a specially prepared launch pad from where they will take flight.
Bekârlar saldırılarını başlatmak için yüksek yerlere ulaşmaya çalışıyorlar.
The bachelors try to reach the high ground to launch their attack.
Ta ki erkek kremleri için katıldığım yemekte Susie Jenkins ile tanışana kadar.
Until I met Susie Jenkins At a launch for a new men's moisturizer.
Adam detaycı, kesin ve bir roket kadar da tehlikeliydi.
The guy was thorough, sharp, and as detailed as a rocket launch.
Fırlatma bölmesinde tuhaf bir şey fark ettin mi?
Did you notice anything strange about the launch chamber?
- Herkes bir roket fırlatmak istiyor.
Everybody wants to launch a rocket. Right.
Hava Kuvvetleri fırlatma işi değil.
It's not an Air Force launch.
Kesha bile uydu fırlatabilir isterse.
Kesha could launch a satellite.
Bana göre bu, gökyüzünü silahlarla doldurma konusunda dünyayı ayağa kaldıracak cinsten bir çift taraflı fırlatma aracı.
This one looks like a dual-purpose launch vehicle that will amp up a worldwide rush to fill the skies with weapons.
Bu roketin üzerinde ne var bilmiyoruz.
We don't know what's on this launch.
Fırlatma konusunu biliyordun.
You knew about the launch.
Fırlatmayı erkene aldık.
We're moving up the launch.
- Fırlatmayı iptal etmeyecekler mi? - Sağ ol.
- They're not gonna cancel the launch?
Ekvotaryal fırlatma sahamızda güzel bir gün. Hawaii'nin 215 km açıklarında uluslararası sulardayız.
It's a beautiful day for flight here at our equatorial launch site 134 miles south of Hawaii in international waters.
Fırlatma aracı en düz yoldan eşzamanlı yörüngesine girmeye hazır.
The launch vehicle is ready for its most direct route to geosynchronous orbit.
Ön sevişmeyi bırakın da fırlatmaya odaklanın.
Enough of this make-out session. Focus on the launch.
Siz gidin fırlatmayı gerçekleştirin. Ben hack olayını hallederim.
Go ahead and launch, and I'll grab the hack.
Fırlatma hazır.
Clear for launch.
Uzaktan fırlatma başladı.
Remote launch initiated.
Sana atacağımız ağ içinde.. Ağ atma tüfeği ile. Ağ atma tüfeği ile.
Which we'll launch at you.