Lazımdı translate English
4,326 parallel translation
Dönmüş olması lazımdı.
He was supposed to be.
- İki hafta geciktin, ilanını çoktan kaldırmam lazımdı.
Two weeks late... I should've pulled your ad already.
Onu görmen lazımdı Julia.
You should have just seen him, Julia.
Kabul ediyorum ki biraz daha özenmek lazımdı ama bu benim ilk örgü denememdi.
And I'll admit it might need work, but it was my first attempt at knitting.
Onu seçmemem lazımdı...
I should've not called out Ju-hee.
O zaman mutlu olmam lazımdı.
Then I am supposed to be happy.
İspanya'da olman lazımdı.
You're supposed to be in Spain.
Ölü olmam lazımdı.
I'm supposed to be dead.
Ne lazımdı?
What do you need?
Ne bir de seyirci mi lazımdı? Beyaz tahtamı mahvettin.
What, you need an audience?
Hanımlara bir şey mi lazımdı?
You ladies need something?
Pembe olan her şeyin uzaklaşması lazımdı.
Anything pink had to go.
Simli her şeyden kurtulmam lazımdı.
Anything with glitter on it had to go.
Trole, periye, çizgi film karakterine benzeyen, üzerinde kalp olan her şeyden kurtulmam lazımdı.
Anything that resembled a Troll or a fairy or a cartoon animal or had a heart on it, it had to go.
Dünya'ya yetişkin olduğumu, anneme artık çocuk olmadığımı göstermenin başka bir yolunu bulmam lazımdı. Babam mı o?
I needed to find another way to show the world I was an adult, to show my mum I wasn't a kid any more.'
Onu bulmam lazımdı.
It was time to go and get him.'
Evet, şey, benim de kendimi kaybetmemem lazımdı.
Yeah, well, I shouldn't have lost my temper.
Nasıl cevap vermen lazımdı?
How were you supposed to answer?
Onu korumam lazımdı.
I was supposed to protect her.
Bunu yapmaman lazımdı.
You shouldn't have done that.
Geçen hafta deneme yemeği için geldiğimde beni görmeniz lazımdı.
I mean, you should have seen me when I was here last week for the test dinner. I just couldn't stop... That's right.
Burada da zaten bize bu lazımdı, daha çok havai fişek!
That's what we need around here, more fireworks!
Güzel, ne lazımdı söyle bakalım.
Good, what you need, man?
Var ya herifin suratını görmen lazımdı.
I'm telling you... You should've seen his face. Heh.
Hastalığından bahsediyorsan, "rahatsızlığı ne" demen lazımdı.
Well, if you were referring to her illness your question should have been, "What ails her?"
Bizim gibi birini bulmam lazımdı.
I had to find someone like us.
Şişedeki iksiri içmen lazımdı.
You were supposed to drink the stuff in the bottle.
O zaman kendine bir yazıcı bulman lazımdı.
Go find a pencil-pusher.
- Şom ağzını ille de açman lazımdı!
You just had to say something!
Değiş tokuş yapmamız lazımdı ama kimse yapmadı.
We're supposed to trade off, but nobody does.
Yapmam lazımdı, bekleyemedim.
I had to, I couldn't wait.
Yapmam gerekenleri söyleyecek bir kız lazımdı.
I just needed a girl to tell me what to do.
Hayır, hayır. En başta sahaya inmemen lazımdı.
No, no, you shouldn't have gotten a field op in the first place.
Eski bir zarf fabrikası olması lazımdı.
Used to be an old envelope factory.
Kaset oynatıcı lazımdı. - Baksana.
Here check it out.
- Daniel, senin burada olmaman lazımdı. Bu adam kim?
Who's that man?
Ne lazımdı?
So what do you need?
Hem bugün gelmeleri lazımdı.
They had to come today.
Bu gece hazırlamam lazımdı.
I need to pack tonight.
Evet, bir şey mi lazımdı çünkü henüz bitirmedim.
Because I haven't finished yet. I did. I've been trying to find Louis.
Kimliğimi korumam lazımdı.
I-I had to protect my cover.
Aslında ölmesi gerekiyorsa onu bırakman lazımdı.
Actually, if she's to die, she pretty much has to.
- Yeni resepsiyonist işi nasıl gidiyor görmem lazımdı.
You know, I had to see how the new receptionist gig is going. Very good.
- Gelmeden önce aramam lazımdı.
Come on in. I probably should have called. Oh, that's okay.
Paris'te olman lazımdı. Henry?
You're supposed to be in Paris.
Eve yarın gelmen lazımdı.
You were supposed to come home tomorrow.
Doğrudan sana vermem lazımdı.
I should've just kept going right to you.
Ama senin gibi subayları bilirim sadece bilgi lazımdır, kayıt gerekmez.
But I know officers like you only need information, not fir.
Yer lazımdı ama beynini sakladım. Önemli olan o zaten.
I needed the space, but I was preserving his brain, which is really all that matters.
Ona sadece zaman lazımdı.
She just needed time.
Bilmem lazımdı!
I should have known!