Left translate English
150,126 parallel translation
Bu bebek bu dünyada bana kalan tek aile ve ben herşeyin yolunda gittiğine emin olmak istiyorum.
This baby is the only family I have left in the world and I just want to make sure that everything is OK.
William Hill, seni sevdim, sense ayrıldın.
William Hill, I loved you and you left.
Birisi bebeği itfaiyenin önüne bırakıp gitmiş.
Someone left a newborn at my fire station.
Birisi ön kapıya bırakıp gitmiş.
Someone just left him. Right at the door.
İtfaiyenin önüne bırakılmıştı.
He was left at the doorstep of the fire house.
Aynı gün, Peder Williams'dan bir mucize istemiştim, bildiğin, kapının önüne bırakılmıştı öylece.
The same day I asked Father Williams for a miracle, he was literally left at our doorstep.
Sıradan bir çocuk korkunç bir kişi tarafından itfaiyenin önüne bırakılan...
That is just some child who was left by a terrible person at your fire station.
Yeni doğmuş bir bebeği, birisi itfaiyenin önüne bırakıp gitti.
Someone left a newborn at my fire station.
Kendini açıkta bıraktın.
You left yourself wide open.
Nerde bıraktıysak sonunda oradan devam edebiliriz.
It's... finally pick up where we left off.
Nerede bıraktıysak.
Where we left off.
Nerde bıraktığımızı hatırlıyor musun?
Have you just forgotten where we left off?
Nerede bıraktığımız mı?
Where we left off?
Kevin, beni aldatıp evliliğimizi mahvettiğin yerde kalmıştık.
Kevin, where we left off was you cheating on me and ruining our marriage.
Gittin sanmıştım.
I thought you'd left.
Ne kadar böyle güzel bir günüm kaldı, bilmiyorum.
I don't know how many of those I got left.
Ordaki, sol yan ayna.
You good in that mirror over on the left?
Ya kendimi tekrardan iyi bir aktör yapcağım ya da... kariyerimden geriye kalan ne varsa, onu mahvetmeden önceki bir kaç saatimi güzel geçirmeye çalşıyorum.
You know, I just, you know, got a couple hours before I either... remake myself as a serious actor, you know, or destroy what's left of my career.
Hey, mekandan buraya sadece üç kelime laf ettin.
Hey, you've said three whole words since we left the show.
Sesli mesajlarım Brandon Novak'a ulaşıyor mu diye aramıştım. Çünkü oldukça fazla mesaj bıraktım, ve...
I was calling to see if Brandon Novak was getting my voicemails, because I've left quite a few of'em, and he...
Görünüşe göre büyükbabanız size bazı şeyler yazmış.
So, it seems your grandpa left you some instructions.
William ve ben, siz ayrılmadan önce vedalaşmıştık... ama
Uh, William and I had our good-byes privately, before you left... but
Sana tüm yolu bıraktı...
He left you all with a way...
Babamın çok da fazla bir vakti kalmadı.
My father doesn't have a lot of time left.
- Sadece ilerden sol yap.
- Just make a left right up here.
Ne kadarın var?
How much you got left?
- Philly ayrıldı.
Philly left.
Nasıl?
Well, how... take a left.
Sadece küçük kaldı.
All we got left are smalls.
Margaret boşluğu, peynir boşluğu Summer'in kalbimde bıraktığı boşluk.
I have the Margaret hole, the cheese hole, and the hole that Summer has left in my heart.
Polk Avenue İstasyonu'ndan çıktığında yaptığı tüm görüşmeler, iletişim listesindeki aile üyeleriyle.
All the calls from when she left Polk Avenue Station are from family members in her contact list.
Bir adam öldü ve cinayet soruşturmasında ve şüpheli GPS izlemesini önlemek.... için şüphelinin kasıtlı olarak telefonunu evde bıraktığını varsayalım.
Suppose a man was found dead and a suspect in the murder inquiry deliberately left their phone at home to avoid GPS tracking.
Sana söyledim, telefonumu evde bıraktım ve arayamadım.
I told you, I left my phone at home and I couldn't call.
O gece çocuklarınız eşinizin telefonuna bir pizza paket... servisi sipariş etme izni isteyen bir sesli mesaj bıraktılar.
That night your kids left a voicemail on your wife's phone asking permission to order a takeaway.
Telefonunu evde bıraktığını fark ettiğimde sen gitmiştin.
You'd just gone when I realised you'd left your phone at home.
Farmer ceketi imha etmeyi başardı, tutuklandığı sıradaki elbiselerinde....
It appears Farmer managed to dispose of the jacket, but fibres were still left on the clothes he was wearing
Bu zaman boyunca telefonunu orada mı bıraktı?
He left it there the whole time?
Ayrıca sol elinde kısmen... kızartma yağı yanığı izleri var.
Also a partial thickness burn on the left hand with traces of cooking oil.
Telefonunu evde bırakıp çalışmaya çıktığını söylediğin... geceki konuşmalar.
On the night you told me you were working and you left your phone at home.
Batıran birisi varsa o da sensin ve temizlemesini bana bıraktın!
You're the one who's started and I'm left with the mess to clear up!
Ofis müdürü, bize Mr Huntley'in ofisi, Müfettiş Arnott geldiği zaman yaklaşık 15 dakika terk ettiğini söylüyor.
The office manager told us Mr Huntley left the office for approximately 15 minutes around the time DS Arnott sustained his
Ama siz telefonunuzu evinizde bıraktınız.
However, you conveniently left yours at home.
Ancak çalışacağını söylediğin halde telefonunu evde bıraktın.
But you left your phone at home when you said that you were going to work.
Timothy Ifield'in katili, suç mahallinde tek bir DNA dizisi ya da tek bir parmak izi bırakmadı.
Timothy Ifield's killer left not a single strand of DNA or a single fingerprint at the crime scene.
Nick Huntley onu aramaya.... geldi ve birkaç dakika önce ayrıldı.
Nick Huntley came looking for her and left separately just a few minutes ago.
Sen gittikten sonra ara sıra anneme seni sorardım.
You know, after you left, now and then, I'd ask Mom about you.
"O gitti."
"He left."
Onları öylece ışıkları içinde bırakıp gitti.
She just left'em there, sitting in their light.
Mark'tan geriye sadece o ve Holly kaldı bana.
She's all I have left of Mark, she and Holly.
- Onu bıraktın!
- You left him!
- Sanırım fularımı unutmuşum.
We met yesterday, remember? I think I left my scarf.