Lifeboat translate English
324 parallel translation
Geriye sadece bizim filikamız kaldı. Kardeşim, ben ve iki tayfa.
Our lifeboat was the only one saved... my brother and I and two sailors.
Alabora olmuş cankurtaran sandalında 3 gün.
Three days on an upturned lifeboat.
Şu taraftaki cankurtaran filikasına.
Over that side to the lifeboat.
Barın tepesindeki filikada da Merry Widow kıyafeti giyen çok güzel, sarışın bir bayan oturuyordu.
And on top of the bar, sitting in a lifeboat... was the most beautiful blonde... wearing a Merry Widow costume.
Eşyalarımı filikaya taşımama yardım etmişti.
He helped me into the lifeboat with my things.
Sonra bir bomba filikayı vurdu ve hepsi denize atladı.
Then a shell hit the lifeboat. They all jumped overboard.
Filikaya bindiğimde bir tek sen vardın ve bir yere gideceğini bilirmiş gibi giyinmiştin.
How come when I climbed into this lifeboat you were the only one in it, all dressed up like you knew you were going someplace?
Bir filikaya gidiyordum.
I was going into a lifeboat.
Bir filikada 80 gün açık denizde kalmış insanlar hakkında bir haber var gazetede.
There's a piece in here about some people who were adrift in a lifeboat for 80 days.
Adam idare etmesini bilir herhalde.
Of course he knows how to handle men. Not in a lifeboat.
Kaptanımız olabilirsin ama diktatör değilsin.
You may be skipper of this lifeboat, but you're not dictator!
Biz 6 numaralı filikaya yerleştirildik.
We're assigned to number six lifeboat.
Sizin sandalı yüklüyorlar.
They're loading your lifeboat.
6 numaralı filikadaki tüm kadınlar ve çocuklar, lütfen can yeleklerinizi bağlayın.
All women and children for lifeboat number six, fasten your lifebelts, please.
- Bayan Straus, bu son filika. - Lütfen, bayım.
- Mrs Straus, this is the last lifeboat.
- Cankurtaran sandalında yazıyor.
It's written on the lifeboat. Oh, yes.
Lütfen güvertede kalın, sizlere cankurtaran botu sağlanacaktır.
Please proceed to the boat deck, where you will be allocated to your lifeboat.
Gemiyi durdurmal zorunda kalacaklar, kurtarma botlarını indirip, geriye kürek çekecekler ve sonra gemiye dönecekler.
They'd have to stop the ship, lower a lifeboat, row back and then return to the ship.
Sandal mı, köpek balıkları mı?
the lifeboat or the sharks.
Boğaza ne ile döneceksin yüzerek mi yoksa cankurtaran botu ile mi?
Swim back to the Straits or use a lifeboat?
- Ve rehinemiz kayıp.
The lifeboat is gone.
- Neden filikada değilsiniz?
Wait! - Why aren't you in the lifeboat?
Benim onlar için yazacağım reçete sızdıran bir cankurtaran botuyla gemiden atmak olur.
My prescription for them is to throw them overboard in a leaky lifeboat.
- Kurtarma botu bile olamaz.
Not large enough even for a lifeboat.
Cankurtaran botuna doğru koşsan iyi edersin.
You'd better run along to your lifeboat.
Patladığında cankurtaran sandalıyla çoktan uzaklaşmış olacağız.
By the time it goes off, we'll be long gone away in a lifeboat.
- Cankurtaran sandallarına.
- Man the lifeboat.
Teknenin güvertesi.
The deck- - the deck of the lifeboat.
Burası cankurtaran değil.
This isn't a lifeboat, dear.
Bu Newhaven Cankurtaranı.
This is the newhaven lifeboat.
Bu cankurtaran değil.
This isn't a lifeboat at all.
Bu cankurtaran değil.
It's not a lifeboat, frank.
Bayanın evi.
It's not a lifeboat ;
Cankurtaran sandallarına gitmeliyiz.
Must go to the lifeboat stations.
Lütfen sandallara gidin.
Please go to the lifeboat stations.
1749'da, aynı yerde boş bir kayık bulunur.
In 1749, a water-logged lifeboat was found in the same area.
- Cankurtaranı hazırlıyorum.
- I'm swinging the lifeboat out.
Bu bir asansör, filika değil.
This is an elevator, not a lifeboat.
- Hayır, cankurtaran sandalına!
No, on that lifeboat!
Gemi hayatta kalanları cankurtaran botuyla kurtardı.
A ship rescued the survivors in the lifeboat
Cankurtaran sandalının ismi "kuzey yıldızı"
The lifeboat was the "North Star"
- Bu adamı cankurtaran botumda görmek istiyorum.
- I want that man in my lifeboat.
Şimdi, filikaların hazırlıklarını ve talimatlarını planlayın.
Now, I want lifeboats ready and a lifeboat drill scheduled.
Cankurtaranın uçuş raporu, hikayenizin bir kısmını doğruluyor. Bilinmeyen nedenlerle, Nostromo'nun, LV-426 adlı o sıralar keşfedilmemiş gezegene doğru yola çıkması gibi.
The lifeboat's flight recorder corroborates some of your account, in that, for reasons unknown, the Nostromo set down on LV-426, an unsurveyed planet at that time.
Cankurtaranı dakika dakika inceleyen analiz ekibi o yaratığa ait hiç bir delil bulamadı.
The analysis team, which examined the lifeboat minutely, found no evidence of this creature.
- Gemiyi terk edin, herkes cankurtaran sandalına.
- Abandon ship, all into the lifeboat.
- Ne sandalı, onu sattık.
What lifeboat, I sold the lifeboat.
Az önce filikayı indirdim.
I've just launched a lifeboat.
Aynı filikadayız Sharon.
We're all in the same lifeboat, Sharon.
Ne kadar zamandır filikada olduğumuzu kastettim.
I meant how long have we been in the lifeboat?
Sonra çizgi filmler vardı sonra cankurtaran teknesinden birileri bir kadının evine geldi, kadın tekneden kek almaya gitti ve sonra bir deniz subayı denize atladı.
And then there were some cartoons and... And then some lifeboat men came into a woman's sitting room And, uh, after a bit