English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ L ] / Linger

Linger translate English

414 parallel translation
Bu mahkeme salonunda yıllarca oyalanmanın pis kokusu mu duyulacak?
is there to be a stench in this courtroom that will linger for centuries?
Fazla uzatmayalım, Elliot.
Let's not linger over it, Elliot.
Oyalanmayın.
Don't linger.
Ona anlatalım mı yoksa oyalanıp dursun mu?
Shall we tell him or let him linger?
... güneş ışınları parlayarak bizden oyalanmamızı istiyor.
"... though the sun shines brightly asking us to linger...
Onlar boşlukta kalmış sallanıyorlar hâlâ.
They still linger in the air
Ama savcı arabanın kurcalandığına dair bir tane bile kesin delil sunamamışken biz neden detaylar üzerinde oyalanıyoruz ki?
But why linger on details when the D.A. has not presented one bit of conclusive evidence that the car ever was tampered with.
Ve orada dinlenmek...
And to linger there...
Bu Cape Verde bölgesinde oyalanmak istemiyorum.
I do not wish to linger on this Cape Verde ground.
Eğer aşağıda ise, orada çok vakit öldüremez.
If he is down there, I don't think he'll have time to linger.
Senin yerinde olsam Agry kasabasında kalmazdım.
I wouldn't linger in Agry Town if I was you.
Ait olduğum yere dönene kadar hiçbir yerde kalmam.
I don't linger no place until I get back where I belong.
Haydi, oyalanmayalım, Vanessa.
Now, let's not linger, Vanessa.
Bir konuyu tartışmak için asla beklemeyeceks.
You must never linger to discuss a case.
Tarih kırılgan bir şey ve bu devirde uzun ömürlü olmuyor.
Victory is a fragile thing and history does not linger long in our century.
Burada daha fazla oyalanırsak kesin tutuklanacağız.
If we linger here much longer, we shall certainly be apprehended,
Diyecektim ki, umarım gitmeme birşey demezsin.
I was going to say, I sincerely hope that you don't mind if I don't linger.
Bu kötülük ininde bir saniye bile kalamam.
I'll not linger in this den of iniquity one moment longer.
Fransızlar saatlerce burada takılmayı severler.
The French love to linger here for hours.
Orada yatıp can çekişeceğim.
I'll just lie there and linger.
Bugünlerde yapabileceğin en pahalı şeylerden biri yavaş yavaş can çekişmek.
One of the most expensive things is to linger.
Ama bazılarına hala dünyadaymış... Dünyanın karanlık ve uğursuz köşelerinde gezerlermiş.
But some say they still linger, prowling the dark corners and unblessed places of the earth.
Son derece aktif bir aşındırıcı.
An extremely active corrosive. Traces may linger.
Bugüne kadar hiçbir kimse,... ölüm krallığının hepimizin bildiği yaşam krallığı gibi olup olmadığını söyleyemedi.
No one's ever been able to tell us what the realm of the dead is like, whereas we all know how we like to linger in the land of the living.
Ne kadar dayanacağını bilmemiz mümkün değil.
There's no way of knowing how long she'll linger.
Ama burada, çanların cennetten indiği... ve yankılarının ayrılmadığı bu köşede ya da kırın sessizliğiyle karşılaştıkları çayırlarda,... benim seslerim onlarda.
But here, in this corner where the bells come down from heaven and the echoes linger or in the fields where they come across the quiet of the countryside my voices are in them.
'Ama çabucak geçmek zorundasın bu yüzden duramazsın'barışın hüküm sürdüğü yerde'.
But you must move through it quickly, since you are not allowed to linger where peace reigns.
Günün sonunda evindeki odasında olacaktır. ruhunu mevcut olmadığı durumlarda, faydalı bir nayadereus aile olarak çırpınan gardian, Ben söylemeye çesaret ediyorum bizi acı ve mutsuzluk içinde terk etti...
There will be no... time of day, or room in that same house, where her soul will not be present with its sweet linger as a beneficial domestic genie.
Yıllardır ayrı yaşıyorduk. Birlikte karar verdik. Yine de insanın vicdanı rahatsız oluyor.
We've been living apart for ages and we're in agreement, but feelings of guilt linger on.
Hatta bazen aradan uzun zaman geçmiş olsa da... Eğer çok güçlüyseler. Düşünceleri, odanın içinde asılı kalırlar tıpkı örümcek ağları gibi.
Some I can even sense a long time afterwards, being so strong, that they linger about the room like cobwebs.
# Ama gitmeye gönülsüz, oyalanıp dururlar...
* But loath to part they linger there
Anılar asla silinmiyor hayatın acıları nehirler gibi akıyor
Memories linger on Life's sorrow flows like a stream
Bu adamın bu kadar dayanacağını hiç sanmazdım.
Well, I never thought this boy would linger for- -
Boş konuşmalarla oyalanmamalısınız.
You must not linger in idle conversation.
Oyalanmayın! Devam edin.
( in German ) Don't linger!
Neden ayrılmıyorsun burdan?
Why do you linger here?
Oyalanmayın.
Keep it moving. Don't linger.
Sürekli bir rüya içinde can çekişiyorlar. Bu bir türlü uyanamadıkları bir kabus.
They linger in a perpetual dream state... a nightmare from which they cannot awake.
Ama demirleyecek yer bulamadığımızdan fazla oyalanamadık.
But we did not linger for we could find no anchorage.
Üzüntüyü yendim derken, ardından çıkıp gelme. Rüzgarlı gecenin gündüzünde yağmur olup yağma,
Give not a windy night a rainy morrow... to linger out a purposed overthrow.
Sadece ikimiz başımızı alır gideriz...
And you and I might linger
Sen kal.
Linger.
Finansal sıkıntıların var. Ama uzun sürmeyecek.
Financial debts linger, but not for long.
- Çok uzun zamandır bu anı bekliyorum. Daha fazla oyalamak iyi olurdu.
Having waited so long, it could prove wonderfully good to linger on it.
Eminim çıkmak bilmeyip birikimlerimizi tüketecek.
I just know he's gonna linger on and eat away at our savings.
Sabahları geç kalkmayı seviyor.
He likes to linger in the morning.
Link ayrılamıyorum, vay!
Link, linger, whew!
Kaldırımlarda oyalan neon ışıklarının güzelliği ile
Linger on the sidewalk where the neon lights are pretty
İşte banyo. İçeride fazla oyalanmayın.
And here is the bath, but don't linger in it too long.
Eckert'ın yönteminin dehası Hedda'ya bu sosyal etkinlikler için yeni bir elbise götürmek ve yukarıda çalışma odasında giyinmesine yardım etmekti. Bu şekilde parti başladığında orada kalıp bir kadeh Porto şarabı içmesine izin veriliyordu.
The simple genius of Eckert's method was to bring Hedda a new gown for each of these social occasions and help her get dressed in the study, where he was allowed to linger for a glass of port when the party began.
Bazen, kurban saldırıyı atlatmış olsa bile, geçmişte kalan olayın arta kalan etkileri olabiliyor.
Sometimes, even when a victim has dealt with his assault, there are residual effects of the event that linger.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]