Lining translate English
1,554 parallel translation
- Pekala, astarı farklı gibi görünüyor.
- Well, the lining's different.
Gergindim, çünkü devetüyü paltomun astarına dikilmiş, çoğu John Magee hastanesinde çekilmiş vahşet görüntülerinin yer aldığı 8 makara 16 mm'lik film vardı.
Nervous, because sewed into the lining of my camel's hair greatcoat were eight reels of 16 mm movie film of atrocity cases, most of which were taken at the university hospital by John Magee.
Rahim yolu çok iyi.
Oh, your uterine lining is beautiful.
Enerji Yasa Tasarısı için toplanan vergileri zulasına dizerken mutluluktan uçuyordu.
He's happy to play along when he was lining his pockets with taxpayer money funneled through EcoField.
Kanın beyin zarına zarar vermesi nöbetleri kötüleştirmiş olabilir.
Blood would irritate the lining, might cause the seizures to get worse.
Sanki aleyhimde sıraya girmişler.
It's like they're just lining up against me.
Her bulutun kenarında beyazlık vardır.
Every cloud has a silver lining.
Beyin zedelenmemiş.
The skull lining is intact.
McGee gömleğini gösterirken, etiketini görmüştüm.
McGee flashed the label when he showed us his lining.
9'dan önce bilet sırasına geçecekler.
They'll be lining up before 9 : 00 to buy tickets.
Evet, koridordakiler.
Yeah, the ones lining the walkway.
İşler Liz Lemon için ilk defa yolunda gidiyor!
! For the first time ever, things are lining up for old Liz Lemon.
Eski Liz Lemon için işler çok iyi gidiyordu.
Things were really lining up for old Liz Lemon.
Galiba işler eski Liz Lemon için tekrar yoluna giriyor.
It seems that things are lining up once again for old Liz Lemon.
Burke ceplerini dolduran tek kişi değil.
Burke isn't the only one on the hill lining his pockets.
Astar bunun üzerinde güzel durmamış...
The lining's not too good on this one...
Bir de bu vardı.
Well, there's the silver lining.
Burada parlak ışığı görmek zor ama bugün elde ettiğiniz kazanımları düşünün. Kendiniz, hayatınız ve... eski karınız konusunda.
I know it's hard to see the silver lining here, but think of the discoveries you made today about yourself and your life and--and your ex-wife.
Plastik ambalajlar, çöplükte beslenen kuşların boğulmasına sebep oluyor.
Well, the plastic lining chokes the birds that feed at the landfills. Oh, uh...
Bu işin bir de iyi tarafı var.
Hey, there's a silver lining to this too, you know?
Eğer ona yeni bir elbise alamıyorsak içi mavi saten astarlı olan tabutlardan alalım.
If we can't get him a new suit. Get him one of them boxes with the blue satin lining inside.
Bunu bilmediğimi mi sanıyorsun? Pek çok mantıklı insan onu takip ediyor.
A lot of reasonable people are lining up behind him.
Midende matkap çalışıyor gibi yapar.
It'll turn the lining right off your stomach.
Kızlar sağIı sollu diziliyorlardır.
Girls gotta be lining up left and right.
Başka bağışçı göremiyorum.
Look, I don't see anyone else lining up.
Beş dakikamızı dışarıda sıraya girmek beş dakikamızı sınıfa girmek, beş dakikamızı da yerleşmek için harcıyoruz.
We waste 5 minutes lining outside, 5 coming up, 5 setting down :
- Kuyruk oluşturmuşlar.
- They're lining up!
Senin en iyi arkadaşların sana tam olarak yardım edecek durumda değiller.
Your power player friends are not exactly lining up to help you.
Hayvanlar yiyecek için çoktan kuyruk olmuştur bile.
The animals are already lining up for their food.
Neyse ki, her kötülüğün içinde bir iyilik vardı, Larue mantar dahisiydi.
Luckily, this particular sinner had a silver lining - - for all her wickedness, Larue was a fungal genius.
Size çocukluğunuzdan beri para ödüyorum.
I've been lining your pockets since you were a kid!
Çantanın astarında bir sökük var.
There's a rip in the lining of the bag.
Tetikte, yapışkan bir kalıntı var ve kovanın içinde, yabancı bir cismin parçaları var.
there is a sticky residue lining the trigger and I see fragments of a foreign object inside the barrel.
Bütün mahalle hoş geldin demek için evinin kapısında kuyruk olacak.
Whole neighborhood gonna be lining up, welcoming you back.
Ceketin astarında 17 küçük patlayıcı madde.
17 small explosive charges in the lining of his coat.
Onu hep boğazında tut.
Keep it in the lining of the throat.
Daha meteor taşıyla kaplı hücrenin % 20 gücünü gördün.
You just experienced a 20 % increase in charge From the meteor rock lining your cell.
- Gümüşleri satar, huh?
- Silver lining, huh?
Bez kaputun içini tozla döşerken.. Holmström Patriği töreni için, ölümcül zehirli hale geliyor.
I see you taking great care to put on protective gloves while lining the inside of the hood with the powder for Holmstrom's Patriarch ceremony, making it deadly venomous.
Yaptığımız işleri görebilmek için sıraya girecekler.
They'll be lining up for the privilege of seeing our work.
Onları tutuklanmaları için sıraya dizmiş olurduk.
Would have had'em lining up for arrest.
Sanki müşterilerin kapıda kuyruk oldular da.
With the clients lining up outside your office?
Dışarıda sıra olan müşteriler var mı?
Any shoppers lining up out there?
# Bugün umut ışığı #
Today's a silver lining
Astarını çıkartmayı düşünmüş olmayı dilerdim.
I wish I could take the lining out of it, though.
Kalp atışları durdu, acil müdahale ekibini çağırın.
They're flat-lining, call the crash team.
Mide yüzeyinde siyanür kristalleri var.
Cyanide crystals in the stomach lining.
Kosta Rika'daki üçüncü günümde zip-line yaptım.
I went zip lining my third day in Costa Rica.
Bütün şu lezyonları görüyor musun?
See all those lesions in the lining?
Yemek borusunda doku yırtılması meydana gelmiş.
There's tearing of the tissue lining the oesophagus.
Biri karanlık diğeri aydınlık, ve aralarında da gümüş bir astar.
And a silver lining in between.