Lint translate English
246 parallel translation
- Sargılar için de pamuk. - Hemen bulayım.
And lint for bandages.
- İçine 10 cm'lik bir filtre daha koyduk.
- We put a 6-inch lint filter in too.
Örneğin radyoaktif tüy.
For instance, radioactive lint.
Balint'e yaklaşma!
Don't approach Ba lint!
Pamuğu çıkardı.
She's taking out the lint.
Göbek deliğinde tüy var.
You got some lint in your bellybutton.
Adam elbezini bile İngiltere'de yaptırıyor.
He has his lint made in England.
Gel de dene, seni pamuk gibi uçurayım.
Just come try and I'll blow you away like lint.
Tanıdığım en zeki, en duygusal adamı bir deniz filinin ahlakına ve bir sargı bezinin zekasına sahip bir adam için terk edecektim.
I was about to abandon the most brilliant, sensitive man I ever met for one with the morals of a rutting sea-elephant... and the intelligence of lint.
Jack Lint sana bir ders olsun.
Jack Lint is a lesson to you.
Bay Lint, sonraki müşteri teslim edildi.
Mr. Lint, the next customer has been delivered.
Yakamoto gibi adamlar, bir tiftikliyle anlaşma yapmaz.
See, men like Yakamoto don't make deals with the lint man, here.
Ron, cebimde beş kuruş para yok.
Ron, I don't even have a ball of lint and a lead slug to rub together.
Kumaş tiftiği tekerini icat ettiler.
They invented a lint roller.
Şimdi dünyanın her yerine satıyorlar. İyi ve kârlı bir işleri var.
Now they ship lint rollers all over the world... and have a very profitable, nice business operating.
Pamuk alıcıları mı diyorsun?
Lint rollers?
Bizi bu buhrandan pamuk alıcıları mı kurtaracak?
Lint rollers will pull us out of this depression?
20. yüzyılın sonlarına yaklaşırken zenginler daha zenginleşmiş, yoksullar daha yoksullaşmıştı. Ayrıca dünyanın her yerindeki gömleklerde, memleketimin pamuk alıcıları sayesinde daha az pamuklanma oluyordu.
As we neared the end of the 20th century... the rich were richer, the poor poorer... and people everywhere had a lot less lint... thanks to the lint rollers made in my hometown.
Stresin nasıl, tiftik beyinli?
How's your stress, lint-for-brains?
Baksana sırtında bir ip parçası var.
Hey, listen you got a piece of lint on your back.
Suçluluk düşüncesi pamuk ipliği gibi olan cinsel bir yıkım aracı.
A sexual juggernaut whose idea of guilt is something like lint.
İşe yaramazsın!
You're lint!
Çorap babacığım, bugün az kalsın lif filtresine sıkışıyordu.
Sock Daddy almost got stuck in the lint filter today.
Ben bir paçavra parçasıyım!
I'm navel lint!
Sakız paketlerinizi, ayakkabı bağcıklarınızı, tüy yumaklarınızı istiyorum.
I want gum wrappers, loose string, those little balls of lint.
Hatta fikrin kırıntısı bile gemiyor.
I've got what bubkis keeps for lint in the bottom of his pocket.
Harika değil mi Marge, ha?
So, Marge, pretty sweet, eh? Oh, I forgot to clean the lint basket in the dryer.
Her yerin didik didik incelenmesini istiyorum.
I want every piece of lint analyzed.
Üstün tüylenmesin?
Don't get lint on your outfit.
Üstümün tüylenmesinden nefret ederim.
No, I hate lint. Lint ain't no good for me.
3 peni ve biraz keten ipliği.
Three pennies and a ball of lint, kid.
Dışarıdaki uğraştığım insanlar küçük bir pamuk tifliğini umursamazlar.
The people I deal with out there won't mind a little lint.
Evet, sen de etiyle, saçıyla ve göbeğiyle bir insansın!
Yeah, you're human, with the flesh and the hair and the navel lint.
Bu çamaşır temiz miydi?
Is this lint fresh?
Bana senin çamaşırını getirdi.
He brought back some of your lint.
Çamaşırımı mı?
My lint?
Yumuşacık, sıcak çamaşır.
Fresh.. .. hot lint.
O yumuşacık, sıcak çamaşırla ne yaptın?
And what did you do with that fresh, hot lint?
Pantolon giymiyorum.
I was wondering why the lint brush wasn't working.
Wilton Smith, dört çocuk babası, 27 yıldır pek çok elbisenin pamuklarını temizleyerek çalışıyor.
Wilton Smith, father of four, worked for 27 years... cleaning lint from various garments.
Tam omuzunun üstünde pamukçuk var.
You got some lint right on your shoulder.
Sana özel tüy fırçan olabilirim.
Hey, I could be your own personal lint roller.
İplik kalmış.
Chamois lint.
Bu boku çekeren yakalarsam, seni adam akıllı döveceğim.
I catch you so much as snorting fucking lint, I'm gonna beat the shit out of you.
Ve yanmasının sebebi, kimsenin süzgecini temizlemeyi akıl edememiş olması.
It caught fire'cause nobody cleans out the lint trap.
Hoşuna gidebilir. Bayan McVane'den izin alabilirim.
We wouldn't want the hall monitors to catch you with lint on your jacket.
Diş fırçanı almak için uğradın ve şimdi yine mi gidiyorsun?
You just stopped by for your lint brush and now you're ready to go?
Üzgünüm. İplik parçasıymış.
I'm sorry, it was just a piece of lint.
Çeyreklik, on sent.
Quarter, dime. Lint?
Hatta kasık kılıyım.
I'm butt lint.
Yavru yapma ihitiyacıyla kör olmuş erkek sürünün diğer üyesine bir parça tiftik gösteriyor.
Blinded by his need to procreate... the male shows some lint to the other member of the pack.