Looked translate English
34,357 parallel translation
Sana nasıl baktığını gördüm.
Well, I saw the way he looked at you.
Pencereden baktım ve onu gördüm.
I looked out of the window, and I saw him.
Buraya geldi. 13 yaşında gibi duruyordu.
She came out. She looked 13.
- Ve öyle gözüktüğümü bilmiyordum.
- [chuckles] - And I didn't realize I looked like that.
Hasta olmaktan yoruldum.
I looked it up. I'm just sick of being sick.
- Biliyorum, ben de aradım.
I know. I looked.
- Hem de epey aradım.
- I looked hard.
Ben de seni aradım.
And I looked for you.
Tabloma bakıp şöyle dedi...
And she looked at my chart and said,
Dönüp geri zekâlı oğluma baktım.
And I turned and I looked at my fucking idiot son.
Çok üzgün görünüyordu.
He looked very upset.
Ona baktım ve şöyle dedim, " Pekala evlat. Her şey sırayla.
And I looked at him, I said, " Oh, all right, son... first things first.
Kimse insan eti keserek kameralara bakıp "Hiçbir şey adına!" dememiştir.
No one has ever cut into human flesh, and looked on camera and gone, "In the name of nothing!"
Nihayet şunu anladım : Paul o bitkilere her baktığında besleyebildikleri iyileştirebildikleri bütün insanları görebiliyordu.
Eventually I understood that for Paul, every time he looked at those plants, he could see all the people they could feed, all the people they could heal.
"Çünkü Kitty'nin aynadaki yansımasına her baktığında, gözleri buluştuğunda..."
Because when Kitty looked into her reflection "
Annen bana Trudy'e annelik yaptığını ona baktığını söyledi.
Your mom told me you were like a mother to Trudy, the way you looked after her.
Son 12 yıldır Leonard Bailey'nin neler yaşadığını, nasıl bir hayat yaşadığını hayal edemiyor musunuz?
Can't you imagine what this has been like for Leonard Bailey, what his life has looked like for the past past 12 years?
Jessica adamın gözlerinin içine baktık sana söylüyorum adam suçlu.
- Jessica, we looked the man in the eye, and I'm telling you, he did it.
İstatistiklere baktığım için çok özür dilerim Michael.
[sighs] Oh, I'm sorry that I looked at the rankings, Michael.
Meğer ilk gün ofisine hiç dikkatlice bakmamışım.
I never really looked around your office the first day.
James, bütün olası yöntemleri araştırdım.
James, I've looked at every possible way of doing this.
Bu ülkede siyah insanların verdiği çeşitli mücadelelere bakılırsa, hepsinin arkasında eksiksiz ve karmaşık insanlar olarak anlaşılma çabasının olduğu görülür.
[Cobb] If you looked at the history of black people's various struggles in this country, the connecting theme is the attempt to be understood as full, complicated human beings.
On yedi yaşındaki bu çocuğu şüpheli buldu.
He thought the 17-year-old looked suspicious.
CCA, polise yasa dışı görünen herkesi durdurma hakkı veren bir kanunu ileri süren ALEC çalışma grubundaydı.
CCA was on the ALEC task force that pushed that law that gave police the right to stop anyone they thought looked like an immigrant.
Sonuçta yönetim kurulumuz ALEC'in üzerinde durduğu konulara baktı ve sosyal konuları değil de ekonomik konuları ele almaya karar verdi.
What ultimately happened is our board looked at the issues that ALEC worked on and decided that we don't do social issues, we're focused on economic issues.
- Çünkü çok huzurlu gözüküyordun.
Because you looked so peaceful.
Masumlar Projesi yeni kanıtları inceledi ve davanı üstlenmeme kararı aldı.
The Innocence Project looked over the new evidence, and... they decided not to take your case.
Okulu bırakmıştım ve gidecek bir yerim yoktu. Bu yüzden, evet, param varken bir kaçış yolu aradım.
I was a high school dropout on my way nowhere, so, yeah, I looked for an escape when I could afford one.
Kanıtlara baktım ve adamı tanıma fırsatım oldu.
I looked at the evidence and I got to know the man.
Hepimiz dua etmek için gözlerimizi kapadık, ve açtığımızda, o bir bardaydı. Hayır.
We all closed our eyes to say grace, and when we looked up, he was at a bar.
- Bir Grönland'e benziyordu.
- It... it looked like a Greenland.
Bir daha beni arayıp bulmak istersen bunu yapmaya çalıştığındaki yüz ifadeni hatırlamana yardımcı olur.
You ever want to find me again, this'll help you remember what you looked like when you did.
Adam sana baktı.
He looked at you.
Daha önce nasıl göründüğünü söylememiştin.
You never said what she looked like.
Onlara baktığımda çok tuhaf bir fanilik anına yakalanıyorum ve neredeyse burada 80 tane kitap var. Ve ben bir sebepten ötürü tüm bu kitapları okumak istesem bile ölmeden önce tüm bu kitapları bitirmem mümkün olmaz.
I had a very strange mortality moment when I looked at them and I was like this eight hundred books here, and even if I... for some reason wanted to read all of these books
- Onun içinde iyi görünüyordum.
I looked good in that.
Anneme baktim.
Just... you know, I looked at my mom.
Onu araştırdık.
We looked him up.
Güven bana, aradık.
Trust me, we've looked.
Gerçekten çok üzgün görünüyordu.
I mean, she looked really upset.
Gözyaşları gerçek gibiydi.
Yeah, them tears looked real.
Ve onlara onların şişmiş karınlarına baktılar ve ailemizin- -
And they looked at'em and their full bellies and they decided our family- -
Tetkik sonuçlarımızın iyi olduğunu söylemiştiniz.
You said our lab work looked good.
Göründüğünden daha sert.
He was a lot tougher than he looked.
Lucy ve arkadaşlarının neden hayalet gibi göründüklerini anladım galiba.
I think I understand why Lucy and her friends looked like ghosts now.
Bana tıpkı, benden daha iyi daha zekilermiş gibi baktılar.
They looked at me like they were better, like they were smarter!
Megan, dinle, bunu görmedin, tamam mı?
What it's so "nothing" that the three of you looked hypnotized.
Nina'ya nasıl göründüğünü anlat.
Tell Nina what he looked like.
Evet.
Now I looked at Ruben's friends.
Onu ilk kez görmeye gittikten sonra internette ismini araştırdım.
After that first time I went to see her, I looked her up on the internet.
Değilmişiz.
I should have looked deeper.