English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ M ] / Markus

Markus translate English

462 parallel translation
Markus'u bilirsin, yeni emekli oldu.
Markus, you know, hes just retired.
Evet, Bay Markus.
Yes, Mr. Markus. Again.
Hayır, Markus, bedavaya vermek gibi birşey olur bu.
No, Markus, that's driving them away. Take them!
Bay Markus, küçük Oskar sizde yarım saatliğine kalabilir mi?
Mr. Markus, could little Oskar stay... with you for half an hour? .
Ya da, beni onurlandıracaksanız, benim,... yâni Sigismund Markus'un üzerine oynayın,... ki kendisi henüz yeni vaftiz edildi.
Or if you'd do me great honor... bet on me... on Sigismund Markus... that was just baptized. No, Markus.
Hayır, Markus.
Please!
Teşşekkür ederim, Markus, ama bu imkansız,... ve bunun nedeni Bronski'den kaynaklanmıyor.
Thank you, Markus, but it's impossible. And not because of Bronski.
Tıpkı onlar gibi vaftiz edilmiş olan Markus'a ne yaptıklarını görüyor musun?
See what they're doing to Markus... that was baptized only the other day?
Adı Sigismund Markus'tu,... ve kırmızı-beyaz vernikli teneke trampetler satardı.
His name was Sigismund Markus... and he sold tin drums lacquered red and white.
Bir zamanlar adı Markus olan bir oyuncak tüccarı vardı ve dünyadaki tüm oyuncakları beraberinde götürdü.
There was once a toy merchant... whose name was Markus... and he took all the toys in the world away with him.
Markus Voigtlander :
Markus Voigtlander : German.
Markus, ne yapıyorsun?
Let him out.
Bayan Lynn, Markus'u geçirin.
Miss lynn, give markus a pass.
- Warmberger, Markus!
- Warmberger, Markus!
Wulkan, Markus.
Wulkan, Markus.
Markus ne âlemde?
What about Markus?
Markus nerede?
Where's Markus?
Markus'un ona nasıl tahammül ettiğini biliyorsunuz.
You can imagine how well Markus took it.
Adım Markus.
I'm Markus.
Marcus, bunu Rudy ile paylaş.
Markus, split this between you and Rudy.
- Ve bu Markus.
- And that's Markus.
- Ha, Markus...
- Ah, Markus...
- Markus...
- Markus...
Markus, gidemez miyiz artık?
Markus, can't we go?
- Markus'un peşinde olduğunu biliyordum!
- I knew you were after Markus!
Gerçekten Markus olduğunu düşünmüştüm.
I really thought it was Markus!
Geçekten Markus'la olduğunu sandım.
I really thought it was Markus.
Markus... hayır...
Markus... no...
Markus, kendini kontrol et...
Markus, control yourself...
- Markus, sadece konuşuyorduk.
- Markus, we were just talking.
Markus...
Markus...
- Markus için de aynı şey geçerli.
- It's the same with Markus.
- Markus!
- Markus!
Eğer Markus olmasaydı...
If I wasn't with Markus then...
Markus gibi sert erkek havalarında değil.
He's not like Markus who's always trying to be tough.
- Markus öyle demiş.
- Markus had said that.
- Markus ona senin bir sürü erkekle olduğunu mu söylemiş?
- Markus told him? - Yeah...
- Markus bize cep telefonunu gösteriyor.
- Markus is showing us his mobile.
Markus'la aynı fikirde misin?
Do you think the same as Markus?
- Alo, ben Markus.
- Hello, it's Markus.
- Anlaşma nasıl gidiyor Markus? - Harika.
So how's the Ransom account going, Marcus?
Tanrım Patrick, yani Markus.
Oh, jeez, Patrick...
Markus.
Markus.
David oyunu, Markus orkestrayı yönetirdi.
David directed and Markus conducted.
David ve Markus'un iyi arkadaş olduklarına gerçekten inanıyordum.
I do believe David and Markus were real friends.
Markus evde yok, ama yine de...
Markus is away, but still...
Markus her an gelebilirdi.
Markus could have appeared at any moment,
Markus Boston, Detroit ve Los Angeles'a tura gidiyordu.
Markus was going on tour to Boston, Detroit and Los Angeles.
- Hayır, Markus'u hiç görmedim.
- No, I never met Markus.
- Aziz Markus? - Tekrar oray gidemez.
- St. Mark's?
Onları alıp- -
I'm gonna - markus, what are you doing?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]