Merchant translate English
1,250 parallel translation
Tuzcuya dediğim gibi yakında dağa gideceğim.
Did the salt merchant tell you about me? I'll be going up to the mountain quite soon.
Onun böyle bir ihtiyarla ne işi olur?
How can she be in business with this merchant?
Venedik Taciri, güzel.
Merchant of Venice, cosy.
Ve ben de Venedik Taciri'nde hakkı yenmiş Yahudi'yi.
And I myself, the badly wronged Jew in The Merchant of Venice.
Çok uluslu şirketler, holdingler ve semirmiş bankalarla dolup taşan... bir finans merkezi.
A financial district swollen with multinationals, conglomerates and fat, bloated merchant banks.
Kötü bir şey olduğunda bunun sebebini bir tüccar ailesine benim gibi işçi sınıfından birinin karışmasına bağlıyorlar.
If something bad happens, they say it's because a merchant family can't mix with a working-class man like me.
İsimleri bile gazetede birbiriyle bağlantılıydı ve o zengin bir tüccarın oğlu ne de olsa.
Their names have even been linked in the newspaper, and he is the son of a rich merchant, after all.
Amato, uluslararası bir silah tüccarı, bazen de kaçakçı...
Amato's an international gun merchant, sometime smuggler.
Fiyat kıran birini.
Some cut-price merchant?
- Sanırım tüccarı kızdırdık.
- I think we made the merchant angry!
Sen bir tüccarsın.
You're a merchant.
Ben tüccar sözünün ne olduğunu biliyorum!
I know what a merchant's word is!
Tüccar sözü.
A merchant's word.
Atlantik'te denizaltılarımız, 11 ticaret gemisi ve bir destroyer batırdı.
Our U-boats in the Atlantic sank 11 merchant ships and one destroyer.
Son kuruşlarımı da bir tüccara verdim.
I gave my last pennies to a merchant I met.
Asker kılığından çıkıp, bir tüccar oldum.
After I shed a warrior's armour, I became a merchant.
Durmuş Kağan'ı gördünüz mü, tüccardır?
Have you ever met Durmishkhan, a merchant?
Herhangibir tüccar size bir harita satarsa, bunların hepsi sahtedir.
Any merchant will sell you a map. All faked.
LaHood'un sahip olamadığı tek dükkan bu.
I'm the only merchant in town LaHood doesn't own.
Bir babanın ticareti de diyebilirsin.
You can tell that you have a merchant for a father.
Phoenician ticaret gemisi.
Phoenician merchant ship.
Tanrı sizi bir ticaret gemisi kadar zenginleştirsin... yada yararsız bir ot için, bir heykel kadar.
May you enrich yourselves like a whole merchant ship... or like old gargoyle would say, for a bag of useless herbs.
Tüccar geldi!
The merchant's here!
Tüccar geldi, acele edin!
The merchant's here, quickly!
Bu yüzden, Agra Kalesi'nde saklı hazinenin yarısını almak için bir kumpas kurdu. Adamlarından birini tüccar kılığına sokup,
So he made a plot to get half his treasure hidden in the Fort of Agra sending one of his men with it in the guise of a merchant and Jagodish Singh
Her şeyi saygın bir ticaret bankası denetliyordu.
It was all supervised by a reputable merchant bank.
En azından bir ticaret bankasıydı.
Well, by a merchant bank anyway.
Tahıl tüccarını geri çevirdin.
You turned down the grain merchant.
Yakıt tüccarı.
He's a fuel merchant.
Ben bir tacirim.
I'm merchant.
Jack, Doris Merchant ismi sana birşey ifade ediyor mu?
Jack, does the name Doris Merchant mean anything to you?
Stephen Merchant Jr'ın annesi.
The mother of Stephen Merchant Jr.
Stephen Merchant'ın annesinin Marc Chagall'ın yüzü ve Peter Paul Rubens'ın vücuduna sahip olduğunu söyledin mi?
Did you tell Stephen Merchant's mother that she had the face of a Chagall and the body of a Rubens?
Jack, belki bilmek istersin de onun kocası olan Stephen Merchant Sr, Manhattan organize suçlarla mücadele ofisinin başıdır.
Jack, you might also want to know that her husband, Stephen Merchant Sr, is head of the organized-crime unit in the Manhattan DA's office.
Hepimiz deniz tüccarlığı için başvuruda bulunuyorduk.
It was just luck. We were all trying to sign up for the merchant marine.
Yerel tüccar Butov, bir arkeoloji hayranıydı, tüm araziyi satın aldı ve müzeyi kurdu.
The local merchant Butov, an archeology fan, has bought out all the land around and, continuing excavations, has founded the museum.
O bir denizci tüccardı.
He was a merchant seaman.
Dünyanın en büyük bankalarından birinin temsilcileri.
They represent one of the largest merchant banks in the world.
Aslında ev 1880 yılında zengin bir tüccar olan Elias Montrose tarafından eşi Elizabeth için yaptırılmış. Basamağa dikkat et.
Actually, the original house was built in 1880 by a wealthy merchant named Elias Montrose for his English bride, Elizabeth.
Bir tüccarın iki dükkanı vardır.
A merchant owns two stores.
6 milyon kilometre içine girdiler! ateş!
the son of a merchant, Yang Tai-Long.
Arap bir tüccar bir keresinde bana demişti ki ; tüm hayvanlar içerisinde sadece atlar insanları en iyi anlarlar.
An Arab merchant once told me that out of all the animals, the horse feels the man the best.
Bu iğrenç tüccardan hoşlanmıyorsanız, hoşlanmayın.
Dislike this wicked merchant, if you will.
Mafia'ya girebilmek için bir tüccarın boğazını kesen... Küçük İtalya'daki genç bir Sicilyalının öyküsüdür bu.
It's the tale of a young Sicilian in Little Italy... who slits a merchant's throat as an entree into the Mafia.
Uydu görüntüleri belirledi Lübnana bağlı Latanya adlı ticari bir gemi.
Satellite photos show them located in a merchant vessel called the Latanya bound for Lebanon.
Bu bir ticari gemi.
This is a merchant ship.
Bildiğim kadarıyla isim verilmemişti. Belki de Profesör Juckenack, son cümlelerini söylemek istiyordur. Hayır.
In your book you mention the two priests who denounced the Jewish merchant for treachery, but you didn't tell us their names.
Ben hem avukatım hem de işadamı
I'm a lawyer as well as a merchant
Tüccar savaşıydı. İrlandalıya karşı İngiliz.
It was a merchant war, Irish against the english.
- Yine mi?
What on earth is it, Waziri? Clerk Johnson has killed the merchant Gollup.
- Memur Johnson Çavuş Gollup'u öldürdü.
What on earth is it, Waziri? Clerk Johnson has killed the merchant Gollup.