Messing translate English
4,715 parallel translation
Sadece takılıyorduk.
Just messing around.
Özellikle benim küçük tavuğumla uğraşıyorlarsa.
Especially if they're messing with my little chicken.
Bazı şeyleri mahvetmekte üstüme yok, Rae.
Yeah, well, I'm pretty good at messing things up, Rae.
Atalarımızın ruhlar dünyasıyla oynamamıza pek memnun kalacaklarını sanmıyorum.
I don't know if the ancestors would like us messing around in the spirit world.
- Kafamı karıştırıyorsun.
You're messing me up.
Rick'ler muhtemelen Jerry'le uğraşarak vakit kaybediyorlardır.
The Ricks are probably gonna waste some time messing with Jerry.
Ne demek. Onunla uğraşmayı seviyorum.
I like messing with her.
O şeyle vuruldu, bu ilaç, ve başının ile karıştırmasını edilir.
He got shot up with something, this drug, and it's been messing with his head.
- Hayır, kafasını karıştırıyorsun.
No. You're messing with his head.
Nasıl bir gen değiştirme işlemiyle uğraşıyorsunuz?
Now, what kind of gene therapy are you messing with?
- Dalga mı geçiyorsun?
Are you messing with me?
Seninle kafa buluyorum, Freya.
I'm messing with you, Freya.
Adam Freya'ya sataşıyordu.
Oh, who was messing with Freya.
Ingrid'in patronu da ona sataşıyordu.
And Ingrid's boss was messing with her.
Benimle uğraşmazsan iyi edersin.
You better not be messing with me.
Resmen aklıyla oynuyor.
She's messing with his mind.
Bana sorarsan Eva sana birşeyler yapıyor.
I think Eva's done something to you. I think she's - messing with your mind.
Tassawur Shaikh, sen yanlış kişiye çattın.
Tassawur Shaikh, You're messing with the wrong person.
Neden sürekli böyle kafamı karıştırıyorsunuz?
Why you gotta keep messing with my head like that?
Adamlar resmen bizimle eş zamanlı olarak hareket ediyorlar.
The kidnapper is messing with us right now in real time.
Benimle dalga mı geçiyorsun?
Are you messing with me?
Onlar seninle dalga geçiyor.
They're-They're messing with you.
Hapse girerse, Miami'ye gelip hayatını mahvedemez.
He's in jail, means he's not in Miami, messing up your life.
Zaten kızın kim olduğunu biliyorum.
I'm just messing with you, because I already know who she is.
Belki de sonuçları berbat eden şey çevrede doğal olarak yüksek miktarlarda bulunan kurşundu.
Maybe it was the naturally high amounts of lead in the environment that were messing up his results.
- Bu sefer kıl etmek için yaptım.
That time I was just messing with you.
Bana dalga geçmeyi bırakıp o kızı kapmamı söylemiştin ya hani?
Remember when you told me to stop messing around and go get the girl?
Bizimle dalga geçiyorsun, değil mi?
Wait, you're messing with us.
Bizimle dalga geçiyorsun, değil mi?
Wait, you're messing with us, right?
Ne demek istiyorsun? - Siz yiyişiyor muydunuz?
- You guys been messing around?
Çocukların şakasıdır dedim manga rütbesinden dolayı benimle dalga geçiyorlardır sandım.
Uh, I thought the guys had set it up, messing with me because of the Squad promotion.
Bayan, kime bulaştığınızı bildiğinizi sanmıyorum.
Lady, I don't think you know who you're messing with.
Bizimle kafa buluyorlar!
They're messing with us!
Sinirden kudurtuyordum eşyalarını darmadağın ederek korkutuyordum. Daha sonra büyük dedeme bir hizmetçinin yazdığı mektubu buldu. - Kayıtları didik didik aramaya başladı.
I was winding her up, spooking her by messing up her stuff, and then she found a letter to my great-grandfather from some housemaid and went rummaging through all the records.
Onunla uğraşmak, kariyerim için intihar olurdu.
Messing with her would be career suicide.
Miami sanırım doğru cevap...
The Miami... uh, I really want to say... Sound Machine. You got to be messing with us.
- Oyalanıyorum.
Just messing around.
Bu orospu kafamı bozuyor.
This bitch is messing me up.
O kaçık herifin yaptıkları yüzünden hâlâ kendimize gelemedik.
She's still all weirded out from the way that freak was messing with us.
Fakat o günün sonrasında Madison benle uğraşmaya başladı, ve sürekli kötüye gitti.
But then, later that day, Madison started messing with me, and it just got worse from there.
Tanrının maçlara karışmasından artık gına geldi beyler.
Guys, I'm tired of God messing with football.
Patriots'un maçlarına karışmayı kesmeni istediğimiz için buradayız.
Look, God, the reason we're here is we wanted to tell you to stop messing with the Patriots!
Takılıyoruz işte, AJ.
We're just messing around, AJ.
Her neyse, kardeşim biz seninle birlikte dağıtacağız.
Anyway, brother, we're just messing with you.
Saçmalama.
Enough messing around.
Anlamı ikizler seninle alay ediyordu.
It means the twins were messing with you.
Dalga geçiyorum! Telefonunuzu dinlemiyoruz.
No, I'm messing with you!
Oyun oynamıyoruz, insanların hayatlarını altüst ediyorsun.
Hey, this is not some game, you're messing with people's lives here.
Sence zihnini kurcalayıp sahte anılar mı yerleştirdiler?
So you think they were messing with her mind, planting false memories?
Biz çocukken hep bunun.. hakkında konuşurdum. Hatırlıyor musun?
He's messing with me like a cat, right before it goes in for the kill.
- Teğmenim.
I'm not messing around here.