Metier translate English
27 parallel translation
Bu akşam gelmesini iste. Tek başına.
If i properly understood her metier, she replaces office workers who are temporarily absent.
İnsan bu meslekte her şeyden anlamalı.
One has to do everything in this metier.
Ama benim mesleğim bu değil.
But that's not my metier.
Hayır, doğrusu tiyatro da benim asıl mesleğim değil.
No, but the theatre's not my metier either.
Fransızca hiç senin meşguliyetin değildi, hatırladığım üzere.
French was never your metier, I seem to remember.
Viktorya devrinde, hayat sigortasının gelişiyle arseniğin sinek kâğıdında kullanılmaya başlanması ile birlikte zehirlenme salgınları başladı ve kadınlar asıl mesleklerinin'katil'olduğunu keşfetti.
In the Victorian era, with the advent of life insurance and the ready availability of arsenic in flypaper, there began the epidemic of poisoning... and women discovered their metier as murderers.
- Doğal olarak bu sizin işiniz.
Naturally, it is your metier.
Dokunaklı alaycılığın mesleğin olduğunu sanmıyorum James.
I don't think sarcasm is your metier, James.
Metier Parish'de oturuyor.
She lives in Metier Parish.
Kimse sana Metier Parish'in polis için yasak bölge olduğunu söylemedi mi?
Didn't anyone tell you that Metier Parish is off limits to the police?
Roy Metier Parish'te sorunlar yaşıyor.
Roy's been having some trouble down at Metier Parish.
Böyle bir iş kolunun olması bile saçma.
It's a métier which shouldn't even exist.
Fiziksel kahramanlık, yazarların bir özelliği değildir dostum.
Physical heroism is not the writer's métier, my friend.
Şimdi sahne arkasındayız. Şu anda yanımda Arles'den Christian Lacroix var. Hazır giyim koleksiyonunu kendi sundu.
Whither the couturier in his métier, you ask, and I answer, right here backstage at Christian Lacroix, the artiste from Arles, the saviour of ready-to-wear deluxe.
Yapacağım şeyi buldum.
I had discovered my métier.
Bence kurmaca dışı yazmak senin uzmanlık alanın olacak.
I think non-fiction may end up being your Métier.
- Benim işim bu.
- That is my métier.
Bu, benim uzmanlık alanım.
- That's just my métier.
Eh, senin uzmanlık alanın benim en kötü olduğum alan.
- Well, your métier was my epic failure.
Mesleğini buldu ;
She's found her métier...
Dosya okumak, benim mesleğime pek uymuyor.
File review, not really my métier.
Meslek mi?
"Métier"?
Mesleğinin bir parçası mı?
Tape. Is that part of your "métier"?
İş pazarını bulacağına eminim, anne.
I'm sure you'll find your métier, Mother.
- Bu okul işlerinin sana göre olmadığını biliyorum.
- I know college stuff isn't really your métier.
Yeterli olacak gibi görünmüyor ama şiddet konusunda pek iyi değilimdir.
It wouldn't seem so, but violence is not my métier.
Ama ustalık alanınızı ararken her şeyden biraz denemişsiniz.
But in your search for your métier, you've tried a bit of everything.