Minor translate English
4,298 parallel translation
İkincil travmatik beyin hasarı bile uykusuzluk, duygusal sorunlar ya da hafıza kaybına neden olabilir.
And even minor T.B.I. can produce sleep deprivation, emotional issues, memory impairment.
Son baktığımda reşit değildim.
The last time I checked, I'm a minor.
Bu vakada, bu küçücük bir burkulma.
In this case, it is a really, really minor sprain.
O sadece bana boyutsal birkaç ufak hasar bıraktı.
That just left me with a few minor spatial issues.
Küçük sorunlar yaşadık. Pasta felaketi gibi. Ama geneli, hiçbir engele takılmadan yürüdü.
We had a few minor issues, like the cake disaster, but for the most part, everything went off without a hitch.
- İki kat sürdüm. Çünkü, McGee'yle benim büyük beceriksizliğimizi küçük bir başarıya çevirebildim.
Doubly so, because I managed to turn me and McGee's colossal failure into a minor success.
Suç adaleti konusunda Illinois Üniversitesi'nde lisans ve dansta yandal mı yaptınız?
A bachelor's in criminal justice from the University of Illinois and a minor in dance?
Yani Kanye'mi bulana kadar, bu önemsiz aşağılamayı kazasız belasız atlatmam gerekiyor.
So I just need to ride out this minor humiliation until I find my kanye.
Ceza kanununun 287. maddesi, küçük bir çocuğu kaçırma, kandırma...
Article 287 of Criminal Law, kidnapping a minor, tempting..
Gecikmeli başlayan PTSD, önemsiz gibi görünen olayların getirdiği şiddet patlamalarına neden olabilir. *
Delayed onset PTSD can cause violent outbursts brought on by seemingly minor events.
Eğer siz ikinci ligden kovulsaydınız ve aşkınız tarafından sokaklara atılsaydınız sizin, albüm odamda uyumanız izin verirdim.
If you, Burt and Virginia recently were to be cut from your minor league team and be thrown out into the streets by your lover, I would take you in and let you sleep in my scrapbooking room.
Kalbinde bir tıkanıklık oldu ama şimdi iyi.
She had a minor heart blockage, but she's okay.
Winslow Üniversite'sinden 2004 senesinde mezun olmuş. Branşı siyasal bilim. Edebiyat yardımcı branşı da almış.
He went to Winslow University, graduated 2004, political science major, minor in literature.
Jimmy'nin küçük bayramları kutlamasına izin vermediğin için Hope'un da diğer çocuklarda olan şeyleri alabilmesi için üzerinde baskı hissetti.
When you made Jimmy stop celebrating all the minor holidays, he felt pressure to go overboard on Christmas so Hope would have things other kids have.
Küçük bayramları kutlamamak senin seçimini olduğu için sen de baskıda hissettin.
Since it was your choice to stop celebrating the minor holidays, pressure got to you, too.
Hayatının çok rahatsız geçen 20 dakikası- - Bay King'in hapse girmesini ve bir daha reşit olmayan kimsenin yanına yaklaşamamasını garantileyebilirsin.
20 very uncomfortable minutes- - and you can guarantee that Mr. King goes to prison and is never allowed around another minor again.
Reşit olmayan biriyle seks yapmış mı bak.
See if he's ever had sex with a minor.
Rüşde ermemiş biriyle seks yapmaktan suçlanmanı anlat bize, Jack.
Tell us about your conviction for sex with a minor, Jack.
Milyonlar mı, milyarlar mı Birgitte Nyborg? Ayrıntı değil bu. Seçim kampanyasının ortasındayız.
Millions or billions, that isn't a minor detail.
Hepimiz, bir süre geride durmanın iyi olacağını düşünüyoruz.
It strikes us as better for everyone if you play a minor role for a while.
Kurban skolyozundan dolayı acı çekti.
The victim suffered from a minor case of scoliosis.
Eğer benim küçük ekonomimin değeri sıfırsa, evet.
If my minor in economics is worth anything, yes.
Biri ana biri tâlî olmak üzere iki önerme ve arada ipucu olarak "öyleyse" kullanılıyor.
Two propositions, one major, one minor, and the "therefore" symbol is the clue.
Beni buralara, çoktan başında bir yetişkin olmadan Seattle'a uçan bir böbreği alayım diye mi yolladın?
You sent me all the way out here to get a kidney that's already flying coach to Seattle as an unaccompanied minor?
Hafif bilek incinmesi dışında görünen bir yaralanması yok.
No obvious injuries except for a minor wrist lac.
Reşit olmayan biri alkol mü servis ediyor?
A minor serving alcohol?
Yeni yardımcımızın reşit olmadığını bilmemizin imkanı yoktu.
We had no way of knowing our new employee was a minor.
Juliette Barnes'ın sürpriz gösterisi hakkında attığı tweet konserde izdihama yol açarak altı gencin yaralanmasına sebep oldu.
Melee in the gulch... as reported earlier, singer Juliette Barnes sparked the frenzy with her tweet about a surprise show, which left six young people with minor injuries.
İki kez tutuklanmışsın. Ufak tefek uyuşturucu suçlarından ötürü.
You've been arrested twice minor drug raps.
Bir keresinde henüz reşit olmadığınız halde Belediye Binası'nda içki içerkenki videonuzu yüklemiştiniz.
You once posted a video of yourself drinking alcohol in City Hall while you were still a minor.
Yaşınız küçük olduğundan kolay bir av olursunuz.
Being a minor, you are an easy prey.
- Hayır, reşit olmadığınızdan annenize verilecek.
- No, being a minor it goes to your mother.
Bak, kuzenim Sierra'nin geçen yaz County'de bir bebegi oldu. Uyusturucu testi yaptiktan sonra bebegi elinden aldilar ve bir bebegi tehlikeye attigi için onu tutukladilar, tamam mi?
Look, my cousin, Sierra, she had a baby down at County last summer, and after they drug tested her, they took the baby boy away and they arrested her for endangering a minor, okay?
Evet, yıllardır süregelen ufak tefek farklılıklarımız oldu ama onsuz bir hayatı düşünemiyorum bile.
Yes, we have had a few minor differences over the years but I can't imagine my life without him.
- Ufak bir yarası var sadece.
- Is LaRoche okay? - He sustained a minor hit.
Son 20 yıIın kabile olay kayıtlarını inceliyordum genelde FBI'ın dâhil olmadığı bölgenin kendi arasında hallettiği küçük suçlar var.
I was going through old tribal enforcement records for the past 20 years, basically minor violations the reservation handled internally without the FBI.
Ufak tefek suç ihlalleri var ama buna bağlı bir şey yok.
A few minor infractions, but nothing that sticks out.
Yıllarca düzenli olarak gelmiş. Genelde önemsiz suçlar.
Minor stuff mostly - petty theft, DD.
Soğuk algınlıkları, hafif sakatlıklar, stafilokok enfeksiyonu.
Colds, minor injuries, a staph infection.
Reşit olmayanı baştan çıkarmak.
Corrupting a minor.
Ufak bir ayrıntı var.
Just one minor detail.
Bak, üzerinde durduğu plaka basınçtaki her ufak yükselmeyi fark edebilir,
Look, the plate she's standing on can sense even minor fluctuations in pressure.
Küçük şeyler.
Minor things.
Küçük bir salgın gibi.
Seems to be a minor epidemic.
Birkaç hafta önce ufak bir kalp rahatsızlığı geçirdim.
A couple of weeks ago, I had a minor heart incident.
Ne demek, kardeşim.
No worries, fam, it's a minor.
Ve de ikinci kelimesini kullanış şekline çok alındım.
And I am offended by your use of the term "minor."
Benim dekoratif ikinci lig beyzbol takımı içki bardağıma ne yapabileceklerini düşünüyorsun?
Now, what do you imagine that they would do to my decorative minor league baseball team shot glass?
Ahlak önemsiz bir konu değildir, Cyrus.
Morality isn't a minor inconvenience, Cyrus.
Bir önemi yok, yakında geri alacağım. Aldığım zaman da herkes ağzımdan püskürteceğim ateşle mest olacak.
That's a minor, cos I'mma get that back one time and when I do, watch the fire I'm gonna spit, yeah?
Önemli değil.
It's minor.