Missionary translate English
610 parallel translation
Otuz yıldır burada misyonerim ve bazen ben de ne düşüneceğimi bilemiyorum.
I've been a missionary here for, oh, thirty years, and at times I don't know what to think.
Merak etmeyin Çin'deki hiçbir misyoner doktor Strike'ın düğününü kaçırmayacaktır.
And no wonder. No missionary in China would miss Dr. Strike's wedding.
Misyonerlik faaliyetleri nasıl?
How's the missionary racket?
Bir misyoneri Şangay'a yollamak istiyorum.
I want to send a missionary back to Shanghai.
Gerçek bir misyoner ruhuna sahipsiniz.
You have the true missionary spirit.
Misyonerlik faaliyetleri nasıl gidiyor?
How's the missionary racket?
Bir misyoneri dönüştürüyorum.
I am going to convert a missionary.
- Malotte adında bir misyonerle tanıştın mı hiç?
- Did you ever meet a missionary called Malotte?
- Uçan misyoner.
- A flying missionary.
- İyi bir misyonerdi.
- He was a good missionary.
Desenize bir Observer rahibi olmuşsunuz?
Oh, you were sort of an Observer missionary?
Paul'un babası ölünce annem benim babam Dr. Rand ile evlenmiş. Kendisi misyonerdi.
When his father died, she married my father, Dr. Rand, the missionary.
Bir misyonerin dul eşi olarak mı?
A missionary's widow?
- Misyoner olan Livingston'dı Bay Candy.
- Livingstone was the missionary. Oh, yes, of course.
Bu ülkenin sıkıntısı da, her ikinci adam misyoner olarak doğduğunu düşünürken her üçüncü adamın da aklını bir şeylerle bozmuş olması.
And the trouble with this country is that every second man thinks he's born to be a missionary... and every third man has a bee in his bonnet.
Ben de bir misyoner gibi din değiştirecek kişileri ormanda aramaya gerek kalmadığını çünkü o vahşilerin ayağına geleceğini düşündüm.
I felt as a missionary must feel... when one day he finds there's no need to travel into the jungle... to find converts... because the savages are coming to him.
Ama görevi için çabalamayan misyoner kötü bir misyonerdir.
But a missionary who doesn't try to do his duty is a bad missionary.
Onun resmi bir hali vardı. Burada biraz durdu.
No, he was more the missionary type.
Sınavları geçemezsem, gönüllü misyoner olacağım.
If I don't pass the examinations, I shall volunteer as a missionary.
Yani biz şimdi bir misyoner hakkında mı yoksa bir fanatik hakkında mı konuşuyoruz?
So, are we talking about a missionary or a fanatical person?
Okulu yönetiyor.
- Missionary. Runs the school.
- Bayan McNab, köyün misyoneri...
- Yes? Miss McNab, the missionary from the village... dinner tonight.
- Buraya yerlilere doğru yolu göstermeye geldim.
I came here as a missionary to the Indians.
Sen yine misyoner olurdun.
You could still be a missionary.
Misyoner mi?
Missionary?
- Politikacı veya misyoner değilim.
- I'm not a politician or a missionary.
Misyoner.
Missionary.
İngilizceyi bir misyoner öğretti.
Oh, a missionary taught you English.
16'ncı yüzyılda, İngiliz misyonerlerine.
In 16th century, by English missionary.
Babası ve amcası hükümette çalışmış. Annesi harp çalıyor. Büyükbabası..... Fransız Ekvator Afrika'sında bir misyonermiş.
Father and two uncles work for the government mother plays the harp, grandfather was a missionary in French Equatorial Africa, and there hasn't been a scandal in the family since 1822.
Şu anda Fransız Ekvator Afrika'sında..... misyoner olan tatlı bir genç.
Item 2 : A very sweet boy who is now a missionary in French Equatorial Africa.
Ufak bir misyonerlik çalışması yapıyoruz.
Doing a little missionary work.
Misyonerlik?
Missionary?
Orada yaptıklarınızla ilgili koloni aileleri ve... misyoner babalardan bir çok mektup var.
So many fine letters from colonial families... and missionary fathers about your good work.
Sen misyoner gibi değilsin.
You're not like the missionary.
Belki Misyoner de sizin gibi Eskimo görmemişti.
Perhaps the missionary had never met an eskimo.
Misyoner, yamyam ve revü kızını duymuş muydun?
Ever hear the one about the missionary, the cannibal and the chorus girl?
Şu misyoner, yamyam ve revü kızı nedir, anlatsana?
Say, how about the missionary and the cannibals and the chorus girl, hm?
Misyoner yerinden geldi.
It came in the missionary barrels.
Misyoner Yeri?
Missionary barrels?
Pekala, Herneyse. Babam en sonunda diğer misyonerlere ikici el bir oyuncak bebekleri varmı diye sordu.
So, anyway, my father wrote to the missionary people and asked them to please send a little secondhand doll.
Ama misyonerler oyuncak yerine, bir çift koltuk değneği göndermişlerdi.
When the missionary barrels came, instead of a doll, they sent a pair of crutches.
Sizin düşünüre değil, misyonere ihtiyacınız var.
You don't need a philosopher, you need a missionary.
Misyonerden önce hayatım iyiydi, sen çıkıp geldin.
My life was fine before the missionary and you came along.
Misyonerliğin icadı, ha?
An invention of the missionary, huh?
Bayan Templeton, misyoner olan amcam şöyle derdi :
Miss Templeton, as my uncle, the missionary, used to say,
Misyoner, filantrop, filozof ve de bir doktor.
Missionary... philanthropist... a philosopher... doctor...
Neden kiliseye misyonerlik için para veriyorsun?
Why do you give money at the church for missionary work?
Bir Alman misyoner ve iyi bir aileden gelen Çinli bir kızın istenmeyen çocuklarıydım.
I was the unwanted child of a German missionary and a Chinese girl of good family.
Ben de misyonerim.
- Miss Livingstone and the missionary.
- Gerçek şu ki,
- As a matter of fact, he was a missionary in the British West Indies.