Mixer translate English
496 parallel translation
Aynı şekilde, su kokteyl karıştırıcı görevi üstlenir, Atomların ve moleküllerin bir araya gelmesini Ve sonunda yaşamın yapı taşlarını meydana gelmesini sağlar.
In the same way, water acts like a cocktail mixer, allowing the atoms and molecules to come together and ultimately form the building blocks of life.
Bu çimento karma makinesini yürütemezsek ne yapacağız?
What do we do if we can't get this cement mixer rolling?
Tankıma öyle deme.
Lay off that cement mixer stuff.
Beni kaynayan bir kazana attın, şimdi de sanki ben öyleymişim gibi...
You put me through a cement mixer and now you're acting as if I were the- -
Yeni bir karıştırıcımız var.
We got a new mixer.
Kasabaya yeni gelen genç bir adamın sosyal olması gerekir.
A young man coming to town has got to be a good mixer.
Tam bir mızıkçısın, değil mi?
You're a real mixer, aren't you?
O mu? Tam bir problem kaynağı, anında ortalığı karıştırır ve söz verip evlenmeme davalarıyla sana bir servete mal olur.
Him, he's a villain, a real mixer... and he costs you a fortune in breach of promise cases.
O tam bir sorun makinesi.
He's a king mixer.
Baş belası ihtiyar.
The old mixer.
- Evet, baş belası nerede?
- Yeah, where's the old mixer?
O bir baş belası.
He's a troublemaker and a mixer.
Sıcaklığı ayarlanabilir musluk var. Ve kadınların geçmek bilmediği elbise dolabı.
There are mixer taps with a thermostat and a dressing table all women love lingering at.
"... bu otomatik mikseri ve 10 fincanlık kahve pişiricisini veriyoruz.
This automatic mixer, juicer and blender, and a 10-cup coffeemaker. And it's all yours with our compliments, Mrs. Lewis.
Magna Carta'nın ne olduğunu bilen adam pasta karıştırıcısı gibi basit bir makineyi çalıştırabilir.
Man knows what the Magna Carta is. He'd be able to operate a simple machine like a pastry mixer.
Kendimi harç karıştırma makinesinde çalkalanmış gibi hissediyorum.
I feel like I've been through a cement mixer.
- Bu toplantılara ilk katılışım.
- This is my first college mixer.
Gecenin en güzel kızıydı.
She was the best-looking girl at the mixer.
Seni geçen geceki partide görmedim.
I didn't see you at the mixer last night.
İstediğinizi içebilirsiniz. Ama içinde buz, kamış, vişne zeytin, kokteyl şemsiyesi, meyve veya alev olmadığı sürece.
You can have anything you want, as long as it has no ice, straws, cherries, olives, mixer, umbrellas, fruits or flames.
Şu anda, bir montajcı, bir ara çizimci, bir operatör ve 2 çizer daha lazım.
We need an editor, mixer... operator, two animators
Sanki geceyi bir çimento karıştırıcısının içinde geçirdim.
I feel like I spent the night in a cement mixer.
İyi geceler, beyler, tekrar bekleriz. Führer'e saygılarımı iletin.
The electric mixer!
Muhtemelen mixerdir.
Perhaps the mixer.
Benim çimento mikserinden çok iyi.
Much better than that cement mixer I lived in.
Bir tanışma toplantısına gitmen gerekiyor.
You've got to go to a mixer.
Harç karıştıran kamyona toslayan mahkum nakil aracını duydun mu, Ed?
Hear about the paddy wagon collided with the cement mixer, Ed?
- Bir güç anfisi, kabin, bi mixer, bikaç kablo mablo.
- I need a power amp, speakers, a desk, an'a few bits and pieces.
Bir yığın vampirin işgalindeyiz ve sen dansa gidiyorsun?
The world is under attack by legions of the undead and you're going to a mixer?
Yeni üyelerimizin tanışma partisine davetlisiniz. "
You have been invited to our new-members mixer "?
Hayır, çimento makinesinin altında kaldı.
No, she was run over by a cement mixer.
Çimento karıştırıcı.
Cement mixer.
Bu çimento karıştırıcısının kolunu çektiğin için.
This is for pulling the lever on the cement mixer.
Bugün Eisenhower ekpres yolunda 78 araç birbirine girdi. ... Kazaya beton karıştırcı kamyon kullanan 5 yaşındaki bir sürücü neden oldu.
And today on the Eisenhower Expressway there was a 78 car pile-up caused by a 5-year-old manning a cement mixer.
Savaş Gazilerinin bir toplantısında.
At a VFW mixer.
- O çalışıyor. - Geldiğimizde neden beton karıştırıcının yanında değildi?
Why wasn't he near the mixer when we got here?
Ve çimentolu umut dolu bir karıştırıcımız vardı.
And a cement mixer full of hope and some cement.
Çünkü..... onun yüzü - dinler misin - dondurma karıştırıcısının içindeydi.
Because I found it..... with its face - listen to this - in the ice-cream mixer.
Delta Lambda Zeta'daki martini partisini unutayım deme.
Don't forget about that martini mixer tonight at the Delta Lambda Zetas.
Hallie, kız arkadaşını bu geceki martini partisine getirecek misin?
Now, Hallie, are you gonna bring your friend to our little martini mixer tonight?
Bu gece Phi Gama Alfa'daki asit yağmuru partisinde sponsorluk yapıyoruz.
We're cosponsoring the acid rain mixer at Phi Gamma Alpha tonight.
Partiye gittiğini sanıyordum.
I just thought you were going to the mixer.
Çimento karıştırıcısında sorun var, efendim!
There's trouble down to the cement mixer, sir.
Belki bu iyi bir fikir olabilir. Sebzeler otuz dakika sonra yumuşayacak. Sonra onları miksere koyacağım.
30 minutes later, all vegetable get very soft and mild, and I'm going to put in mixer, and the onions, too.
Onları miksere koyacaksın, çünkü...
That's OK. - You gonna put it into the mixer?
Ama anladım ki, günümüzde birinin buralara gitmesinin tek nedeni bekarlarla tanışma olasılığı.
But it recently dawned on me... the only time I ever heard anyone mention going into one... was for a singles mixer.
SOUND MIXER :
SOUND MIXER :
Bu akşamki tanışma toplantısında görüşürüz.
- See you at tonight's mixer?
Hadi ama, bu bir tanışma toplantısı değil mi?
Come on, it's a mixer, right?
Başka ne söyleyebilirim...
I'm educated, well-read and a good mixer. Let's see...
Patronum da bir gün izin verdi.
- Who was on the mixer?